Lapis lazuli’nin derin, çarpıcı lacivert tonu ve ondan elde edilen ultramarin pigmenti, binlerce yıldır sanat dünyasında zenginliğin ve gücün simgesi olmuştur.

Lapis Lazuli Taşı Nedir?
Adını Latince lapis (taş) ve Farsça kökenli lazulus (mavi) kelimelerinden alır. Bugün hâlâ Afganistan dağlarında ilkel ve tehlikeli koşullarda çıkarılan bu değerli taş, zaman zaman altından bile daha kıymetli sayılmıştır. Lapis lazuli genellikle koyu mavi-lacivert rengindedir. Bu nedenle de dilimizde lacivert taşı olarak da adlandırılmaktadır.

Antik Mısırlılar tarafından tanrılarla iletişim ve ölümsüzlük aracı olarak kullanılan lapis lazuli, yüzyıllar boyunca sanat eserlerinde izleyicilerin dikkatini üzerine çekmiştir.
1303–1305 yılları arasında Giotto’nun Scrovegni Şapeli’ni süsleyen fresklerinden, 17. yüzyılda Vermeer’in İnci Küpeli Kız tablosundaki zarif başlığa kadar birçok önemli eserde bu taşın pigmenti olan ultramarine rastlanır.

Lapis Lazuli Neden Değerlidir?
MÖ 7. binyıldan itibaren Sar-i-Sang ve Badahşan madenleri, öğütülmüş formda lapis lazuli üretmek için kullanılıyordu. Bu pigment, İndus Vadisi’nin antik ticaret yolları boyunca yer alan Budist tapınaklarındaki mağara resimlerinde ve süs eşyalarında yer aldı. Lazurit, pirit ve silikat minerallerinden oluşan bu taş, zamanla Asya ve Avrupa genelinde yaygın şekilde kullanılmaya başladı.

Antik Mısır’da ise lapis lazuli, özellikle taş formuyla büyük önem taşıyordu. En bilinen örneklerinden biri, MÖ 14. yüzyıl başlarında yapılan Tutankhamun’un cenaze maskesidir. Altınla birlikte kullanılan bu taşın, ruhu öteki dünyada ölümsüzlüğe taşıdığına inanılıyordu. Bu yönüyle lapis lazuli, firavunun hem dünyadaki hem de ölümden sonraki yaşamındaki yüceliğini simgeliyordu.
Antik Mısırlılar, lapis lazuli’yi takı ve mezar süslemelerinde taş hâlinde kullansalar da, onu pigment olarak değerlendirmediler. Bunun yerine, kendi alternatiflerini geliştirdiler: Mısır Mavisi. Bakır kalsiyum silikat içeren bu sentetik pigment, Antik Mısır’da ortaya çıktı.
Ticaret yolları Asya’dan Avrupa’ya doğru genişledikçe, tüccarlar lapis lazuliyi keşfetti. Onu pigment olarak sanat eserlerinde kullanıldığını gördüler ve taşın Avrupa’ya, özellikle Venedik’e ulaşmasını sağladılar. Bu sayede pigmentin kıtaya yayılması hız kazandı.
1200’lü yıllarda yaygınlaşan bu pigmentin elde edilmesi, balmumu, reçine ve çeşitli diğer malzemelerin karıştırılıp defalarca öğütülmesi ve yıkanmasını içeren uzun bir işlemdi. Taşın kendisi çok pahalı olmasa da, bu zahmetli arıtma süreci ultramarini son derece maliyetli hâle getiriyordu.
Yine de sanatçılar bu etkileyici maviden vazgeçmedi. Hatta pigmentin yüksek maliyeti, zengin patronlar için bir statü göstergesine dönüştü. Servetlerini ve estetik zevklerini ortaya koymak isteyenler, yaptırdıkları eserlerde ultramarin kullanılmasını özellikle talep ediyordu.
Lapis lazuli ve ondan elde edilen ultramarin pigmentinin kullanımı Avrupa genelinde yayıldıkça, sanatın zengin hamileri bu canlı maviyi servetlerinin açık bir göstergesi olarak görmeye başladı. Bu lüksü karşılayabilenler arasında, Padova’daki Scrovegni Şapeli’ni yaptıran Scrovegni ailesi ile Floransa’nın sanat hamiliğiyle öne çıkan Medici ailesi gibi güçlü aileler bulunuyordu
Sentetik Ultramarin Mavisinin Gelişimi
19. yüzyıla gelindiğinde, resim sanatında ultramarine tutkusunun hızı kesilmemişti. Ancak bu pigmentin yüksek maliyeti, her sanatçının aynı ölçüde kullanmasına imkân tanımıyordu. Ultramarine, hâlâ yalnızca maddi gücü yeterli olanların erişebildiği bir lüks olarak varlığını sürdürüyordu.
1824 yılında ultramarine’in sanat dünyasındaki değeri öylesine artmıştı ki, bu pahalı pigmenti daha uygun maliyetle üretmenin yollarını arayan Paris’teki Société d’encouragement, 6.000 frank ödüllü bir yarışma düzenledi. Amaç, sentetik bir ultramarine geliştirmekti. İki isim öne çıktı: Fransız kimyager Jean-Baptiste Guimet ve Alman profesör Christian Gmelin.
Gmelin, formülünü yarışmadan bir yıl önce bulduğunu ancak sonuçlarını açıklamayı ertelediğini iddia etti. Guimet ise çalışmalarını iki yıl önce tamamladığını söyledi. Yapılan değerlendirme sonucunda ödül Guimet’e verildi. Bu karar, Alman tarafında büyük tepki yarattı ve yeni pigment “Fransız ultramarini” olarak anılmaya başladı.
Sentetik üretim, ultramarine’e ulaşımı kolaylaştırsa da birçok sanatçı ve eleştirmen, bu yeni pigmentin doğal lapis lazuli’den elde edilen versiyonla aynı derinliğe sahip olmadığını düşündü. Sentetik ultramarine daha sığ, daha yüzeysel bulunuyordu. Bu yüzden, doğala eşdeğer bir mavi arayışı bir süre daha devam etti.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Lapis Lazuli’s Royal Blue Color Was Once Considered Godlike;. Yayınlanma tarihi: 5 Mayıs 2021; Bağlantı: Lapis Lazuli’s Royal Blue Color Was Once Considered Godlike/
- Tantcheva-Burdge, Elza & Cheung, Vien. (2017). Comparative Investigation into the Appearance of Lapis Lazuli and Royal Blue.
- The Brilliantly Blue Lapis Lazuli: Precious Gem Prized by Elites. Yayınlanma tarihi: 12 Kasım 2022. Kaynak site: Ancient Origins. Bağlantı: The Brilliantly Blue Lapis Lazuli: Precious Gem Prized by Elites
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel





