Sinirbilim

Beynimizin Yüzde 10’unu mu Kullanıyoruz? Yüzde 100’ünü Kullanırsak Ne Olur?

Bazı iddiaların modası geçer ve çabuk unutulur. Bazıları da baştan çıkarıcı cazibeleri nedeniyle varlığını sürdürür. Hepimizin duyduğu “İnsanlar beyinlerinin yalnızca yüzde 10’unu kullanıyor.” iddiası asla unutulmayacak efsanelerdendir.

Beynimizin Yüzde 10’unu mu Kullanıyoruz? Yüzde 100'ünü Kullanırsak Ne Olur?

Bu iddia nesiller boyunca, eğitimcilerden motivasyon konuşmacılarına ve hatta popüler kültüre aktarılmıştır. İsraf ettiğimiz varsayılan gri madde miktarı on yıllar içinde bir aşağı bir yukarı gitse de iddianın genelde yüzde 90 civarında sabitlendiği görülür.

2011’de Limitless filmindeki bir karakter, beyninin yalnızca yüzde yirmisini kullanarak bir gecede romanını yazar, yabancı dilleri öğrenir ve borsada milyonlar kazanır. Ardından da 2014’te vizyona giren Lucy filmi gelir. Filmin afişinde “Ortalama bir insan beyin kapasitesinin %10’unu kullanır.” yazmaktadır. Tüm bunlar bir efsanenin insanların hayalgücünü ele geçirmesi için yeterlidir.

Beynimizin Yüzde 10’unu mu Kullanıyoruz? Yüzde 100'ünü Kullanırsak Ne Olur?
“Sizi tutan nedir? Tek bir olgu tek bir bilimsel olgu. Çünkü bilim insanlarına göre gerçek beyin gücünüzün sadece onda birini kullanabiliyorsunuz!”

Beynin Yüzde 10’u Efsanesinin Kökenleri

Efsanenin kökeni belirsizliğini korusa da, bu söylemin çok eskilere muhtemelen 19. yüzyıla kadar uzandığını söyleyebiliriz. 19. yüzyıl bilim insanları ne kadar seçkin, başarılı olurlarsa olsunlar ellerinde şu anda kullandığımız bilimsel araç gereçler yoktu. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında, hayvanların ve felç geçirenlerin beyinlerini inceleyen tıp araştırmacıları, farklı beyin bölgelerinin farklı aktiviteleri kontrol ettiğini keşfetti.

Örneğin 1870’lerde Alman fizyologlar Gustav Fritsch ve Eduard Hitzig, bir köpeğin beynindeki bir noktayı elektriksel olarak uyardılar ve köpeğin sağ ön patisini hareket ettirdiğini fark ettiler. Bu dokuyu diğer iki köpekten cerrahi olarak çıkardıklarında, köpeklerin sadece pençeyi kullanamadıklarını, aynı zamanda bunun farkında olmadıklarını da fark ettiler.

Sonraki yarım yüzyıl boyunca, diğer araştırmacılar beyin fonksiyonlarını haritalandırmak amacıyla hayvan ve insan beyninin çeşitli kısımlarını incelediler. Ancak beynin yalnızca yüzde 10’unun ne yaptığını anlayabildiler. Çünkü geri kalan yüzde 90’ı uyardıklarında hiçbir kas seğirmedi.

Bilim insanları, işlevi bilinmediğinden bu bölgeyi sessiz korteks olarak adlandırdı. Artık bunun, diğer şeylerin yanı sıra dili ve soyut düşünceyi kontrol eden alan olduğunu biliyoruz. Ancak bilim insanı olmayanlar, yanlışlıkla bunu, insan beyninin büyük bir kısmının sessiz olduğu şeklinde yorumladılar.

Yanlış Alıntılama Efsaneyi Yaygınlaştırdı

Beynimizin Yüzde 10’unu mu Kullanıyoruz? Yüzde 100'ünü Kullanırsak Ne Olur?
. Beynimizin yüzde 100’ünü kullanıyoruz. Sadece yüzde 10’unu değil..

Yanlış alıntılama belki de anlama yüzde 10 beyin efsanesinin desteklenmesine yardımcı oldu. Öncü psikolog-filozof William James, 1906 tarihli bir makalesinde “olası zihinsel ve fiziksel kaynaklarımızın yalnızca küçük bir kısmını kullandığımıza” inandığını yazdı 

Sonrasında bir tanıtım dehası olan gazeteci Lowell Thomas, kişisel gelişim gurusu Dale Carnegie’nin 1936 tarihli “Arkadaş Kazanma ve İnsanları Etkileme Yöntemleri” kitabının pazarlanmasına yardımcı olmak için James’in sözleriyle oynadı. Kitabın önsözünde Thomas, “ortalama bir insanın gizli zihinsel yeteneğinin yalnızca yüzde 10’unu geliştirdiğini” yazdı.

O zamandan bu yana, diğer kişisel gelişim yazarları beyin kapasitesinin yalnızca yüzde 10’unu kullandığımız fikrini Albert Einstein’a atfettiler. Bununla birlikte, 2004 yılında Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’ndeki Einstein arşivi çalışanları tarafından yapılan kapsamlı bir araştırma, onun böyle bir açıklama yaptığına dair hiçbir kanıt bulamadı.

Beynimizin Yüzde 100’ünü Kullanırsak Ne Olur?

Gerçek şu ki, zaten yüzde yüzünü kullanıyoruz. Ne olduğunu görmek için neşterlerle uğraşmak ve beynin rastgele noktalarına elektrik akımı vermek zorunda kalan 19. yüzyıldaki öncüllerinin aksine, günümüzün sinir bilimcileri beynin nasıl çalıştığına dair gizemleri araştırmak için ellerinin altında bir dizi gelişmiş teknolojiye sahipler.

Bu güçlü teknolojilerden birisi, bir kişinin beyninin çalışırken ayrıntılı resmini üreten fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme cihazıdır. Bir fMRI yalnızca beynin anatomisine bir bakış sağlamakla kalmaz. Aynı zamanda hangi bölümlerin düşünme, konuşma, hareket ve duyum gibi aktiviteleri gerçekleştirdiğini belirler.

Görüntüleme teknolojisi kullanarak beyin üzerinde inceleme yapan araştırmacılar da bulguları ile bunu ispatlamış durumda. Katılımcılardan hiçbir şey düşünmemeleri istenen durumlarda bile aktivite dalgaları beynin tamamında görüntülenebiliyor.

Yüzde 10 efsanesini çürüten diğer kanıtlar, beyin hasarlı hastalar üzerinde yapılan çalışmalardan geliyor. Beyinleri hasar gören ya da beyinlerinin bir kısmı alınıp yaşamlarına normal devam eden insanlar var. Bunun sebebi beynin telafi etme ve faaliyeti geriye kalan hangi kısmın yürüteceğini belirleme özelliğine sahip olmasıdır.

Beynimizin sadece küçük bir kısmını kullandığımız fikri evrimsel açıdan da bir anlam ifade etmiyor. Beyin, vücut kütlemizin yalnızca yüzde ikisini oluşturmasına rağmen, enerji tüketimimizin yüzde 20’sinden sorumludur. Evrimsel açıdan beynimizin yüzde 10’unu kullansaydık beyin büyüklüğümüz şu ankinin yüzde 10’u kadar olurdu.

Sonuç olarak

Sonuç olarak, beynimizin sadece yüzde 10’unu mu kullanıyoruz? Mümkün değil. Ancak bu efsane her açıdan yanlış olsa da varlığını hala sürdürüyor. Efsane olmayan bir bilgiyi öğrenmek isterseniz göz atabilirsiniz: Büyük Beyinlerimizi Çöp DNA’ya Borçlu Olabiliriz!


Kaynaklar ve ileri okumalar için: 


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu