Sistem 1 ve Sistem 2, iki farklı bilişsel düşünme biçimini ifade eder. Sistem 1, hızlı, otomatik ve sezgisel çalışır; çok az çaba harcar ya da hiç çaba gerektirmez. Buna karşılık Sistem 2, yavaş, bilinçli ve kasıtlıdır; yoğun zihinsel çaba gerektirir.

İşe giderken bilinçli bir çaba harcamadan izlediğiniz rota, zihnin varsayılan olarak kullandığı Sistem 1 düşünce tarzını yansıtır. Bu sistem hızlı, otomatik ve sezgiseldir. Metro istasyonuna doğru yürürken hangi durakta ineceğinizi bilmek için bilinçli bir analiz yapmanız gerekmez. Alışkanlıklar ve önceki deneyimler, bu süreci kolayca yönetmenizi sağlar.
Ancak bir sabah metro hattının çalışmadığını fark ettiğinizde devreye farklı bir düşünme biçimi girer. Alternatif rotaları değerlendirmek, otobüsleri kontrol etmek ya da yürüyerek gitmenin mümkün olup olmadığını düşünmek gibi görevler, Sistem 2 düşünmenin örnekleridir.
Sistem 2, daha yavaş, bilinçli ve analitik çalışır. Bu tür problem çözme süreçleri zihinsel enerji gerektirir ve genellikle beklenmedik durumlar ya da karmaşık sorunlar ortaya çıktığında devreye girer.
Sistem 1 ve Sistem 2’nin Kökeni Nedir?
Yukarıdaki iki senaryo, Daniel Kahneman’ın Thinking, Fast and Slow (Hızlı ve Yavaş Düşünme) adlı kitabında tanımladığı Sistem 1 ve Sistem 2 düşünme modellerine iyi birer örnektir. Ancak bu fikirlerin kökeni, 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanır.

19. yüzyılın sonlarında Amerikalı psikolog William James, bu fikrin temellerini attı. Principles of Psychology adlı eserinde James, düşünmenin iki biçimi olduğunu savundu: çağrışımsal ve gerçek akıl yürütme. Çağrışımsal düşünme, geçmiş deneyimlere dayanıyordu. Gerçek akıl yürütme ise bireyin karşılaştığı yeni ve alışılmadık durumlarda devreye giriyordu.
1975’te psikologlar Michael Posner ve Charles Snyder, Attention and Cognitive Control adlı kitaplarında insan zihninin ikili süreç modelini geliştirdi. Bu model, iki düşünme biçimini “otomatik” ve “kontrollü” süreçler olarak tanımladı.
Otomatik süreçler dört özellikle tanımlanıyordu. İstemsiz biçimde ortaya çıkarlar, az bilişsel kaynak gerektirirler, gönüllü olarak durdurulamazlar ve bilinçdışında gerçekleşirler. Kontrollü süreçler ise tam tersine, bilinçli olarak başlatılır, yüksek zihinsel çaba gerektirir, isteğe bağlı olarak durdurulabilir ve farkındalıkla yürütülür.
Ancak 1992’de John Bargh, bu katı ayrımı sorguladı. Hiçbir zihinsel sürecin bu dört koşulun tamamını kusursuz biçimde karşılamasının mümkün olmadığını öne sürdü.

2011’e gelindiğinde Daniel Kahneman, bu ikili düşünme modelini geniş kitlelere tanıttı. Kahneman, psikologlar Keith Stanovich ve Richard West’in 2000 yılında ortaya attığı “Sistem 1” ve “Sistem 2” terimlerini kullanarak otomatik ve bilinçli düşünme süreçlerini tanımladı.
Ayrıca, bu iki sistemin etkileşiminin nasıl sistematik hatalara yol açtığını ortaya koydu. Kahneman’ın çalışmaları, psikoloji ile ekonomi kuramını birleştirerek insan karar verme süreçlerine dair anlayışımızı kökten değiştirdi.
Sistem 1 Ve Sistem 2 Düşünme Nedir?
Bay X, aklına gelen ilk şeyi sorgulamadan söyleyen, hızlı kararlar veren biridir. Ne söylediğinin mantıklı olup olmadığını pek umursamaz ve bu da çevresindekileri sık sık rahatsız eder. Psikologlar bu düşünme biçimini Sistem 1 olarak tanımlar.
Sistem 1, otomatik ve hızlı çalışır, neredeyse hiç çaba gerektirmez. Karar vermekten kaçınma eğilimindedir ve genellikle varsayılan seçeneği tercih eder. Ayrıca araba kullanırken de bu sistemi kullanırız. Bu sistemin en dikkat çekici başarısı “uzman sezgisi”dir. Deneyimli bir doktor ya da itfaiyeci, karmaşık bir acil durumda duraksamadan içgüdülerine güvenerek doğru tepkiyi verir.

Öte yanda Bay F vardır. Konuşmadan önce uzun uzun düşünür, kelimelerini dikkatle seçer ve her kararı tartar. Bazen bu, gereğinden fazla analiz yapmaya kadar varır. Örneğin, öğle yemeğinde ne yiyeceğine karar vermek bile zaman alır. Bu durumda devreye Sistem 2 girer. Sistem 2, çıkarımsal akıl yürütmeyle ilişkilidir ve gerçekten oldukça yorucudur.
Sistem 1 Ve Sistem 2 İle İlgili Yanlış Anlaşılmalar
Düşünmenin iki biçimi popüler kültürde geniş yankı buldu; ancak bu ilgi, beraberinde bazı yanlış anlamaları da getirdi. Özellikle üç temel noktada kafa karışıklığı öne çıkıyor.
İlk yanılgı, Sistem 1 ve Sistem 2’nin beyin yapısının doğrudan yansımaları olduğu düşüncesidir. Oysa bu sistemler, beynin belirli bölgelerine değil, farklı zihinsel süreçlere karşılık gelir. Biyolojik ya da anatomik temellerden ziyade, düşünce biçimlerini açıklayan işlevsel modellerdir. Bu nedenle, belirli beyin alanlarıyla birebir örtüşmezler.
İkinci yanılgı, kararların sıralı biçimde alındığı varsayımıdır: Önce Sistem 1 devreye girer, sonra gerekirse Sistem 2 müdahil olur. Gerçekte ise iki sistem aynı anda çalışır ve birbirini tamamlar. Sistem 1’in hızlı ve sezgisel tepkileri, Sistem 2’nin yavaş ve analitik değerlendirmeleriyle dengelenir. Sistem 1’den kaynaklanan duygular, Sistem 2’nin mantıklı süreçlerine etki ederek birlikte daha bilinçli ve amaçlı kararlar üretirler.
Üçüncü yanılgı, önyargıların yalnızca Sistem 1’e ait olduğu, Sistem 2’nin bu hataları mantıkla düzelttiği yönündedir. Oysa her iki sistem de kendi doğasına özgü hatalara açıktır. Sistem 1 hızlı ve sezgiseldir, bu da onu mantık hatalarına karşı savunmasız kılar.
Sistem 2 ise analitik düşünmeyi destekler ama yavaşlığı ve zihinsel yükü nedeniyle eksik ya da hatalı analizlere neden olabilir. Hiçbiri kusursuz değildir; her ikisi de farklı türde yanılgılara yol açabilir.
Sonuç olarak
Hangi düşünme sisteminin diğerinden üstün olduğu konusunda fikir birliğine varmak zordur. Çünkü her iki sistem de günlük yaşamımız için vazgeçilmezdir. Sistem 1 ve Sistem 2’yi bir araya getirerek karma bir düşünme biçimi oluşturmak iyi bir fikirdir.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- The benefits of being in two minds. Yayınlanma tarihi: 22 Şubat 2012. Kaynak site: Conversation. Bağlantı: The benefits of being in two minds
- Stanovich KE, West RF. Individual differences in reasoning: Implications for the rationality debate? Behavioral and Brain Sciences. 2000;23(5):645-665. doi:10.1017/S0140525X00003435
- Bargh JA. The ecology of automaticity: toward establishing the conditions needed to produce automatic processing effects. Am J Psychol. 1992 Summer;105(2):181-99. PMID: 1621880.
Matematiksel





