Tarih

Einstein ve Mileva Maric Hakkında Hikayeler ve Gerçekler

Albert Einstein ve eşi Mileva Maric, onun en yaratıcı döneminde birlikte yaşamış, birlikte fizik okumuş ve Einstein Nobel Ödülü’nü kazandığında ödül parasını Marić’e vermişti. Bu durum, “acaba Mileva gizli bir ortak mıydı?” sorusunu doğurdu. Bu, kulağa etkileyici bir hikâye gibi gelir ama gerçekten doğru mudur?

Mileva Marić

Einstein’ın eşiyle ilgili bu tartışma yıllardır sürüyor. Eğer tarihçiler ve fizikçiler kasıtlı biçimde gerçeği gizlemiş olsaydı, bu büyük bir adaletsizlik olurdu.

Ancak yetkin tarihçilere güvenenler ise bu öyküyü reddeder, modern bir efsane olarak görür. Aslında Mileva’nın gizli bir ortak olduğunu düşünmek insana çekici gelir. Ancak varsayımları bir kenara bırakıp kanıtlara bakmak gerekir.

Einstein ve Mileva Maric Hakkında Ne Biliyoruz?

Bu söylentinin kökeni 1987’ye uzanır. O yıl John Stachel’in öncülüğünde Einstein’ın mektupları ve el yazmaları yayımlanmaya başladı. Bu belgeler arasında, Einstein ile Marić arasında 1900 civarında yazılmış bazı mektuplar da vardı.

Einstein bu mektuplarda “bizim araştırmamız”, “bizim makalemiz” ve “göreli hareket üzerine çalışmamız” gibi ifadeler kaleme almıştı.. Bu ifadeler kimi okurlar için Marić’in ortak bir bilimsel çalışma yürüttüğü anlamına geldi. Ancak fizik tarihçileri, bu sözlerin çok genel olduğunu ve Marić’in Einstein’ın yayınlarına somut katkı sağladığını gösterecek yeterli kanıt bulunmadığını vurguladı.

Yine de, konuyla ilgisi olmayan birçok kişi bu mektupları farklı biçimlerde yorumladı. Özellikle Einstein’ın 1901 tarihli bir mektubunda geçen şu cümle çok dikkat çekti. “Göreli hareket üzerine yaptığımız çalışmayı birlikte zaferle tamamladığımızda ne kadar mutlu ve gururlu olacağım.”

Bu ifade, sonradan görelilik kuramına gönderme olarak algılandı. Ancak o dönemde Einstein henüz böyle bir kuram geliştirmemişti. 1901’de hâlâ görünmez bir “eter” ortamının varlığına inanıyor ve bu maddenin hareketini deneysel olarak saptamaya çalışıyordu.

Einstein 1902’ye gelindiğinde eterin varlığını kanıtlamaktan vazgeçti. Bunun yerine, ışığın kaynağının hareketinden etkilenebileceğini varsayan yeni bir fikir geliştirdi. 1904’te bu düşünceden de uzaklaştı ve ışığın hızının kaynağından bağımsız olduğunu öne sürdü. Lorentz’in elektromanyetik kuramını geliştirmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Ancak 1905 baharında,, bugün “özel görelilik” olarak bildiğimiz yeni kuramını ortaya koydu.

Mileva Maric Kimdi?

Mileva Marić, Einstein’le aynı yıl, 1896’da üniversiteye başladı. O da fizik ve matematik okuyarak öğretmenlik diploması almayı hedefliyordu. Zaman zaman birlikte ders çalışıyorlardı; özellikle Einstein’ın daha önce okuduğu fizik kitaplarını birlikte inceliyorlardı. Aralarında üç yıldan fazla yaş farkı olmasına rağmen Einstein ona “öğrencim” diye hitap ediyordu.

Maric, 1914’te çiftin iki oğlu Eduard ve Hans Albert ile birlikte

Diploma çalışması zamanı geldiğinde, her öğrenciye olduğu gibi onlara da proje konusu seçmeleri söylendi. Einstein, alışılmışın dışında kendi konusunu kendi belirledi, ayrıca Marić için de bir konu seçti. Ancak sınavlar zordu ve Marić başarısız oldu.

Sınavları yeniden girdi ama yine geçemedi. Bu süreçte iki şey işleri daha da karmaşık hale getirdi. Marić 1901’de Einstein’dan hamile kaldı ve danışman hocasıyla bir dizi anlaşmazlık yaşadı. Böylece öğretmenlik diploması alma çabalarını sonlandırdı. Mektuplar, onun doktora yapma düşüncesinden de vazgeçtiğini gösterir.

Henüz evli değillerken, 1902’de kızları dünyaya geldi. Doğumu gizli tuttular ve çocuk daha sonra tarih kayıtlarından tamamen kayboldu. Bu olaylar, Marić’in odağını akademik hedeflerden ailevi sorumluluklara yöneltti.

Mileva Maric Çalışmalarında Einstein’a Yardım Etti mi?

Robert Schulmann, Einstein ve Marić’in yaşamlarını araştıran önemli tarihçilerden biridir. Einstein’s Wife adlı belgeselde yaptığı bir yorumda, “Mileva’nın yüzey gerilimi üzerine yazılan makaleye katkıda bulunmuş olması akla yatkın” der. “Bu, elbette özel görelilikle ilgili değildir. Ama Mileva’nın Einstein’ın ilk makalesine katkı yapmış olabileceğini söylemek de gayet makuldür.”

Söz konusu makale, Einstein’ın ilk bilimsel makalesidir ve Aralık 1900’de tamamlanmıştır. Schulmann’ın ifadesi, Marić’in bu makaleye ortak olmuş olabileceği izlenimi yaratsa da, bu konuda elimizde Marić’in kendi sözleri de vardır.

Yakın arkadaşı Helene Savić’e yazdığı bir mektupta şöyle der: “Bu sıradan bir makale değil, çok önemli bir çalışma; sıvıların teorisini ele alıyor. Özel bir kopyasını Boltzmann’a da gönderdik, ne düşündüğünü bilmek isteriz; umarım bize yazar.”

Son cümle, onun da makalenin ortak yazarı olduğu izlenimini verir. Ancak mektubun önceki kısmı tabloyu değiştirir. “Albert, muhtemelen Annalen der Physik’te çok yakında yayımlanacak bir fizik makalesi yazdı. Sevgilimle ne kadar gurur duyduğumu tahmin edebilirsin. Bu sıradan bir makale değil…” Bu satırlar, makalenin Einstein tarafından yazıldığını açık biçimde gösterir.

Marić, 1901’de yazdığı bir başka mektupta da şöyle der: “Albert, doktora tezi olarak sunduğu mükemmel bir araştırma yaptı. Birkaç ay içinde doktorasını alacak. Çalışmayı büyük bir keyifle okudum; sevgilimin zekâsına hayran kaldım. Basılınca sana da bir kopya göndereceğim. Gazlardaki moleküler kuvvetleri çeşitli olgularla inceleyen bir çalışma. Gerçekten olağanüstü bir insan.”

Marić, 1909’da Einstein fizikçiler arasında büyük bir ün kazandığında da yakın arkadaşına benzer bir mektup yazar: “Onun başarısı için çok mutluyum, çünkü gerçekten bunu hak ediyor.” Bu söz, onun Einstein’ın başarılarını içtenlikle onayladığını ve kendini bu başarıların dışında gördüğünü açık biçimde ortaya koyar.

Tüm Bunlar Neden Önemli?

Einstein ve Marić sonunda boşandılar. Ancak sıkça anlatıldığı gibi Einstein Nobel Ödülü’nün parasını doğrudan eski eşine vermedi. 1921’de aldığı ödülün parasını yatırarak, gelirinin Marić ve oğullarının yararına kullanılmasını önerdi. Mali konularda zaman zaman gergin ama bazen dostane geçen uzun yazışmalarında, aralarında entelektüel bir borç ya da ortaklık olduğuna dair hiçbir iz bulunmaz.

Her belge hatalar, eksikler, yanlış anlamalar ya da hatta kasıtlı çarpıtmalar içerebilir. Aynı şekilde bazı belgelerde doğru bilgiler de yer alabilir. Ancak önemli olan şudur: Bir belge, anlattığı döneme ne kadar uzaksa, o kadar çok hata ve çeviri sapması barındırma olasılığı artar. Olaylara doğrudan tanık olmuş biri tarafından yazılmış bir mektup, aradan yıllar geçmiş olsa bile çok değerli olabilir; yine de içeriğine dikkatle yaklaşmak gerekir.

Özellikle duygusal olarak inandığımız, “iyi hikâyelere” benzeyen anlatılara karşı adil bir kuşku duygusu geliştirmek gerekir. Çünkü ilgi çekici bir öykü her zaman doğru tarih anlamına gelmez.

Yine de mevcut belgeler, Mileva Marić’in önemli bir role sahip olduğunu gösterir. Tarihçi Gerald Holton’ın sözleriyle: “Ne yazık ki Mileva’nın bilimsel rolünün, onun kendisinin bile hiç iddia etmediği ölçüde abartılması, hem tarihsel olarak gerçek ve anlamlı yerini gölgeliyor, hem de gençliğinde taşıdığı umutların trajik biçimde gerçekleşmemesini unutturuyor.

Çünkü o, kadınların bilime katılmasının öncülerinden biriydi; bu mücadelenin meyvelerini kendisi toplayamasa da, Albert’in yaratıcı gençlik döneminde büyük bir fedakârlıkla duygusal yaşamının dayanağı, düşüncelerini paylaşabildiği anlayışlı bir yoldaş olmuştu.”


Kaynaklar ve ileri okumalar: 

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir