Tarih

Bir Uyarı: Russell – Einstein Barış Manifestosu

11 Temmuz 1955’te Bertrand Russell, nükleer silahların “insanlığın varlığını” tehdit ettiği bir çağda savaştan vazgeçilmesi gerektiği çağrısını yaptı ve bunun için bir bildiri yayınladı. Albert Einstein ölümünden kısa süre önce, bilim ve sağduyu adına bir çağrı yapan bu bildiriyi onaylamıştı.

Bu nedenle bildiri günümüzde Russell-Einstein manifestosu adı ile bilinmektedir. Soğuk Savaş’ın zirvesinde yayınlanan manifesto, insanlığı ulusları farklılıkları çözmek için barışçıl yollar bulmaya davet ediyordu. Ayrıca “evrensel ölüm” vaat eden nükleer silahların kullanımından vazgeçmeye çağırıyordu.

Russell ve Einstein dışında, diğer imzacılar arasında şunlar vardı: Max Born, Percy W. Bridgman, Leopold Infeld, Frederic Joliot-Curie, Herman J. Muller, Linus Pauling, Cecil F. Powell, Joseph Rotblat ve Hideki Yukawa.

Bildirinin yayınlandığı gün Russell, Başkan Eisenhower’a, Mareşal Bulganin’e, Fransa Cumhurbaşkanı Coty’ye, Bay Chou En-lai’ye ve Kanada Başbakanı Bay St Laurent’e mektuplar gönderdi. Onlardan bu bildiriyi dikkate almalarını istedi. “İnsan ırkının şimdiye kadar karşılaştığı en ciddi sorun olan bu açıklamada ele alınan sorunla ilgili düşüncenizi kamuoyuna açıklamanızı içtenlikle umuyorum.” diye mektuplarını bitirdi. Bildirinin sonuç bölümü şu şekilde idi.

Gelecekteki herhangi bir dünya savaşında nükleer silahların kullanılmasının kesin olduğu ve bu tür silahların insanlığın geleceğini tehdit ettiği olgusundan yola çıkarak, dünya hükümetlerini, bir dünya savaşının onların amaçlarına yardımcı olmayacağını kabul ve alenen beyan etmeye ve dolayısıyla aralarındaki her türlü anlaşmazlığı gidermek için barışçıl yollar bulmaya davet ediyoruz.

Bildiri, Albert Einstein ve Bertrand Russell’ın yanı sıra altı profesör tarafından imzalanmıştı. Açık radyo tarafından çevirisi yapılan bildiriyi kısaltarak yayınlayalım.

Russell-Einstein Manifestosu 

Biz burada bugün; o veya bu ulusun, kıtanın veya inancın üyeleri olarak değil, birer insan olarak, varlığının devamı şüpheye düşen İnsan türünün üyeleri olarak konuşuyoruz. Dünya çatışmalarla dolu ve tüm küçük çatışmaların üzerinde Komünizm ile Komünizm karşıtları arasındaki o büyük mücadele var.

Siyasi bir bilinci olan hemen herkes bu konuların biri veya daha fazlası hakkında kuvvetli fikirlere sahipti. Ancak sizden, söz konusu düşünceleri bir kenara koyup kendinizi dikkate değer bir geçmişi bulunan ve yok oluşunu hiç birimizin arzu etmeyeceği biyolojik türün üyeleri olarak düşünmenizi istiyoruz.

Yeni bir şekilde düşünmeyi öğrenmemiz lazım. Kendimize, hangi grubu tercih edersek edelim askeri zaferi sağlayacak hangi adımların atılması gerektiğini değil, tarafların tümü için yıkıcı olabilecek bir askeri mücadeleyi önlemek için hangi adımların atılması gerektiğini sormayı öğrenmek zorundayız.

Kamuoyunda ve hatta yönetimde çeşitli kademelerde bulunan insanlar bile nükleer bombalarla gerçekleştirilecek bir savaşın neler getireceğinin farkında değil. Kamuoyu hâlâ sadece basitçe şehirlerin yok edileceğini düşünüyor. Yeni bombaların eskisinden daha güçlü olduğunu ve bir Atom bombasının Hiroşima’yı yok edebildiğini düşünürsek, Hidrojen bombasının Londra, New York ve Moskova gibi en büyük şehirleri yok edebileceği anlaşılıyor.

Hidrojen bombalarıyla yapılacak bir savaşta büyük şehirlerin yok edileceğine şüphe yok. Ancak bu karşı karşıya kalınacak felaketlerin en küçüğü olacaktır. Londra, New York ve Moskova’daki herkes ortadan kaldırılırsa dünya kendini birkaç yüzyılda toparlayabilir. Ancak, biliyoruz ki bu nükleer bombalar, yıkımı öngörülen bölgenin dışına, daha geniş bir alana aşamalı olarak yaymaktadır.

Bir yetkilinin belirttiğine göre yeni nesil bir bomba Hiroşima’yı yıkan bombadan 2,500 kat daha güçlü bir şekilde üretilebilmektedir. Böyle bir bomba yerde veya su altında patlatıldığında üst hava katmanlarına radyoaktif parçacıklar göndermektedir. Daha sonra yavaş yavaş çökerek dünyanın yüzeyine öldürücü toz ve yağmurlar olarak inmektedirler. Japon balıkçıları ve yakaladıkları balıkları zehirleyen işte bu tozdur.

Böyle öldürücü radyoaktif parçacıkların ne kadar geniş bir alana yayılacağını kimse bilmiyor. Ancak saygın yetkililerin tümü Hidrojen bombalarının kullanılacağı bir savaşın insanlığın sonunu getirebileceği konusunda hemfikirler. (…)

Şimdi size sunacağımız soru kati, ürkütücü ve kaçınılmazdır: İnsan ırkının sonunu mu getireceğiz? Yoksa insan ırkı savaşmaktan vazgeçecek mi? Savaşmaktan vazgeçmek ulusal hakimiyet üzerinde tatsız sınırlamalar gerektirir. Ancak durumun anlaşılmasını her şeyden daha çok engelleyecek olan, “insan türü” ifadesindeki belirsizlik ve soyutluktur. İnsanlar çocuklarının ve torunlarının da tehlikede olduğunun ancak farkına vardılar. Kendilerinin ve sevdiklerinin ıstıraplı bir ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğu fikrini ancak idrak edebiliyorlar. Bu sebeple, modern silahların yasaklanması şartıyla belki savaşların devam etmesine izin verilebileceğini umuyorlar.

Bu umut yanıltıcıdır. Barış zamanında hidrojen bombalarının kullanılmayacağına dair hangi anlaşma yapılırsa yapılsın savaş zamanında bunların hiç bir bağlayıcılığı olmaz. Savaş patlak verir vermez her iki taraf da Hidrojen bombası üretmeye girişir. (…)

Birçoğumuz duygularımız söz konusu olduğunda tarafsız olamayız. Ancak unutmamalıyız ki Doğu ile Batı arasındaki sorunlar; herhangi bir tatmin sağlayacak şekilde çözülecekse bu sorunlar savaşla çözülmemelidir. Önümüzde; seçmemiz durumunda mutluluk, bilim ve ilimde sürekli gelişim yatıyor. Biz birer insan olarak insanlığa sesleniyoruz: İnsanlığınızı hatırlayın ve gerisini unutun. Bunu yaparsanız önümüzde yeni cennete uzanan bir yol açılır. Yapamazsanız önümüzde evrenin ölümü riski duracak.



Kaynaklar ve ileri Okumalar:

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu