
Geçtiğimiz birkaç yılda, orman yangınları Kaliforniya’dan Avustralya’ya kadar tüm dünyada manşetlerin odak noktası olmuştu. Ancak ülkemizde yaşadığımız yangınlar sonucunda acı bir biçimde öğrendik ki artık dünyanın daha da fazla kısmı doğrudan ve dolaylı olarak yangın riski altında. Son birkaç on yılda, orman yangını riski altındaki alanlar iki katına çıktı. Bu durum artık sadece dünyanın tipik olarak sıcak bölgelerini etkilemiyor. Örneğin Amazon’un yağmur ormanlarında yangınlar artışta. Gezegendeki herhangi bir yerden daha hızlı ısınan Kuzey Kutbu’nun bazı kısımları, 2020 yılında, son 60 yılın en kötü yangın sezonunu yaşamıştı. Bu bağlamda yangınlar konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak bir zorunluluk olarak karşımızda.
Aslında dünyamız yüzyıllardır doğal veya kontrollü yangınlar ile yüzleşiyor. Ormanların ortaya çıkışından çok önceleri de yeryüzünde ateş vardı. Ormanın bir yangın ile ilk tanışması, ormanların yerküre üzerinde ilk göründükleri ve tabanlarında bir yanmaya neden olabilecek miktarda kurumuş yaprak ve dallardan oluşan bir örtü oluşturdukları güne tarihlenebilir. Doğal yaşam bir biçimde bu durumla başa çıkacak biçimde evrimleşmiştir. Ancak konu insan kaynaklı yangınlar olunca durum farklı.

İnsanın ateş yakmayı öğrenmesiyle, yerleşik tarım toplumuna geçmesi, hemen hemen aynı döneme rastlar. Bir ateşi başlatmak dönemin önemli teknolojik devrimlerinden birisi olarak sayılsa da bu durum aynı zamanda bugün yaşadığımız ekolojik yıkımın başlangıç noktasıdır. Önceleri orman içinde barınan insanın tarıma geçişi, onu otlaklar ve tarım alanları yaratmak amacıyla ormanları ateşe vermeye yöneltmiştir. Bu da ormanların yakılmasının da başlangıç noktası olarak kabul edilebilir.
Orman Yangını Neden Çıkar?
Ormanda bir yangın üç ana bileşenin bir araya gelmesiyle başlar. Bunlar oksijen, yakıt ve ısıdır. Bunlardan herhangi birinin bulunmadığı durumda yangın ortaya çıkmaz. Örneğin uzayda oksijen bulunmadığından ateş yakamayız. Havadaki oksijen, bir yakıt kaynağı ile birleşince onun yanması için moleküler düzeyde doğru koşulları yaratır. Bununla birlikte, oksijen miktarında bir dengenin korunması önemlidir. Çok fazla oksijen varsa, yakıt tutuşmaz ortaya buhar çıkar. Ayrıca az oksijen durumunda da yanma gerçekleşmez. Buhar-oksijen oranı, bir gazın patlayıcı veya yanıcı sınırı olarak bilinir. Bir orman yangınının felakete dönüşmesi için çok fazla yakıt olması, bu malzemeyi kurutan bir kuru hava dönemi ve ateşi tutuşturacak bir şey olması gerekir.

Türkiye’deki Orman Yangınlarının Çıkış Sebepleri
Türkiye’de çıkan orman yangınları konusunda istatistikler incelendiğinde aşağıdaki örnekte de göreceğiniz gibi çoğu yangının nedeni tespit edilememektedir. Tespit edilenler üzerinden konuşmak gerekirse ana nedenlerden birisi dikkatsizlik ve ihmaldir. Ormanda gerekli tedbirleri almadan ateş yakmak, bir ateşin iyice söndüğüne emin olmadan alandan uzaklaşmak, sönmemiş sigaralar, orman içi veya bitişiğindeki tarlalarda anız yakmak ala ilk gelen dikkatsizlik örneklerinden bir kaçı.

OGM
Türkiye’nin orman yangınlarına en duyarlı bölgeleri, Akdeniz ikliminin egemen olduğu Ege ve Akdeniz bölgeleri. Geçmiş yıllardaki yangınların çıkış yılları, o yangınların etkilediği alanlar, o ekosistemde neden olduğu ekolojik değişimler ve yangın sıklıkları bu sayede hesaplanır. Kızılçam ormanlarında her dokuz yılda bir, örtü yangını olarak kabul edilen, sadece orman tabanındaki ince kuru yanıcıların yandığı, küçük ölçekli yangın olduğunu biliyoruz. Ayrıca her yirmi beş yılda bir de ağacın tümünün yandığı, tepe yangını olarak bilinen büyük ölçekli bir yangın çıktığı görülüyor.
Özellikle örtü yangınları kızılçam ormanlarının büyümesi için hayati öneme sahiptir. Yangın esnasındaki ısı dökülmüş olan kozalakların içindeki tohumların açılmasını sağlar. Kül, çimlenme ortamının pH derecesini yükselterek tohumların çimlenmesini kolaylaştırır ve fidanların hızla büyüyebilmeleri için ihtiyaç duyduğu mineral besin maddelerini sağlar.
Kızılçam, bu uyum özelliklerini geliştirememiş olsaydı, bugün kızılçam ormanlarından söz etmek mümkün olamazdı. Onların yerini bu ekosistem özelliklerine uyum sağlamış başka tür ormanlar ya da bitki örtüsü tipleri alırdı. Nitekim, yangın sıklıklarının artması ile kızılçam ormanları yerlerini, sürgünle de gençleşebilen maki türü bitki örtüsüne bırakmaktadır. Yangınlar daha da sıklaşırsa çok kısa boylu dikenli çalılardan oluşan garig bitki örtüsüne geçiş olur.

Yok Olan Ormanlarımızın Yeniden Canlanması Mümkün mü?
Uzmanlara göre, yangın sonrası kendilerini yenileyebilen ormanlar yangınlara dayanıklı olarak kabul edilir. Yani, ekolojik olarak yinelenen yangınlara uyum sağlamış ve yangın sonrası koşullarda gençleşebilen türler aynı zamanda kolay yanma özelliğine sahiptir. Yukarıda da aktardığımız gibi ekosistem kendini yeniler. Bu noktada dışarıdan yapılacak müdahaleler ekosisteme zarar verecektir. Yanlış yapılan ağaçlandırma çalışmaları, iyi niyetle başlamış olsa bile doğal çevre açısından zararlı sonuçlar doğurabilir. Doğayı kendi haline bırakmak ve konu ile ilgili uzmanların önerilerini dikkate almak yapılması gereken en doğru davranıştır.

Ormanlarımızı Korumak İçin Biz Neler Yapabiliriz?
Unutmayalım ki, ormanlarımızın tek düşmanı yalnızca yangınlar değil. Yüzyıllar boyunca yararlandığımız orman ürünlerinden bundan sonra da yararlanmak istiyorsak, bizim de yaşamlarına biraz olsun katkıda bulunmamız gerekiyor. Bunun için yapabileceğimiz basit şeyler mevcut.
- Dayanıklı ve uzun ömürlü olan mobilyaları tercih edelim ve gerekmedikçe mobilyalarınızı değiştirmeyelim.
- Ormanda ateş yakmamaya ve piknik yaptığımız alanı temiz bırakmaya özen gösterelim.
- Ağaçlandırma çalışmalarında yöreye özgü ağaç türlerinin kullanılmasına özen gösterelim.
- Ülkemize özgü ağaç türlerini tanıyalım.
- Geri dönüşümlü kağıt kullanalım. Her anlamda kağıt tüketimini azaltalım.
- Giderek artan enerji gereksinimi, yeni santrallerin kurulmasını gerektirir. Enerji tasarrufunu bir alışkanlık haline getirerek, ormanlar üzerindeki baskıyı azaltabiliriz.
- Ülkemizde ormanların yaşadığı en büyük sorunlardan birisi de turistik yapılaşma. Ormanlık alanları ziyaretimizde çadır, kamping gibi doğa üzerindeki etkisi en az düzeyde olan konaklama biçimlerini tercih ederek yapılaşma eğiliminin tersine çevrilmesine katkıda bulunabiliriz.
Tüm bunları göz önüne aldığımızda, mevcut ekoloji ile uyumlu olacak biçimde, yetkililerin alması gereken tedbirler ve yapılması gereken hazırlıklar olduğu aşikar. Mevcut yangın er ya da geç bir biçimde sönecek. Bu süreçte gördük ki aslında birçoğumuz orman yangınları konusunda yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu nedenle ilerleyen süreçte konunun uzmanlarının halkı bilinçlendirmesi ve ekolojiye uygun tedbir ve politikaların geliştirilmesi önemli. Bir orman yangını ile ilgili en iyi mücadele yöntemi çıkmadan gerekli tedbirleri almak ve bilinçlenmektir.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Wildfires could hit your hometown. Here’s how to prepare. https://www.popsci.com/
- Climate-induced variations in global wildfire danger from 1979 to 2013; https://www.nature.com/
- Tuncay Neyişçi, Orman Yangınları; https://services.tubitak.gov.tr/
- Banu Binbaşaran, Ormanı Geri Getirmek; https://services.tubitak.gov.tr/
Matematiksel