Fizik

Fizik Yasalarını Kullanarak Ölümsüzlüğe Ulaşabilir miyiz?

Günümüzde tıptaki ilerlemeler, hem ölümün tanımını sorgulamamıza yol açıyor hem de insan ömrünü uzatmaya yönelik yeni yollar arıyor. Peki, ölümsüzlüğe ulaşmak için bir de fiziğin sunduğu imkânlardan yararlansak, gerçekten işe yarar mı?

Özel ve Genel Göreliliği Kullanarak Ölümsüzlüğe Ulaşabilir miyiz?
Ölümsüzlüğe ulaşmak fizik sayesinde mümkün olabilir mi?

Fizik yasaları, bireysel deneyimimiz açısından bakıldığında, ölümsüzlüğe ulaşma umutlarımızın önünde büyük bir engel oluşturuyor. Termodinamik bakış açısıyla, her sistem zamanla daha fazla düzensizliğe ve entropiye doğru ilerler. Bu süreci yavaşlatmanın tek yolu, sürekli olarak dışarıdan enerji almaktır. Ancak bu bile bedenin ve zihnin sonunda çökeceği gerçeğini değiştirmez.

Görelilik kuramını kullanarak zamanı yavaşlatmaya çalışmak da çözüm sunmaz. Zaman yalnızca başka bir referans çerçevesinden bakıldığında yavaşlar. Kendi bireysel bakış açınızda zaman her zaman normal akışında ilerler.

Bu gerçekler, insanlığın ölümsüzlük arayışını teknolojik gelişmelere ya da bilimkurgu seviyesindeki yeni fizik yasalarına dayalı çözümlere yönlendiriyor gibi görünse de, görelilik teorisi hâlâ yaşam süresini evrene kıyasla uzatmanın bazı yollarını işaret ediyor.

Dünya üzerinde yaşayan hemen herkes bir yüzyıl içinde ölmüş olacak. Ancak özel ve genel görelilikten öğrendiğimiz dersler, evrende daha uzun süre var olmanın birkaç fiziksel yolu olabileceğini gösteriyor. Gerçekten de yaşam süremizi en üst düzeye çıkarmak istiyorsak, bu yolları anlamak önemli.

Ölümsüzlüğe Ulaşmak İçin Gerekli Olan Fizik

Ölümsüzlüğe ulaşmak istiyorsanız iki farklı yoldan birini seçmeniz gerekiyor. İlk olarak, ışık hızına mümkün olduğunca yaklaşmayı deneyebilirsiniz. Işık hızına (c) ne kadar yaklaşırsanız, zamanın sizin için akışı ile hareketsiz kalan bir gözlemcinin deneyimlediği zaman arasındaki fark o kadar büyük olacaktır.

İkinci olarak, uzay-zaman eğriliğinin en güçlü olduğu bir kütleçekim alanına mümkün olduğunca derin dalmayı deneyebilirsiniz. Ancak “geri dönüşü olmayan nokta” (yani olay ufku) olarak bilinen sınırı geçmeden. Orada ne kadar uzun süre kalırsanız, sizin deneyimlediğiniz zaman ile güçlü kütleçekim etkisinin dışında kalan bir gözlemcinin deneyimlediği zaman arasındaki fark o kadar büyür.

Birinci Yol

İlk yöntem yalnızca özel göreliliğe dayanır. Dünya yüzeyinde yerçekiminin sağladığı ivme olan 9,8 m/s² değerinde, yani “1 g” hızında sürekli ivmelenebilen bir roket gemisine bindiğinizi hayal edin.

Hızınız arttıkça, zamanın sizin için ve dışarıdaki herhangi bir gözlemci için neredeyse aynı hızda aktığını fark edersiniz. Ancak, ışık hızına yaklaştıkça, görelilik etkileri baskın hale gelir. Bu noktadan sonra evrenin kozmik geleceği sizin için hızla akmaya başlar.

1 g ivmeyle yaklaşık 10 yıl hızlandığınızda, saniyede 299.792.457 metre hıza ulaşarak ışık hızına yalnızca 1 m/s kadar yaklaşmış olursunuz. Bu sürede roketiniz 10 ila 15 ışık yılı mesafe kat eder. Ancak, Dünya’da 20 yıldan fazla zaman geçmiş olur. Üstelik hızlanmaya devam ettikçe, zaman farkı giderek büyür.

Örneğin, roketinizde 20 yıl geçirirseniz 100’den fazla ışık yılı yol alırsınız. Oysa Dünya’da yüzlerce yıl geçmiş olur. 50 yılda, yüz binlerce ışık yılı yol alırsınız ve Dünya’da milyonlarca yıl geçmiş olur.

Özel ve Genel Göreliliği Kullanarak Ölümsüzlüğe Ulaşabilir miyiz?
Hızınız ışık hızına yaklaştıkça, zaman genişlemesi etkileri giderek daha da şiddetli hale gelir.

“İyi, güzel de ışık hızına ulaşmak mümkün mü?” diye soruyorsanız, haklısınız. Şu anda elimizdeki teknoloji ışık hızına ulaşmamıza imkân vermiyor. Çünkü roketi bu kadar hızlandırmak için olağanüstü miktarda yakıt gerekiyor. Üstelik her yakıt eklediğimizde roketin kütlesi de artıyor. Bu yeni kütleyi taşımak için daha fazla enerji gerekiyor. Yani tam anlamıyla bir kısır döngü oluşuyor.

Sorun sadece enerji de değil. Uzay sandığımız kadar boş bir yer değil. Yol boyunca karşımıza çıkan toz taneleri, başıboş atomlar ve hatta Büyük Patlama’dan kalan radyasyon bile roketin hızını keser. Bu durumda, başka bir fiziksel seçenek daha var. Bir kara deliğin yakın çevresine girmek.

İkinci Yol

Bir kara deliğin potansiyel kuyusuna ne kadar derin dalarsanız, olay ufkuna o kadar yaklaşmış olursunuz. Bu durumda uzay-zamanın eğriliği o kadar şiddetli hale gelir.

Özel ve Genel Göreliliği Kullanarak Ölümsüzlüğe Ulaşabilir miyiz?
Interstellar filminde de bir kara deliğin olay ufkunda zamanın yavaşladığına tanık oluruz. U

Bu bölgelerde bulunurken kendi deneyiminizde herhangi bir değişiklik hissetmezsiniz. Zaman sizin için normal akışında ilerlemeye devam eder. Ancak fiziksel olarak iki önemli değişim yaşarsınız.

  • Uzay sanki sizi merkeze, tekilliğe doğru çekiyormuş gibi davranır. Bu çekime karşı koymak için roket motorlarınızı giderek daha büyük kuvvetlerle çalıştırmanız gerekir.
  • Üzerinizdeki kütleçekimsel gelgit kuvvetleri artar. Vücudunuzun her bir parçası tek bir noktaya doğru daha güçlü şekilde çekilmeye başlar..

Ancak kara deliğin kütleçekimine karşı koymak için uğraşırken, aynı zamanda uzay-zamanın aşırı şekilde büküldüğü bir bölgede zaman geçiriyorsunuz. Bu şiddetli eğrilik, zamanın sizin için dışarıdaki bir gözlemciye göre çok farklı akmasına neden oluyor.

Bu bölgede ne kadar uzun süre kalırsanız ve olay ufkuna ne kadar yaklaşırsanız, sizin zaman algınız ile evrenin geri kalanında geçen zaman arasındaki fark o kadar büyür.

Bu hikâye size tanıdık geliyorsa, nedeni büyük ihtimalle “Interstellar” filminde de benzer bir konunun işlenmiş olmasıdır. Filmde, bir kara deliğin (veya bir ucundan diğer ucuna bağlı bir analoğu olan solucan deliğinin) derinliklerine yapılan yolculuk, bu yolculuğa çıkanlar ile evde kalanlar arasında zamanın farklı hızlarda akmasına neden oluyordu.

Sonuç olarak

Ancak bu yöntemleri kullansanız ve fiziksel olarak mümkün olan en uç noktaya kadar gitseniz bile, sonsuz bir zaman dilimini deneyimlemeniz yine de mümkün olmayacaktır.

Işık hızına çok yaklaşarak seyahat ettiğiniz durumda, karanlık enerji nedeniyle var olan arka plan radyasyonuyla karşılaşmanız kaçınılmazdır. Bu radyasyon, daima bir tür fren etkisi yaratacak ve tamamen keyfi hızlara ulaşmanızı engelleyecektir.

Benzer şekilde, kara delikler de Hawking radyasyonu nedeniyle zamanla buharlaşacak, böylece çöküşe uğrayacak ve içinde bulunduğunuz şiddetle eğrilmiş uzay-zaman bölgesi yok olacaktır. Sonuç olarak, herhangi bir gözlemcinin bu evrendeki deneyimi sonlu kalacaktır. Tıpkı bu evrende var olabileceğiniz süre gibi.

Yine de fizik, sonsuza dek yaşamanızı engellese de, yaşam sürenizi maksimum düzeye çıkarmanın iki büyük yolunu sunuyor:

  • Özel görelilik ve görelilik kaynaklı zaman genişlemesi etkilerini kullanarak uzay-zaman içinde mümkün olan en hızlı şekilde hareket etmek,
  • Veya bir kara deliğin olay ufkuna mümkün olduğunca yaklaşarak uzay-zaman eğriliği ve kütleçekimsel zaman genişlemesi etkilerinden yararlanmak.

Mevcut fizik yasaları geçerliliğini koruduğu sürece, bu iki yöntem, evrendeki herhangi bir canlının ölümsüzlüğe ulaşmak için kullanabileceği yolları temsil ediyor.

Kaynaklar ve İleri Okumalar


Matematiksel

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir