Kutuplardaki Buzullara Matematik Sayesinde Ulaşabiliyoruz

Gelişen teknoloji sayesinde erişemediğimiz ya da düzenli veri alımının oldukça zor olduğu bölgeler hakkında uydular sayesinde birçok bilgi toplamaktayız. Peki uydular her yere ulaşabiliyor mu? Hiç düşündünüz mü gözlemleyemediğimiz bölgeler hakkında nasıl bilgi sahibi olabiliriz?

Kutuplardaki Buzullara Matematik Sayesinde Ulaşabiliyoruz

Deniz buzulları, Arktik okyanus yüzeyinde ve Antarktika kıtası çevresinde oluşan donmuş deniz suyudur. Buzullar gezegenimizin milyonlarca kilometrekarelik yüzeyini kaplarlar. Bu nedenle de çeşitli mikroorganizmalar, küçük kabuklular, deniz kuşları ve memeliler için çok önemli bir yaşam alanı sağlarlar.

Deniz buzullarındaki gözlemlenen azalma, küresel iklimi ve ekosistemleri önemli ölçüde etkiliyor. Deniz buzullarının albedo değeri oldukça yüksektir. Bir başka deyişle yüzeye ulaşan güneş ışınlarının çoğunu geri yansıtır. Bu nedenle erime nedeniyle azalan buz örtüsü iklim sistemine giren daha fazla güneş enerjisine neden olur, bu da daha fazla ısınmaya ve daha çok erimeye neden olur.

1972 yılından itibaren NASA deniz buzullarını, buz tarafından yayılan mikrodalga ışımalarını ölçen uydular sayesinde gece gündüz izliyor. Bu uydulardan elde edilen veriler 25 km’lik uzamsal çözünürlüğe sahip olup şu ana kadar gözlemleyebildiğimiz en uzun süreli ve en geniş buzul alanına sahip verilerdir. Maalesef, uydunun yörünge eğikliği (orbit inclination) ve uydu üzerindeki cihazın yeryüzünde taradığı alan genişliği (swath) kuzey kutbunu tamamen tarayabilecek durumda olmayıp bu bölgede veri eksikliğine neden olur. (Bakınız Sekil 1, en soldaki görüntü).

buzul erimesi

Buzul Konsantrasyonu Matematiksel Modelleme Sayesinde Nasıl Hesaplanır?

Elimizde veri olmadığı bu gibi durumlarda matematiksel modelleme tahminlerde bulunmamızı sağlayabilir. Gelin bu konuyu biraz daha detaylandıralım. Bir bölgedeki buzul konsantrasyonunu hesaplamak için, Strong ve Golden (2016) kısmi diferansiyel denklem tabanlı bir matematiksel model önermişlerdir:

Yeryüzünde Ω bölgesi içerisindeki bir noktayı θ boylamı ve ϕ enlemi ile tanımlayalım. Ω bölgesini veri eksikliğinin olduğu bölge olarak düşünebiliriz, örneğin Sekil 1’de en soldaki resimdeki kutuplarda görünen dairesel bölge. (θ,ϕ) noktasındaki buzul konsantrasyonunu skaler değerli f(θ,ϕ) fonksiyonu ile ifade edelim. Bu fonksiyonu ilk etapta küresel koordinatlarda tanımlı Laplace denkleminin Δψ = 0 (1) çözümü olarak düşünebiliriz: f(θ,ϕ)  = ψ(θ,ϕ)

Laplace denkleminin sınır koşulları veri eksikliğinin bulunduğu bölgenin sınırından, ∂Ω, alınmış gözlemlerle ifade edilsin. (Ψ fonksiyonunun tek çözüm olabilmesi için ∂Ω sınırının yeteri kadar pürüzsüz ve buzul konsantrasyonunun ∂Ω sınırı boyunca sürekli bir fonksiyon olması gerekir.) Laplasyeni ikinci dereceden sonlu fark operatörü olarak ifade edersek denklem (1)’in çözümünü sayısal olarak elde edebiliriz.

Elde edilen çözüm bizim kullandığımız matematiksel modele dayalı olup gerçeğin bir tahminidir. Bu yüzden her zaman gerçeği tam olarak yansıtan rakamlar elde edemeyebiliriz. Peki bu çözümü iyileştirmek mümkün mü? Diğer bir deyişle gerçek çözüme biraz daha yakınlaştırmak? Evet, bunun için hatayı temsil edecek skaler değerli stokastik W(θ,ϕ) terimini matematiksel modelimize dahil edebiliriz: f(θ,ϕ) =ψ(θ,ϕ) + W(θ,ϕ)

W(θ,ϕ) fonksiyonu, ψ(θ,ϕ) fonksiyonunun gerçek değerlerden sapmalarını belirler. Bu fonksiyonun parametlerini veri elde edebildiğimiz bölgelerden toplanan gözlemleri kullanarak bulabiliriz.

buzullarda erime
Sekil 2: Sarı bölgeler W stokastik teriminin parametlerini tahmin etmek için kullanılan gözlem bölgelerini göstermektedir. Mavi bölgeler ise farklı uyduların veri alamadığı bölgeleri göstermektedir. (Kaynak: Strong ve Golden 2016)

Mesela Sekil 2’de sarı ile gösterilen üç farklı dairesel bölgeden alınan gözlemlerimiz olsun. Gözlemlerin olduğu yerlerde hata terimi. W(θ,ϕ) = f’ (θ,ϕ) – ψ(θ,ϕ) olarak ifade edilir. Burada f’ gözlem konsantrasyonlarının değerlerini verir. Elde edilen binlerce gözlemin analizine dayanarak, W için mevsimsel olarak değişen bir genlik formüle edilir ve gerçekçi mekansal otokorelasyon oluşturulur.

Başka bir ifadeyle, bu gözlemler kullanılarak mekansal objelerin arasındaki ilişki uzaklığa ve zamana bağlı olarak belirlenir. Sonrasında bu mekansal otokorelasyon kutup bölgelerinde veri boşluğunun olduğu yerlerde kullanılır. Sonuç olarak Laplace denkleminden elde ettiğimiz çözümün hatasını ulaştığımız gözlemlerdeki bilgilere dayanarak en aza indirgeyebiliriz. Sekil 1’de bu yöntemle tahmin edilen buzul konsantrasyonlarını görebilirsiniz. Matematiksel modellemeyi, gözlem verileriyle birleştirilip tahminlerde bulunmak güncel uygulamalı matematik problemlerinde çok sık rastlanır. Bu konu ile ilgili “Veri Asimilasyonu ve Hayatımızdaki Yansımaları” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.

Çeviri: Selime Gürol Senoner

Kaynaklar :

Matematiksel

Selime Gürol Senoner

Ankara Üniversitesi Matematik Bölümü’nden mezun olduktan sonra ODTU Uygulamalı Matematik Enstitüsü’nde yüksek lisans ve Fransa’da bulunan Institut National Polytechnique de Toulouse’da uygulamalı matematik alanında doktoramı yaptım. Doktora öncesi TUBITAK Uzay’da 4 yıl araştırmacı olarak çalıştım. Su anda ise matematikçi olarak Fransa’da bulunan CERFACS adındaki bir araştırma enstitüsünde çalışmaktayım. Eğitim sisteminden kaynaklı matematik denilince genelde aklımıza oldukça soyut olan ezberlenecek formüller gelir. Aslında matematiği hayata dair olan her şeyde görebiliriz. Sadece farklı gözlüklere ihtiyacımız var. Bu web sitesinde de bu gözlükleri sizlere sağlayabilmek, matematiğe olan merakı arttırmak ve en önemlisi araştırmacı ruhunu açığa çıkarabilmek dileğiyle...

Bu Yazılarımıza da Göz Atınız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu