
Günümüz dünyasının baskıları ile artık hepimiz stresliyiz. Hatta buna o kadar alışkınız ki, artık sorgulamadığımız bir norm haline geldi. Ancak, birçok insan hala neden stresli hissettikleri konusunda yeterince bilgi sahibi değil ve stres nedir sorusuna cevap veremiyor. Bu yazıda, stresin beynimiz ve vücudumuz üzerindeki işaretlerini ve etkilerini öğrenelim. Ayrıca dünyamızdaki stres faktörleriyle başa çıkmamızı sağlayacak ipuçlarına göz atalım.
Stres Nedir?
Stres, başa çıkacak kaynaklara sahip olmadığımızı hissettiğimiz bir tehditle karşılaştığımızda yaşadığımız biyolojik ve psikolojik bir tepkidir. Bu kavram ilk olarak 1936’da Macar bir endokrinolog olan Dr.Hans Selye tarafından ifade edildi. Dr.Hans, bedenin stresli durumlarda verdiği tepkiyi “Genel Uyum Sendromu” olarak tanımladı. Bu tepkiyi üç aşamada açıkladı.
Alarm | Bir stres etkeni ile karşılaştığımızda vücudumuz savaş ya da kaç tepkisi ile tepki verir ve merkezi sinir sistemimiz harekete geçer. Bu esnada, kortizol ve adrenalin gibi hormonlar, vücudumuza stres ile mücadelede destek olması için kana karışır. |
Direnç | Vücudumuz, kaynaklarını strese karşı odaklamaktadır. Bu evrede yüksek düzeyde kortizol, norepinefrin ve epinefrin salınımı gerçekleşir. |
Tüketme | Adaptasyon başarılı olmaz ve stres süreklilik gösterirse telafi edici mekanizmalar yıkılır. Bu evrede artık immün sistem baskılanır, kalp, böbrek problemleri ve diğer bazı hastalıklar başlayabilir. |
Nasıl Strese Gireriz?
Beynimiz ve vücudumuz bir durumun stresli olup olmadığını değerlendirir. Yeni duyusal girdileri işleme biçimimiz aslında daha önceki benzer durumlara karşı depolanan anılarımız ile ilintilidir. Vücudumuz değişen koşullar karşısında mevcut iç dengesini korumak ister.
Hemostaz olarak tanımlanan bu süreç beynin tabanında bulunan hipotalamus tarafından gerçekleştirilir. Bu sürecinin amacı, fiziksel ve kimyasal tüm dengelerin yerinde olduğu dingin durumu korumaktır. Vücudumuz strese iki farklı biçimde tepki verir. Bunlar sempatik ve parasempatik tepkilerdir.

Stres anında hipotalamus, duygular ve korkudan sorumlu amigdala, hipotalamusa mesaj göndererek vücudu tepki vermeye hazırlayan elektriksel ve kimyasal mesaj zincirini başlatır. İlk adım, sinir sistemini “savaş ya da kaç” moduna sokmaktır.
Bu amaçla böbreküstü bezlerine sinyal gönderir. Sonucunda adrenalin üretimi artar. Adrenalin kan dolaşımına karışır, vücudun yağ ve glikojen depolarına baskın yaparak ani bir enerji salınımını tetikler. Kan şekeri yükselir ve yağ asitleri salınır.
Bu moleküller daha sonra kan dolaşımı yoluyla kaslara ve beyne ulaşır. Gerekli olmayan bölgelerdeki kan damarları daralır, kalp atışı ve nefes alıp verme hızlanır. Duyular güçlenir ve beyin alarma geçer. Algılanan tehdit geçer geçmez parasempatik sinir sistemi kontrolü ele alır ve vücuttaki dengeyi yeniden sağlar.
Stres Fayda da Zarar da Verebilir

Tüm bu olan bitenlerin neticesinde aslında küçük miktarlarda stres iyidir. Çünkü, konsantrasyonumuzu keskinleştirir ve odaklanmamıza, enerjik ve uyanık kalmamıza yardımcı olur. Stres bazen, kendimizi savunmamız ve zorlukların üstesinden gelmemiz için bize ekstra güç bile verir. Bununla birlikte, stres birikmesi beynimize ve vücudumuza büyük zararlar verir.
Uzun süreli stres vücudumuzdaki adrenalin ve kortizol seviyelerini yükseltir ve bu da kalp atış hızı, solunum ve kan basıncını artırır. Bu durum organlarımıza fiziksel baskı uygular. Bu nedenle sürekli devam eden stres kalp hastalığı, yüksek tansiyon, felç ve diğer hastalıklara katkıda bulunabilir.
Stres Yaratacağını Düşündüğümüz Şey Gerçekten Stres Yaratacaktır.
Beynimiz bazı zamanlarda hayal ile gerçeği ayırt edemez. Bu nedenle beynin, stresli hale gelmesi için bir şeyin stresli olduğunu düşünmemiz yeterlidir. Stres öznel bir fenomendir. Tehdidin gerçek olup olmadığı bazen önemli değildir. Sonuçta artık ormanda yaşamıyoruz ve her an vahşi hayvanlar ile karşılaşma riski taşımıyoruz. Ancak bu beyin açısından fark etmez. Beyin, zorlu bir toplantıya vahşi bir hayvanla olası karşılaşmada olduğu gibi yanıt verecektir!
Yani, hayatımız aslında tehdit altında olmasa bile, kendimizi düzenli olarak fiziksel hayatta kalmaya hazırlıyoruz. Ancak günümüz tehditlerinden savaşarak veya kaçarak hayatımızı koruyamıyoruz. Vücut buna hazır ancak ortam uygun olmayınca daha agresif, sabırsız, endişeli hale geliyoruz.
Stres ve Yerkes-Dodson Yasası

Yerkes-Dodson yasası, psikolog Robert Yerkes ve John Dillingham Dodson tarafından 1908’de geliştirilmiştir. Yerkes-Dodson yasası, performans ile stres arasında bir ilişki olduğunu öne sürer. Belli bir stres seviyesinin performansı iyileştirmeye yardımcı olabileceğini, ancak belirli bir noktanın ötesinde performansın bozulduğunu belirtir. Dolayısıyla stres, çoğumuz için kısa vadede avantaj sağlar.
Sınavlara çalışabilir, bir spor etkinliğinde yarışabilir veya bir sunum yapabiliriz. Ancak fazla stres bizi bunaltır ve tükenmiş biçimde hissetmememize neden olur. Yeterince ve çok fazla stres arasındaki ayrım çizgisi her birimiz için farklıdır ve aynı zamanda sorunun karmaşıklığına da bağlıdır.
Daha basit görevler için, daha fazla baskı ile başa çıkabiliriz, oysa daha fazla bilişsel kaynağımızı gerektiren daha karmaşık görevler için, eşiğimizin daha düşük olduğunu görebiliriz. Daha fazlası için: Yerkes-Dodson Yasası: Bu Grafik Strese Bakış Açınızı Değiştirecek!
Stres İle Nasıl Baş Edebiliriz?
Stres konusunda yeterince bilgi sahibi olduğumuza göre stres ile nasıl baş edebiliriz sorusu akla gelecektir. Bunun için pek çok öneri ile karşılaşabilirsiniz. Ancak fiziksel olarak bunlar arasında en çok işe yarayanı egzersiz yapmaktır. Çünkü egzersiz, vücudun adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarının seviyelerini düşürerek stresin etkilerini azaltır. Egzersiz aynı zamanda doğal ağrı kesicilerimiz olan endorfin üretimini de uyarır. Kalp atış hızımızın yükselmesi beyinde stresli olayların neden olduğu hasarı tersine çevirebilir.
Bazı insanlar stresli zamanlarda çareyi kendilerini zarar veren faaliyetlerde arar ama nikotin, alkol, yemek ve diğer bağımlılık yapıcı maddeler sorunu çözemez. Bunun yerine birisi ile konuşmak ve başkalarına yardım etmekle uğraşmak mantıksız görünse de daha fazla işe yarayacaktır.
Odak noktanızı değiştirecek ve size yeni bir amaç ve bakış açısı sağlayacaktır. Ayrıca bazı şeyleri değiştiremeyeceğinizi kabul etmek ve geleceğe dönük gerçekçi planlar yapmak, strese girme ihtimalinizi azaltabilir. Stressiz günler dileğimizle. Yazının devamında göz atmak isterseniz: Çocukluk Stresi Deyip Geçmeyelim, Toksik Stres Kalıcı Hasar Bırakabilir
Kaynaklar:
- Helena Boschi; Why we do what we do : understanding our brain to get the best out of ourselves and others; Wiley, 2019.
- Kelly McGonigal; Stres ile nasıl arkadaş olunur?; https://www.ted.com
Dip Not:
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konularda ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım
Matematiksel