Psikoloji

Öğrenilmiş Çaresizlik: Çaresizliği Nasıl Öğreniriz Ve Bu Durumla Nasıl Baş Ederiz?

Matematik sınavından kötü not alan iki öğrenci düşünün. Öğrenci A kendi kendine “Bence hoca sınavı, bilerek zor yaptı, daha iyi motive olmamızı istedi. Tek yapmam gereken daha çok çalışmak.” diye düşünsün. Öğrenci B ise “Vay canına, sanırım bu okulda bana yer yok. Zaten fazla akıllı olduğumu düşünmüyordum” desin. Bu durumun sonucunda, sizce bir sonraki sınavda hangi öğrenci daha yüksek not alır? Cevap tabi ki ilk öğrenci.

Hepimizin başına dönem dönem olumsuz olaylar gelir. Normal koşullarda böyle bir durumdan kurtulmak için elimizden geleni yapmamız gerekir. Ancak bazı kişilerde süreç farklı işler. Kaderinizin kontrolünün sizde olmadığını düşünüyorsanız, pes edecek ve içinde bulunduğunuz durumu kabul edeceksiniz. Bu durumun adı öğrenilmiş çaresizlik olarak bilinmektedir.

Olumsuz bir olayı içsel nedenlere bağladığımızda olaya bizimle ilgili bir şeylerin neden olduğuna inanırız. Bu tip düşünceler eninde sonunda çaresizlik duygusuna yol açar. Bunun devamında da depresyona, çabanın azalmasına ve yeni şeylerin öğrenilememesine neden olur. Bu durum kişisel gelişim, zihinsel sağlık ve hatta fiziksel refah gibi alanlarda ciddi olumsuz sonuçları olan güçlü bir olgudur.

Hangi Konularda Çaresizlik Yaşarız? Öğrenilmiş Çaresizlik Örnekleri Nedir?

Küçük yaşta, halatlarla kaçamayacak şekilde bağlanan filler, kaçma davranışının başarısız olduğunu kabullenene kadar daha kalın halatlarla bağlı tutulurlar. Sonucunda er ya da geç kaçmak için çaba göstermekten vazgeçerler. Bu noktadan sonra da ince bir halat onları sabitlemeye yeterli olur.

Kavramın belki de en çok karşımıza çıktığı yerler yazının başında da örnek verdiğimiz okullardır. Aile baskısı, öğretmen beklentisi, öğrencinin yetersiz ya da ısrarsız çabası gibi pek çok faktör öğrenmeyi zorlaştırırken öğrencileri çaresizliğe sürükler.

Fizik dersinin ara sınavlarından çok çalışmasına rağmen düşük not alan bir öğrenci ikinci dönem de aynı durumu yaşayınca ne yaparsa yapsın başarısız olacağını düşünerek sonraki sınavlar için çalışmaktan vazgeçer.

Babası tarafından sürekli olarak “vasıfsız” yakıştırmasına maruz kalan genç, onun yargısını değiştirmek için ne kadar çabalarsa çabalasın bir şeyin değişmediğini fark ettikten sonra bu duruma alışmış, çabalamaktan vazgeçmiştir. Arkadaşlarına göre daha yavaş ve kekeleyerek konuşan kız, ailesi tarafından: “O zaten konuşamıyor!” baskısı görmesinin nihayetinde konuşabildiğini ispatlamaya çalışmaktan da vazgeçmiştir.

Öğrenilmiş Çaresizlik Kavramını Nasıl Fark Ettik?

1967’de Martin Seligman ve ortağı Steven Maier bu teoriyi hayvan davranışları üzerine yaptıkları çalışmalar esnasında tesadüfen fark etmiştir. Bir dizi şoka maruz kalan köpeklerin, elektrik şoklarından tamamen kurtulmaya çalışmaktan vazgeçtiklerini gözlemlemişler ve daha sonra bu durumu açıklamışlardır.

Öğrenilmiş çaresizliğin en eski örnekleri hayvanlar üzerinde yapılan deneylerden gelmektedir. Konuyla ilgili iki öncü makalede köpeklerin kaçınamadıkları elektrik şoku karşısında nasıl öğrenilmiş çaresizlik edindiği gösterilmiştir. Ancak bu deneyler günümüzde acımasız olarak da tanımlanmaktadır.

Deney sonuçları incelendiğinde, şokları önceden denetlemeyi öğrenen köpeklerin, engeli aşıp kaçabileceklerini çok kısa sürede fark ettikleri anlaşılacaktı. Daha önce şok verilmeyen köpekler de kurtulmayı öğrenmişlerdi.

Ancak yaptığı hiçbir şeyin işe yaramadığını öğrenmiş olan köpekler, kutunun diğer tarafına atlayarak elektrik şokundan kaçabileceğini hiç fark etmemişlerdi. Köpekler, maruz kaldıkları ve daha da önemlisi engelleyemedikleri bu elektrik şoku karşısında çaresizlik geliştirmişti. Bu nedenle bir köşede uzanıp kaderlerine razı olmuşlardı. Seligman ve Maier bu deneyi insanlar üzerinde denediğinde (şokları yüksek seslerle değiştirerek), insanların da benzer bir tepki verdiğini gördüler. 

Bu araştırma yeni bir travma anlayışına yol açtı. Sonucunda tekrarlanan taciz ve diğer rahatsız edici durumlarla karşılaşan insanlar, yaptıkları hiçbir şey durumu değiştirmezse, sonunda çaresiz olmayı öğrenebilirlerdi. Hayatınız boyunca, ezici bir yenilgi ya da kontrol kaybı yaşadıysanız, zamanla kaçışın olmadığını öğrenirseniz. Bunun sonucunda da birileri size kaçış teklif etse bile harekete geçmezsiniz.

Öğrenilmiş Çaresizlik Bir Ruh Sağlığı Sorunu mudur? 

Öğrenilmiş çaresizlik teknik olarak bir akıl sağlığı durumu değildir. Size teşhis konulamaz. Daha ziyade, uyumsuz davranışlara yol açan sorunlu bir düşünce kalıbı olarak kabul edilmektedir. Tek başına bir bozukluk olmasa da, diğer zihinsel sağlık durumlarına neden olma potansiyeline sahiptir. Yaygın olarak kaygı, depresyon, fobiler ve yalnızlık ile ilişkilendirilmiştir.

Bazı durumlarda aşırı ebeveynlik (helikopter ebeveynler gibi ) yetişkinlikte bu soruna yol açar. Anne babalarına aşırı bağımlı hale gelen çocuklar, destek olmadan başarısız olacaklarına dair bir korku geliştirebilirler. 

İzlemesi ne kadar acı verici olsa da, çocukların problem çözmeyi, hayal kırıklıklarıyla baş etmeyi ve direnç geliştirmeyi öğrenmesi gerekmektedir. Çocukluktaki ihmal ve travmanın da bir risk faktörü olduğunu belirtmekte fayda vardır. ( Daha fazla detay için: Gelişime Engel Bir Tutum: Helikopter Ebeveyn)

Çaresizlik İle Baş Etmeyi Öğrenmek Mümkün mü?

Nörobilimin gösterdiği gibi, beyinlerimiz baskı altında paniğe kapılmaya programlanmıştır (savaş ya da kaç tepkisi). Ancak araştırmacılar, durumun kontrol altında olduğunu değerlendirdiğinde bu yanıtı düzenlemek için beynin bir bölümünün devreye girdiğini keşfetti. Ancak çaresi olduğumuzu kabul ettiğimiz zamanlarda bu mekanizma devreye girmiyordu. Sonuç olarak kontrolün sizde olduğunu algılamazsınız ve bu nedenle daha az kontrol uygularsanız.

Öğrenilmiş Çaresizlik

Kısacası, bu durumdan kaçınmak, azaltmak veya üstesinden gelmek için kontrol edebileceğiniz şeyleri belirlemelisiniz. Sonucunda da kontrol edemediğiniz şeyler yerine onlara odaklanmalısınız. Örneğin derslerinde zorlanan bir öğrenci iseniz hangi ders materyaline çalışacağınızı veya öğretmenlerinizin ne denli iyi olduğunu kontrol edemezsiniz.

Ancak kontrol edebileceğiniz şeyler de yok değildir. Mesela dersi ne kadar dikkatle dinlediğinizi, ne kadar ders çalıştığınızı ve karşınıza çıkan odaklanma problemleri gibi sorunlarda aktif bir şekilde yardım alıp almayacağınızı kontrol edebilirsiniz.

Pozitif psikoloji kavramını bize kazandıran Martin Seligman, ayrıca denklemin başka bir bileşenini de tanımlamıştır. Buna öğrenilmiş iyimserlik denir. Bu sayede düşünce süreçlerinize meydan okumaya başlarsınız ve sonuç olarak davranışlarınızı ve sonuçlarınızı değiştirirsiniz.

Verdiğimiz fil örneğinin sonunda şöyle bir cümle geçer. “Kaçmak için çabalamaktan vazgeçtiklerinde de ince bir halatla rahatlıkla kontrol edilecek konuma gelmişlerdir.” Yukarıdaki örneklerde de esas nokta, ana karakterin vazgeçmiş olması aslında. Sevgili filimiz bir kere daha deneseydi, o ince halattan kurtulmayı öğrenecekti. Bunun sonucunda da bir dahaki sefere yine denemeye çalışacaktı. Yazıyı, Behçet Necatigil’in sözüyle tamamlayalım: “Çaresizseniz, çare sizsiniz.” :). Sağlıcakla…


Kaynaklar ve ileri okumalar için


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Gamze Dönmez

Okumayı pek çok eyleme tercih eden, araştırmayı, öğrenmeyi, öğretmeyi ve yeniden öğrenmeyi önemseyen, amatör olarak öykü yazarlığı yapan, Türkçeyi çok seven bir ilköğretim matematik öğretmeniyim. Öğrenme psikolojisi, gelişim psikolojisi, olasılık, geometri ve mantık çokça dikkatimi çeken alanlardan. Merak uyandırıp geri çekilmenin merak gidermekten daha değerli olduğunu düşünüyorum. Bilimin, bilmenin ve bilenin gücüne inanıyorum. Paylaşmak güzeldir!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu