Sağlıklı Yaşayalım

Kriyonik Nedir? İnsanları Dondurup Sonra Hayata Döndürmek Mümkün müdür?

Bu sahne doğrudan bir bilim kurgu filminden alınmış gibi. Bir kişi ölüm döşeğindeyken tamamen donduruluyor ve gelecekte hayata dönmesi umuduyla saklanıyor. Peki bu gerçekten mümkün mü? Kriyonik (Cryonics) hakkında bilgi edinelim.

2024’te yayımlanan “Why We Die: The New Science of Aging and the Quest for Immortality” (Neden Ölürüz: Yaşlanmanın Yeni Bilimi ve Ölümsüzlük Arayışı) adlı kitabında, Nobel Ödüllü biyolog Venki Ramakrishnan, onlarca yıldır süren Kriyonik (Cryonics) korunma çabasını inceliyor. Bu fikir, insanların ölüm anında dondurulup, ileride yeniden çözüldüklerinde hayata dönebileceği varsayımına dayanıyor. Ancak Ramakrishnan, bu fikrin etrafında şekillenen sektörün zorluklarını ve bilimsel boşluklarını da gözler önüne seriyor.

Kriyonik Nedir? Nasıl Gerçekleşir?

Eski Mısırlılar, firavunlarını mumyalayarak bir gün bedenleriyle birlikte tekrar uyanabileceklerine ve öteki dünyaya yolculuk edebileceklerine inanıyorlardı. Aradan binlerce yıl geçti ve artık modern biyolojinin yüz yılı aşkın birikimine sahibiz. Böyle bir batıl inancı tekrar etmemiz mümkün değil gibi gelse de günümüzde bunun modern bir karşılığı var.

Biyologlar uzun zamandır canlı örnekleri dondurup daha sonra kullanmak üzere saklamanın bir yolunu arıyor. Ancak bu sanıldığı kadar basit değil, çünkü canlıların büyük kısmı sudan oluşur. Su donduğunda genişler ve buz kristalleri oluşturur. Bu kristaller, hücreleri ve dokuları adeta patlatarak geri dönüşü olmayan hasarlar yaratır.

Alcor, şirketin kurucusu Fred Chamberlain de dahil olmak üzere 49 yıldır insan depoluyor.  

Biyolojide başlı başına bir alan olan kriyo-koruma (cryopreservation), örneklerin dondurulduktan sonra çözüldüğünde hâlâ canlı ve işlevsel kalmasını nasıl sağlayabileceğimizi araştırır. Bu alanda geliştirilen teknikler oldukça işe yarar hale gelmiştir. Örneğin kök hücreler ve diğer önemli biyolojik örnekler sıvı azot içinde güvenli şekilde saklanabiliyor. Sperm bağışçılarına ait örneklerin ya da tüp bebek tedavisinde kullanılan insan embriyolarının dondurulması artık rutin bir uygulamadır.

Hayvan embriyoları, genetik olarak özel türleri korumak için düzenli olarak dondurulur. Biyologların sıkça çalıştığı bazı solucanlar da larva halindeyken dondurulabilir ve sonradan yeniden canlandırılabilir. Yani birçok hücre ve doku türü için kriyo-koruma işe yarar.

Bu işlemde genellikle gliserol gibi katkı maddeleri kullanılır. Bu maddeler, örneklerin içindeki suyun buz kristallerine dönüşmeden çok düşük sıcaklıklara kadar soğutulmasına izin verir. Böylece su, buz yerine cam benzeri bir yapı halini alır.

Bu durumda süreç aslında “dondurma” değil, vitrifikasyon (camlaşma) olarak adlandırılmalıdır. Nitekim “vitreous” kelimesi de Latince’de cam anlamına gelen vitrum kökünden gelir. Ancak bilim insanları bile bu işlemi gündelik dilde genellikle “dondurma” olarak tanımlar.

Kriyonik Nasıl Çalışır?

İnsanlar, ölüm anından hemen sonra donduruluyor ve onları hasta eden soruna gelecekte bir çare bulunduğunda tekrar hayata döndürülüyor. Kriyonik adı verilen fikir budur.

Bu fikir uzun zamandır ortalıkta dolaşıyor olsa da, asıl ivmesini Michigan’da fizik ve matematik öğretmenliği yapan ve aynı zamanda bilim kurgu yazarı olan Robert Ettinger’ın çalışmalarıyla kazandı. Ettinger’in vizyonu şuydu. Geleceğin bilim insanları, bu dondurulmuş bedenleri hayata döndürecek. Onları sadece hastalıklarından kurtarmakla kalmayacak, aynı zamanda gençleştirecekti.

Cryonics Nedir?
Bir kişi öldüğü anda, vücudundaki kan boşaltılıyor ve yerine antifriz benzeri bir sıvı veriliyor. Ardından beden, sıvı azot içinde saklanıyor. Teorik olarak, bu şekilde süresiz olarak korunabiliyor.

1976’da Detroit yakınlarında Cryonics Institute adlı kuruluşu kurdu. Burada, 100’den fazla kişiyi ikna ederek, her birinden 28.000 dolar alarak bedenlerini sıvı azot içinde büyük kapsüllerde saklamayı başardı. Dondurulan ilk kişilerden biri, 1977’de hayatını kaybeden kendi annesi Rhea Ettinger oldu.

Bugün aynı tesiste, Ettinger’in iki eşi de dondurulmuş durumda. Ancak bu iki kadının, yıllar boyunca ya da belki de yüzyıllar boyunca, hem birbirlerinin hem de kayınvalidelerinin yanında yatmaktan ne kadar memnun oldukları pek bilinmiyor. Aile yakınlığını sürdürme geleneğine sadık kalan Robert Ettinger, 2011’de 92 yaşında hayatını kaybettiğinde annesi ve iki eşiyle aynı yerde dondurularak onlara katıldı.

Bugün benzer işleyişe sahip birden fazla kriyonik merkez var. Bunlardan biri olan Alcor Life Extension Foundation, Arizona’nın Scottsdale kentinde faaliyet gösteriyor ve tüm bedenin saklanması için yaklaşık 200.000 dolar talep ediyor.Temel süreç şöyle işliyor:

Bu İnsanların Tekrardan Hayata Dönmesi Mümkün müdür?

Bazıları, yalnızca bedeni korumayı yeterli bulmuyor. Transhümanistler, insan bedeninin ötesine geçmek istiyor. Ama bunu başarmadan önce, zihinlerimizi ve bilincimizi başka bir formda — örneğin dijital ya da yapay bir ortamda — kalıcı olarak korumanın bir yolunu bulmak gerektiğini savunuyorlar.

Transhümanizm Felsefesi: Sadece İnsan mıyız Yoksa Daha Fazlası mıyız?
Çoğu transhümanist için mevcut fiziksel, zihinsel, ekonomik veya teknolojik sınırlamaların üstesinden gelmek hayati bir amaçtır.

Onlara göre zeka ve akıl yürütme, evrende yalnızca insanlara özgü bir beceri. Bu yüzden, insanlığın sonu gelmeden önce, bu benzersizliği bir şekilde kalıcı hâle getirmemiz gerektiğine inanıyorlar. Bu yüzden bazı transhümanistler yalnızca beyinlerini dondurtmakla yetinir. Bu yöntem hem daha az yer kaplar hem de daha düşük maliyetlidir. Ayrıca, ölümden hemen sonra sihirli antifrizi doğrudan beyne vermek daha hızlı bir işlemdir.

Şaşırtıcı olmayacak biçimde, Transhümanistler genellikle uzay yolculuğu konusunda da son derece tutkuludur. Onlara göre bu, insanlığın Dünya’daki yıkımdan kaçmak için elindeki tek gerçek seçenektir. Bu görüşü savunanlardan biri de iş insanı ve yatırımcı Elon Musk’tır.

Hangi yıl olduğu değişse de sık sık dünyanın en zengin insanı olarak anılan Musk, “Mars’ta ölmek istiyorum, sadece çarpışarak değil” sözüyle bu isteğini açıkça ifade etmiştir. Muhtemelen Mars’a ulaştığında ilk hedeflerinden biri, orada bir kriyonik tesis kurmak olacaktır.

Ancak kötü haber şu: İnsan kriyojeniğinin işe yarayacağına dair tek bir güvenilir kanıt bile yok. Ortada sayısız potansiyel sorun var. Bir kişi öldüğünde, teknik ekip bedenine müdahale edene kadar — ki kişi kriyo tesisi yakınında yaşıyor olsa bile — ölüm anının üzerinden dakikalar, hatta saatler geçmiş olur.

Bu sürede, bedendeki her hücre oksijen ve besin eksikliği nedeniyle derin biyokimyasal değişimlere uğrar. Ancak kriyo savunucuları buna aldırmaz: Onlara göre, önemli olan tek şey beynin fiziksel yapısını korumaktır. Bu fikir, connectomics (bağlantıbilim) adı verilen ve beynin tüm sinirsel bağlantılarını haritalamayı hedefleyen yeni bir bilim alanına dayanır. Bu alanda büyük ilerlemeler kaydedilmiş olsa da, araştırmacılar hâlâ sinekler ve diğer küçük organizmalar üzerinde temel sorunları çözmeye çalışıyor.

Sonuç Olarak

Her durumda, ne bedenin ne de beynin dondurulup yeniden canlı hâle getirilmesinin bugün için en ufak bir uygulanabilirliğine dair kanıt yok. Diyelim ki kriyonik fikrine ikna olmuş müşterilerden birisiniz. Bu durumda bile, yalnızca bilimsel zorlukları değil, bu tesislerin ne kadar süre ayakta kalabileceğini ve bu tesislerin bulunduğu toplumların ya da ülkelerin uzun ömürlü olup olmayacağını da düşünmek zorunda kalacaksınız.

Kısacası, kriyonik bugün için ölümsüzlüğe açılan bir kapı değil. Bilimsel gerçeklikten çok uzak, teknolojiye dair romantik bir umut. Ve elimizdeki verilere bakıldığında, bu umut en azından şimdilik, bir çıkmaz sokakta ilerliyor.


Kaynaklar ve İleri Okumalar:

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir