Güneş, ilk bakışta sanıldığı kadar sakin bir yıldız değildir. Güçlü parçacıklardan ve radyasyondan oluşan bir akıntı, yani güneş rüzgârı salar. Bu rüzgâr, Dünya’nın manyetik alanı tarafından dengelenirse, kutup ışıkları gibi büyüleyici doğa olaylarına neden olur. Ancak gücü arttığında yaşantımızı etkiler. Kaydedilen en güçlü manyetik güneş fırtınası, 1859 yılında Dünya’yı vurdu. Bu olaya, Carrington Olayı denir.

Atalarımız Güneş’i bir tanrı gibi görüyordu — ve bu, hiç de sebepsiz değildi. Işık ve ısı kaynağımız olan Güneş, yaşamın da temelidir ve Güneş’i sıradanlaştırmak tehlikeli bir hatadır. Gerçekte, gökyüzündeki o sarı küre bizi yok etmek için uzun zamandır fırsat kolluyor. Ve artık bunu yapmanın yeni bir yolunu buldu.
Herkes bilir ki Güneş’e doğrudan bakmak tehlikelidir. Işığı o kadar güçlüdür ki, 149 milyon kilometre öteden bile gözlerinize zarar verebilir. Ayrıca, güneşten gelen ultraviyole ışınlarının cilt dokusuna zarar vererek güneş yanığına ve cilt kanserine yol açabileceğini de biliyoruz.
Ancak tüm bunların ötesinde bir risk daha vardır. Koronal kütle atımları, yani CME adı verilen süper güneş patlamaları. Eğer günlük hayatınızda elektriğe bağımlıysanız, Güneş bir gün bunu size karşı kullanmak için bekliyor olabilir.
Koronal kütle atımları nedir?
Güneş’in yüzeyi, aşırı ısınmış plazmanın, yoğun manyetik alanların ve her şeyi yok edecek kadar güçlü ışığın kaynadığı şiddetli bir kâbustur. Bu manyetik alanlar, Güneş’in derinliklerinde, iyonize gazların dönüşünden enerji alarak oluşur.

Her ne kadar bu alanlar Güneş’in içinde oluşsa da, dev yaylar hâlinde yüzeye çıkarlar. Genellikle bu manyetik yaylar yükselip tekrar yüzeye geri döner. Ancak bazen, uygun koşullar oluştuğunda, sıcak plazmayla dolu bu halkalar yüzeyden kopar ve uzaya savrulur. İşte buna koronal kütle atımı (CME) denir. Eğer bu atım Dünya’ya doğru yönelirse, ciddi sorunlara yol açar.
Tipik bir koronal kütle atımı, uzaya yaklaşık bir milyar ton plazma fırlatır. Bu enerji, saatte 500 kilometre hızla ilerleyen 200 uçak gemisinden oluşan bir filo kadar büyüktür. Çoğu bize ulaşmadan uzayda kaybolur ve zararsızdır. Ancak bazen, bir CME doğrudan Dünya’ya çarpar. Bu olduğunda, bilim insanlarının “uzay havası” dediği etkiler ortaya çıkar.
Yüksek teknolojili bir toplum hâline gelmeden önce, bir koronal kütle atımının Dünya’ya çarpması endişe verici bir durum sayılmazdı. Aksine, bu tür olaylar genellikle gökyüzünde büyüleyici kutup ışıklarının oluşmasına neden olurdu.

Ancak elektriğe bu kadar bağımlı hâle gelmişken, koronal kütle atımları artık ciddi bir tehdit oluşturuyor. Dünya yörüngesindeki radyasyon uyduları ve uzay istasyonlarını devre dışı bırakabilir, hatta astronotlar için ölümcül olabilir. Ancak asıl risk, yeryüzündeki elektrik şebekesidir.
Uzay fırtınalarının manyetik etkisi, hatlarda aşırı yüklenmeye yol açarak büyük kesintilere neden olur. En kötü senaryo, dev bir koronal kütle atımının Dünya’ya çarpıp kıta çapında elektrik şebekelerini çökertmesi. Böyle bir durumda uzmanlar, elektriğin yeniden sağlanmasının aylar sürebileceğini söylüyor.
Bu tür olaylar zaman zaman yaşanıyor. Ancak kuşkusu akıllarda en kalıcı olan olay 1859 yılında gerçekleşti.
Carrington Olayının Dünyaya Etkileri Nelerdir?
1859 yılının 1 Eylül sabahı, amatör bir astronom, Londra dışındaki kır evine bağlı özel gözlemevine çıktı. Kubbenin kepenklerini açarak gökyüzünü görünür hâle getirdi ve pirinç teleskobunu Güneş’e çevirdi. Güneş yüzeyini kaplayan büyük, koyu lekeleri çizmeye başladı. Tam o sırada, bu lekelerden fışkıran iki parlak, beyaz ışık kümesi gördü. Beş dakika içinde bu ateş topları kayboldu. Ancak etkileri, saatler içinde tüm dünyada hissedilecekti.

Aynı gece, dünya genelinde telgraf sistemleri çalışmaz hâle geldi. 1859’daki telgraf sistemi, bugünkü dijital iletişim ağlarına kıyasla ilkel olsa da, o dönem için hayati öneme sahipti. Daha önce yerel fırtınalar ya da kuzey ışıkları nedeniyle kısa süreli kesintiler yaşanmıştı. Ancak yaz sonunda art arda gelen iki güçlü güneş fırtınası, dünya çapında eşi görülmemiş bir etki yarattı.
İlk fırtına, 28 Ağustos gecesi birçok telgraf hattını devre dışı bıraktı. Tellerdeki akım o kadar güçlüydü ki, devrelerden kıvılcımlar fışkırdı. Bazı operatörler elektrik çarpmasına uğradı; hatta bazı cihazlar kağıtları tutuşturdu.

2 Eylül sabahı, ikinci fırtınanın yol açtığı manyetik karmaşa, daha büyük sorunlar yarattı. Sabah saat sekizde işe gelen çalışanlar, mesaj alıp göndermenin imkânsız olduğunu fark etti. Ancak atmosfer öylesine yüklüydü ki, şaşırtıcı bir durum yaşandı: Piller devre dışı bırakıldığında bile, yalnızca kutup ışıklarının ürettiği elektrik akımıyla mesajlar 30 ila 90 saniyelik aralıklarla iletilebiliyordu.
Bazıları bunun dünyanın sonu olduğunu düşündü. Oysa olayı teleskopuyla gözlemleyen kişi, bu sıra dışı gelişmenin nedenini biliyordu: Yaklaşık 10 milyar atom bombası gücünde bir güneş patlaması. Bu patlama, yüklü gaz ve altatomik parçacıkları Dünya’ya doğru fırlattı. “Carrington Olayı”, bugüne dek kaydedilen en güçlü uzay havası olayı olarak tarihe geçti.
Sonuç Olarak
Carrington Olayı’ndan bu yana daha küçük ölçekli jeomanyetik fırtınalar yaşandı. Bunlardan biri, 1989 yılında Kanada’nın Quebec bölgesinde yaklaşık dokuz saat süren bir elektrik kesintisine yol açtı. Bu olay, art arda gerçekleşen iki koronal kütle atımının oluşturduğu manyetik fırtına nedeniyle meydana geldi.
Dünya, 2012 yılında benzer bir felaketten kıl payı kurtuldu. Carrington Olayı kadar güçlü olduğu düşünülen “aşırı bir güneş fırtınası”, gezegenimizi çok yakın bir mesafeden ıskaladı.
Sonuç olarak, iklim krizi, pandemiler ya da siyasi istikrarsızlık gibi tehditlerden bunaldıysanız, Güneş’in hâlâ orada durduğunu ve bir gün hepimizi hedef alabileceğini unutmayın.
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- Christopher Klein; A Perfect Solar Superstorm: The 1859 Carrington Event; yayınlanma tarihi: 29 Ocak 2025. Yayınlandığı Yer: History; Bağlantı: Christopher Klein; A Perfect Solar Superstorm: The 1859 Carrington Even/
- The Sun has a new way to kill us. Yayınlanma tarihi: 18 Ağustos 2022. Kaynak site: Big Think. Bağlantı: The Sun has a new way to kill us
- Green JL, Boardsen S. Duration and extent of the great auroral storm of 1859. Adv Space Res. 2006;38(2):130-135. doi: 10.1016/j.asr.2005.08.054. PMID: 28066122; PMCID: PMC5215858.
- Cliver, Edward & Dietrich, William. (2013). The 1859 space weather event revisited: Limits of extreme activity. Journal of Space Weather and Space Climate. 3. 31-. 10.1051/swsc/2013053.
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel