Toplum Bilimi

Dedikodu Yapmak Bir Karakter Sorunu Değil Sosyal Bir Beceridir

Dedikodu yapmak dendiği zaman pek çok kişinin aklına olumsuz bir eylem gelecektir. Birisi hakkında dedikodu yapmanın bazen zarar verici ve olumsuz olabileceğine dair elbette şüphe yoktur. Ancak “iyi dedikodu” diye bilinen bir şey de vardır ve dedikodu yapma eylemi aslında birbirimizle daha etkili etkileşim kurmamıza yardımcı olabilir. 

Dedikodu Yapmak Dünya'yı Fethetmemesi Nasıl Sağladı?

Muhtemelen hepimiz birinin arkasından konuşmamamız gerektiğini biliyoruz. Ancak birisi “Bunu kimseye söyleme …” diyerek bize bir şeyler aktardıktan bir süre sonra bilgiyi bir başkasına aynı uyarı ile aktarırken kendimizi yakalayabiliyoruz. Yani dedikodu yapmaktan kolay kolay vazgeçemiyoruz.

Üstelik yaymaktan hoşlandığımız kadar dedikodu dinlemekten de zevk alıyoruz. Dikkat edin, aile üyelerimizle, arkadaşlarımızla, konuşmalarımızın çoğu bir şekilde dedikodu içerir. Peki o zaman dedikodu nedir ve neden vazgeçemiyoruz?

Dedikodu Yapmak Dünya'yı Fethetmemesi Nasıl Sağladı?
Bir haberi en yakın iki arkadaşınıza iletirsiniz ve “Kimseye söyleme” diye eklersiniz. O da size “Kesinlikle hayır” diye söz verir. Bununla birlikte, muhtemel arkadaşınız bu haberi kendisine saklamayacaktır. Aynı gizlilik anlaşmasıyla sırrı iki arkadaşına aktarır. Bu sırdaşlar da aynı şeyi yapar işler bu biçimde devam eder.

Aslına bakarsanız bu durum son derece normaldir. Dedikodu, birisinin yanında olmadığında onun hakkında konuşmak ve onu değerlendirmek olarak tanımlanır. İnsanlar dedikoduyu kötü niyetli söylentiler, aşağılamalar veya bir magazin haberinin yayılmasıyla eşanlamlı olarak düşünme eğilimindedir. Ancak araştırmacılar bunu genellikle daha geniş olarak tanımlarlar.

Dedikoduyu küçümserken, bunun sosyal dünyayı harekete geçiren şeyin önemli bir parçası olduğu gerçeğini gözden kaçırırız. Dedikodunun kötü tarafı, onun işleyiş şeklinin daha iyi huylu yönlerini gölgede bırakır. Aslında insanlar dedikodu yapmaları sayesinde bu güne kadar hayatta kalmayı başarmıştı. Evrimci psikologlar başkalarının hayatlarıyla meşgul olmamızın tarih öncesi beynin bir yan ürünü olduğunu kabul etmektedir.

İnsanlar Neden Dedikodu Yapar ve Bunun İnsanlara Ne Faydası Oldu?

dedikodu
İlk insanların büyük beyin, dil ve kaynaşmadan başka şeylere de ihtiyacı vardı. Başarılı bir şekilde avlanmak ve meyve toplamak için insanların işbirliği yapması gerekiyordu. Bunun en etkili yolu ise tek tek bireylerin rolü hakkında bilgi paylaşmaktı. İnsanın ormandan çıkıp daha açık savanalarda yaşamaya başladığı dönemde bu daha da önem kazanmıştı. Uzmanlar bu tür sosyal davranışların dili gerekli kıldığı, dedikodunun da buna dahil olduğu görüşünde.

Topluluklar arasında bireylerin birbiri ile bağlarını koruması önemlidir. Hatta aslında dedikodu yapmak, konuşmanın, bilgi paylaşımının ve hatta topluluk oluşturmanın ayrılmaz bir parçası olabilir. Bu bakış açısıyla dünya üzerindeki hakimiyetimizi dedikoduya da borçlu olabiliriz.

 Tarih öncesi atalarımız nispeten küçük gruplar halinde yaşadıkları için birbirlerini yakından tanıyorlardı. Atalarımızın, düşmanları savuşturmak ve onların zorlu doğal ortamında hayatta kalabilmek için grup içi üyelerle işbirliği yapması gerekiyordu. Ancak aynı grup içi üyelerin, eş ve sınırlı kaynaklar açısından ana rakipleri olduğunun da zaman içinde farkına vardılar.

Dedikodu Yapmak Dünya'yı Fethetmemesi Nasıl Sağladı?
Dedikodu yapmak insanların sosyal gruplarında meydana gelen değişiklikler hakkında bilgi alışverişinde bulunmalarına izin verdi. Sonrasında da büyük sosyal grupları birbirine bağlayan bir araç olarak gelişti.

Bu koşullar altında yaşayan atalarımız, bir sorunla karşı karşıya kaldı: Kim güvenilir? Kim dolandırıcı? Kim iyi bir arkadaş olacak? Bu tür bir ortamda, diğer insanların özel ilişkilerine yoğun bir ilgi kesinlikle yararlı olurdu. Nitekim de öyle olmuş gibi gözüküyor.

Başkalarının davranışlarını yorumlamak, tahmin etmek ve etkilemek için sosyal zekalarını en iyi şekilde kullanan insanlar, olmayanlardan zaman içinde daha başarılı oldular. Bu bireylerin genleri bir nesilden diğerine aktarıldı. Sonuç olarak, bugün yaptığımız dedikodu o zamandan bize kalan bir mirastır. Bu nedenle günümüzde iyi dedikoducular, bulundukları sosyal grubun etkili ve popüler üyeleridir.

Dedikodudan Kaçınmak Yalnızlığa Davetiye Anlamına Gelecektir

Dedikodu Yapmak Bir Karakter Sorunu Değil Sosyal Bir Beceridir
Ayrıca dedikodu, insanların bir biçimde erişemeyecekleri bir dünyaya dahil olduklarını düşünmelerini sağlar. Bir yanılsama ve rahatlama durumu yaratır. Bu, birçoğumuzun neden zenginler ve ünlüler hakkında dedikodu yaptığını ve onların yaşam tarzlarına ve özel hayatlarına bu kadar ilgi gösterdiğini açıklar

Gördüğünüz gibi sırları paylaşmak insanların bağ kurma yollarından biridir ve başka biriyle bir dedikoduyu paylaşmak bir güvenin işaretidir. Bu nedenle dedikodu konusunda yetenekli bir kişinin çevresinde pek çok kişiyi görmeniz olasıdır. Aynı zamanda bu kişi grup içerisinde olup bitenler hakkında gizli bir şekilde bilgi sahibi olacaklardır. Pek çok kişinin deneyimlediği gibi, bir dedikoduya dahil olmayı kabul etmeme durumunda da yalnız kalmanız olasıdır.

Dedikodu aynı zamanda grup normları ve değerleri hakkındaki belirsizliği çözerek yeni gelenlerin gruplar ile sosyalleşmesine de yardımcı olur. Başka bir deyişle, insanların başkalarının davranışları hakkında yaptıkları yargıları dinlemek, neyin kabul edilebilir, neyin kabul edilemez olduğunun anlaşılmasını sağlar. Öte yandan başkalarının bizim hakkımızda konuştuğunun farkındalığı bizim davranışlarımızı gözden geçirmemizi de sağlar.

Dedikodu yoluyla sosyal kuralları öğrendiğimizde, hangi kurallara uymamız gerektiğini, aynı zamanda grubumuzun değerli bir üyesi olmak istiyorsak hangi eylemlerden kaçınmamız gerektiğini de öğreniyoruz. Grup ihlallerini bu şekilde öğrenmenin avantajı, ihlalde bulunan kişiyle garip bir yüzleşme yaşamak zorunda kalmamamızdır

Sonuç olarak

Gördüğünüz gibi dedikodunun günlük yaşamdaki rolünü yeniden düşünmemiz gerekiyor. Öte yandan ne zaman çenemizi kapalı tutmamız gerektiğini bilmemizin de önemli bir meziyet olduğunu unutmayalım. Ayrıca yalan haber yaymak ile bu yazıda ele aldığımız dedikodu yapmanın aynı şey olmadığını da bir kere daha anımsayalım.


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • The Science Behind Why People Gossip—And When It Can Be a Good Thing; yayınlanma tarihi: 25 Eylül 2019; Kaynak site:Yımes Bağlantı: The Science Behind Why People Gossip—And When It Can Be a Good Thing/
  • Pan X, Hsiao V, Nau DS, Gelfand MJ. Explaining the evolution of gossip. Proc Natl Acad Sci U S A. 2024 Feb 27;121(9):e2214160121. doi: 10.1073/pnas.2214160121. Epub 2024 Feb 20. PMID: 38377206; PMCID: PMC10907321.
  • Gossip is a social skill – not a character flaw. yayınlanma tarihi: 19 Kasım 2021; Kaynak site: Big Think. Bağlantı: Gossip is a social skill – not a character flaw
  • Dores Cruz TD, Beersma B, Dijkstra MTM, Bechtoldt MN. The Bright and Dark Side of Gossip for Cooperation in Groups. Front Psychol. 2019 Jun 20;10:1374. doi: 10.3389/fpsyg.2019.01374. PMID: 31281281; PMCID: PMC6596322.
  • The science of gossip: four ways to make it less toxic. Kaynak site: Conversation. Yayınlanma tarihi: 30 Mart 2017. Bağlantı: The science of gossip: four ways to make it less toxic

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Ceren Demir

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Ekonomi bölümünde yüksek lisansa devam ediyorum ve İstanbul Gelişim Üniversitesi'nde akademik görevimi sürdürüyorum. Spora, sanata (özellikle resim sanatı), müziğe, doğaya, doğa sporlarına, felsefeye, psikolojiye, kitaplara, filmlere düşkünüm.. Okumayı, yazmayı, öğrenmeye çabalamayı çok seviyorum. Amaçlı ve amaçsız yaşamanın çeşitli noktalardan artı ve eksileri olduğunu düşünsem dünyadaki her şeyin gelip geçici olduğuna inanıyorum. Yine de -her şeye rağmen- ben uzun süredir amacı olanlardanım.. Buradan enerji sağlayabiliyorum.. Çoğunlukla enerjik, dışa dönük olsam da yeri geldikçe oldukça içe kapanmaya ve yalnızlığa susayabiliyorum. İkisi de keyifli ve öğretici.. Matematiksel sitesinin öncelikle hayranı olan bir okuruyum sonra Matematiksel’e katkı sağlamaya çalışan enfes ekibin bir parçasıyım.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir