Kelebek etkisi örneklerinde sıkça karşımıza çıkan “Brezilya’daki bir kelebeğin kanat çırpması, Teksas’ta bir kasırgaya yol açar” benzetmesi, küçük bir olayın büyük sonuçlar doğurabileceğini anlatır. 1815 yılında Endonezya’daki Tambora Yanardağı’nda yaşanan ve kayıtlı tarihin en büyük volkanik patlaması olarak bilinen olay da bu duruma güçlü bir örnek oluşturur.

Peki Tambora patlaması, Dünya üzerinde ne gibi etkiler yarattı? Bunun cevabını bulmak için tarihte kısa bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor.
Bugünkü Endonezya sınırları içinde yer alan Sumbawa Adası, Tambora Yanardağı’na ev sahipliği yapıyordu. Avrupalılar adayı ilk keşfettiklerinde, Tambora’nın sönmüş bir yanardağ olduğunu düşündüler. Ancak 1815’teki büyük patlamadan yaklaşık üç yıl önce, dağ yeniden hareketlenmeye başladı. 5 Nisan 1815 tarihinde yanardağ patladı.
Tambora Yanardağı Patlaması Nasıl Gerçekleşti?

10 Nisan 1815 akşamı, Tambora Yanardağı’ndaki patlamalar şiddetlendi. Büyük bir ana patlama dağın parçalanmasına yol açtı. Güneyde, yaklaşık 16 kilometre uzaklıktaki bir adada bulunan bir görgü tanığına göre, tüm dağ adeta “sıvı ateşe” dönüşmüştü. Çevredeki adalara yaklaşık 15 santimetreden daha büyük ponza taşları yağmaya başladı.
Patlamanın etkisiyle oluşan şiddetli rüzgârlar kasırgalar gibi yerleşim yerlerini vurdu. Bazı raporlar, patlamanın yarattığı ses ve rüzgârın küçük depremleri tetiklediğini belirtiyordu. Tambora Adası’ndan kaynaklanan tsunamiler çevredeki adaları etkiledi ve on binlerce insanın ölümüne yol açtı. Günümüz arkeologlarının araştırmaları, Sumbawa Adası’ndaki bir ada kültürünün Tambora patlamasıyla tamamen yok olduğunu ortaya koydu.
Tambora Yanardağı’nın patlaması, telgrafla iletişimin yaygınlaşmasından önce gerçekleştiği için, felaketin haberleri Avrupa ve Kuzey Amerika’ya oldukça yavaş ulaştı. Java Adası’nda görev yapan İngiliz vali Sir Thomas Stamford Bingley Raffles, 1817 yılında yayımladığı History of Java adlı kitabı için yerli halk hakkında geniş bilgi topluyordu. Bu süreçte Tambora patlamasına dair tanıklıkları da derledi.
Raffles, Doğu Hindistan Şirketi’nde görevli diğer çalışanlara da patlama sonrası durum hakkında raporlar sunmaları talimatını verdi. Gelen raporlar oldukça ürkütücüydü. Raffles’a sunulan bir mektupta, 12 Nisan 1815 sabahı, yakındaki bir adada saat sabah 9 olmasına rağmen güneş ışığının görünmediği anlatılıyordu. Atmosfer, volkanik tozlarla tamamen kaplanmıştı.
Patlamadan yaklaşık iki hafta sonra, adaya pirinç teslim etmek için gönderilen bir İngiliz subayı, Sumbawa Adası’nda inceleme yaptı. Gönderdiği raporda çok sayıda ceset ve geniş çaplı yıkım gördüğünü bildirdi. Yerel halk hastalanmaya başlamış ve çoğu açlıktan hayatını kaybetmişti.
Tambora Yanardağı Patlaması Yaşamı Küresel Ölçekte Nasıl Etkiledi?
Tambora’nın patlaması, etkileri hemen anlaşılmasa da, 19. yüzyılın en büyük hava kaynaklı felaketlerinden birine zemin hazırladı. Takip eden yıl, yani 1816, “Yazsız Yıl” olarak tarihe geçti.
Tambora’dan fırlayan toz parçacıkları üst atmosfere yayıldı ve hava akımları sayesinde tüm dünyaya taşındı. 1815 sonbaharında, Londra’da garip renklerde gün batımları gözlemlenmeye başlandı. Ertesi yıl ise Avrupa ve Kuzey Amerika’da hava koşulları dramatik şekilde değişti.

1815-1816 kışı sorunsuzdu. Ancak 1816 baharı beklenmedik bir şekilde anormal geçti. Sıcaklıklar yükselmediği gibi, bazı bölgelerde yaz aylarında bile dondurucu soğuklar devam etti. Bu olağandışı hava olayları geniş çaplı ürün kıtlıklarına yol açtı. Bazı bölgelerde açlık ve kıtlık baş gösterdi. Böylece, Tambora’nın patlaması, Dünya’nın diğer ucunda bile ciddi can kayıplarına neden oldu.
Tambora Yanardağı Frankenstein’ın Yazılmasına Neden Oldu mu?
Tambora Yanardağı patlaması ile edebiyat dünyası arasında sıkça kurulan bağlantılardan biri, bilim yazarlarının yazılarında tekrar tekrar gündeme gelen Tambora-Frankenstein efsanesidir.

Bu anlatıya göre, 1816 yazında Mary Shelley, gelecekteki eşi şair Percy Bysshe Shelley ile birlikte Avrupa’yı gezerken yaşanan sefalet ve kötü hava koşullarını doğrudan gözlemleme şansı buldu. Çift, başka bir İngiliz şair olan Lord Byron’ın İsviçre’deki villasına gidiyordu.
Ancak kararan gökyüzü ve durmaksızın yağan yağmur nedeniyle günlerce dışarı çıkamayacaklardı. Bu kapanma hali, yazarlara yeni hikâyeler yaratmaları için ilham vermişti. Sonunda bir canavarın hikâyesi, yani Frankenstein’ın doğuşuna zemin hazırlamıştı.
Ancak bazı tarihçiler bu anlatının hatalar içerdiğini iddia ediyor. Öncelikle, eğer 1816 yılı önceki veya sonraki yıllardan daha soğuk, daha yağışlı ve daha buzlu geçmişse bile, bu durumun doğrudan Tambora patlamasına bağlı olduğunu kesin olarak söylemek mümkün değil.
Dahası, o dönemde Avrupa’daki insan sefaletine çok daha büyük katkı sağlayan başka bir faktör daha vardı: Napolyon Savaşları. 1803-1815 yılları arasında süren bu savaşlar, milyonlarca insanın ölümüne, kasabaların harap olmasına ve Avrupa ticaretinin uzun süre sekteye uğramasına neden olmuştu.
Sonuç olarak
Muhtemelen, Mary Shelley’nin Frankenstein‘ı yaratması için Tambora Yanardağı’nın patlamasına ihtiyacı yoktu. Sonucunda ona ilham verecek çok daha yıkıcı ve ölümcül bir süreç zaten yaşanıyordu. Ayrıca göz atmak isterseniz: 536 Yılı Neden İnsanlık Tarihinin En Kötü Yılı Olarak Kabul Ediliyor?
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Mount Tambora Was the Largest Volcanic Eruption of 19th Century. Yayınlanma tarihi: 23 Temmuz 2019. Kaynak site: Thought. Bağlantı: Mount Tambora Was the Largest Volcanic Eruption of 19th Century
- 15 Amazing Facts About “The Year Without a Summer. Yayınlanma tarihi: 21 Temmuz 2022. Bağlantı: 15 Amazing Facts About “The Year Without a Summer”
- Did a volcanic eruption in Indonesia really lead to the creation of Frankenstein? Yayınlanma tarihi: 24 Ocak 2020; Kaynak site: Conversation. Bağlantı: Did a volcanic eruption in Indonesia really lead to the creation of Frankenstein/
Matematiksel