Bir hayvan düşünün. Kaynama noktasının çok ötesine geçerek 151°C’nin üzerinde 15 dakika kalabiliyor. Ardından eksi 272°C’de sekiz saat donduktan sonra yeniden hayata dönebiliyor. Üstelik yeryüzündeki herhangi bir canlıdan bin kat daha yüksek radyasyona dayanabiliyor. Kulağa bir X-Men karakterinin gücü gibi geliyor, değil mi? Ama bu canlı gerçekten var.

Belki hiç duymadınız ama şimdi sizi, hem dünyanın en dayanıklı hem de en sevimli canlılarıyla tanıştıralım. Kimileri onlara “su ayısı”, kimileriyse daha sevecen bir biçimde “yosun domuzcuğu” diyor. Ne derseniz deyin, bu canlılar adeta bilimkurgudan çıkmış gibi. Onlar tardigratlar.
Tardigratlar, insan yardımı olmadan da gezip dolaşmayı sever. Bahçedeki yosunlarda yaşadıkları gibi, Himalayalar’ın 5500 metre yükseklerindeki zirvelerinde de görülmüşlerdir. Japonya’daki sıcak su kaynaklarında, sıcaklığın 100°C’ye ulaştığı ortamlarda hayatta kalırlar.
Okyanus tabanında, yüzeydekinden bin kat daha fazla basınca dayanabilirler. Gerçek birer doğa kaşifidirler. Bu olağanüstü dayanıklılıkları, onlara “ekstremofil” denilen seçkin canlılar arasında yer kazandırmıştır.
Su Ayısı (Tardigrad) Nedir?
Tardigratları ilk tanımlayan kişi, Hollandalı mikrobiyoloji öncüsü Antonie van Leeuwenhoek’tur. 1702 yılında Londra Kraliyet Cemiyeti’ne yazdığı bir mektupta, onları ilk kez tarif etmiştir
Bir çatı oluğundan topladığı kuru, cansız görünümlü tozu suyla karıştırmış ve kendi yaptığı mikroskopla incelediğinde içinde “küçük hayvancıkların” yüzdüğünü ve süründüğünü görmüştür. Daha sonra, Alman papaz Johann August Ephraim Goeze bu canlıları daha ayrıntılı biçimde incelemiş ve 1773’te onlara “küçük su ayıları” adını vermiştir.

Bugün kullandığımız “tardigrat” adı ise İtalyan rahip ve biyolog Lazzaro Spallanzani’den gelir. Eğer adını duymadıysanız, yarasaların yankı ile yön bulduğunu keşfeden bilim insanı olduğunu bilmelisiniz. Spallanzani onlara “il Tardigrado”, yani “yavaş adım atan” adını vermişti.
Tardigradlar Neden Ölümsüzdür?
Kaynar sıcağa, dondurucu soğuğa ve ezici basınca dayanabilirler. Hatta, uzay boşluğunda yaşamayı başarabilen tek hayvan türüdür. Ayrıca, insan hücrelerinin dayanabileceğinden iki bin kat daha yüksek radyasyon seviyelerine de tolerans gösterirler. Doğal olarak bilim insanları uzun zamandır şu soruyu soruyor: Bunu nasıl başarıyorlar?
Bu canlıların en şaşırtıcı özelliği, suda yaşamalarına rağmen su olmadan da uzun süre hayatta kalabilmeleridir. Bir tardigrat kurumaya başladığında, başını ve bacaklarını içine çeker, ardından metabolizmasını normal seviyesinin yüzde 0,01’ine kadar düşürür. Vücudundaki suyun neredeyse tamamını kaybeder, büzülür ve “tun” adı verilen kuru bir kabuk hâline gelir.

1948’de İtalyan zoolog Tina Franceschi, 120 yıllık kurumuş yosun örneklerinden tardigratların yeniden canlandırılabileceğini öne sürdü. Bu deney henüz tekrarlanmadı, ancak 1995’te sekiz yıl boyunca kurutulmuş tardigratlar yeniden hayata döndürüldü.
2016 yılında araştırmacılar tardigratların sırrını kısmen çözdü. Bu canlılarda, doğada başka hiçbir canlıda bulunmayan özel bir gen dizisi keşfettiler. Bu gen, yalnızca tardigratlarda bulunan bir proteini kodluyordu.
Bilim insanları bu proteini insan hücrelerine aktardıklarında, hücrelerin radyasyona karşı daha dirençli hâle geldiğini gördüler. Bu proteine “damage suppressor” yani “hasar baskılayıcı” anlamına gelen Dsup adı verildi. Çünkü bu protein, yaşamın temel planı olan DNA’yı zararlardan koruyordu. O günden bu yana, dünyanın dört bir yanındaki araştırmacılar Dsup’un tam olarak nasıl işlediğini anlamaya çalışıyor.
Dsup proteininin nasıl işlediğini anlamak, bir gün insan hücrelerini daha iyi korumamıza yardımcı olabilir. Böylece tardigratların olağanüstü dayanıklılığından bir parça, insan sağlığına da taşınabilir.
Tardigradlar Ay’da Yaygınlaşabilir mi?
22 Şubat 2019’da, insansız bir uzay aracı Ay yörüngesine yerleştirildi. Uzay aracının kargosunda, tardigratlar da vardı. Ay’a yaklaşırken Beresheet yüksek hızla ilerliyordu ve yumuşak iniş için hızını büyük ölçüde düşürmesi gerekiyordu. Ancak frenleme manevrası sırasında bir jiroskop arızalandı ve bu da ana motorun çalışmasını engelledi.
Araç 150 metre yükseklikteyken hâlâ saatte 3000 kilometre hızla ilerliyordu; bu hızla durması imkânsızdı. Çarpma şiddetli oldu, araç paramparça oldu. Bu bilgiyi, NASA’nın LRO (Lunar Reconnaissance Orbiter) uydusunun 22 Nisan’da çektiği fotoğraflardan biliyoruz.
Peki Ay’a çarpan tardigratlara ne oldu? Ay’ın birkaç metreden birkaç onlarca metreye kadar değişen kalınlıktaki toz tabakası, yani regolitin altında hâlâ canlı halde kalmış olabilirler mi?
Öncelikle çarpışmadan sağ çıkmış olmaları gerekirdi. Laboratuvar deneyleri, Hypsibius dujardini türüne ait dondurulmuş tardigratların vakum ortamında 3000 km/s hızla kuma çarptıklarında ölümcül biçimde hasar gördüklerini göstermiştir.

Ancak 2600 km/s veya daha düşük hızlardaki çarpmalarda hayatta kalabildikleri de tespit edilmiştir. Ay’daki “sert iniş” ise bu hızlardan çok daha düşüktü, dolayısıyla tamamen yok olmamış olmaları ihtimal dahilindedir.
Sonuç Olarak
Ay yüzeyi, Güneş’ten gelen yüklü parçacıklara ve kozmik ışınlara karşı korumasızdır; özellikle gama ışınları sürekli etkilidir. Ancak tardigratlar bu tür radyasyona da direnç gösterir.
Ama tardigratların, suyun yokluğuna ve Ay’ın aşırı sıcaklık farklarına da dayanması gerekirdi. Ay gecesinde sıcaklık eksi 170 ile eksi 190°C arasında, gündüzse 100 ila 120°C arasında değişir. Üstelik bir Ay günü ya da gecesi yaklaşık 15 Dünya günü sürer. Uzay sondası bu kadar uç koşullara dayanacak biçimde tasarlanmamıştı. Kaza yapmamış olsa bile birkaç gün içinde tüm sistemleri dururdu.
Sonucunda Tardigratlar açısından da tablo umut verici değil. Sıvı suyun, oksijenin ve mikroalglerin yokluğunda yeniden canlanmaları mümkün değildir. Bu nedenle üremeleri ya da Ay’da bir koloni kurmaları imkânsızdır. Yine de, cansız hâlde de olsa, bazı tardigrat örnekleri Ay toprağında bulunuyor.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Water bears survive cosmic radiation with one DNA-protecting protein – learning how could boost human resilience, too. Yayınlanma tarihi: 30 Ekim 2025. Kaynak site: Conversation. Bağlantı: Water bears survive cosmic radiation with one DNA-protecting protein – learning how could boost human resilience, too
- Hashimoto, T., Horikawa, D., Saito, Y. et al. Extremotolerant tardigrade genome and improved radiotolerance of human cultured cells by tardigrade-unique protein. Nat Commun 7, 12808 (2016). https://doi.org/10.1038/ncomms12808
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel





