Cambridge Üniversitesi öncülüğündeki bir astronom ekibi, yakın zamanda dünya çapında büyük ilgi gördü. Ekip, Güneş Sistemi dışındaki bir gezegende “şimdiye dek gözlemlenen en güçlü biyolojik aktivite işaretlerini” tespit ettiklerini duyurdu. Bu çarpıcı iddia, K2-18 b adıyla bilinen uzak bir ötegezegene dayanıyor.

Çoğu zaman çarpıcı manşetler, evrende yalnız olmadığımıza dair kanıtların bulunduğunu öne sürer. Ancak bilim insanları bu tür iddialar karşısında temkinli olmaya devam ediyor. Peki, bu ihtiyatlı yaklaşım yalnızca astrobiyolojiye mi özgü? Aslında değil. Bilimsel atılımlar, çoğunlukla uzun yıllar süren tartışmalar ve şüphecilik sonrasında kabul görür.
Newton’un hareket ve yerçekimi yasaları, Wegener’in levha tektoniği kuramı ve insan kaynaklı iklim değişikliği gibi teoriler de başlangıçta yoğun dirençle karşılanmıştı. Fakat konu dünya dışı yaşama gelince, “olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir” ilkesi daha da büyük önem kazanıyor.
Geçmişte buna benzer iddialarla karşılaştık: Venüs atmosferinde biyolojik izlere (biosignature) dair gözlemler ya da Mars’taki kayalarda “leopar benekleri” olarak tanımlanan olası mikrobiyal yaşam izleri gibi. Her iki durum da kamuoyunda büyük heyecan yarattı. Ancak zamanla, bu gözlemlerin abiyotik (biyolojik olmayan) süreçlerle ya da hatalı verilerle açıklanmasının daha olası olduğu sonucuna varıldı.
K2-18b: Gizemlerle Dolu Bir Gezegen
James Webb Uzay Teleskobu (JWST) ile çalışan araştırmacılar, K2-18 b adlı ötegezegenin atmosferinde metan, karbondioksit ve daha da dikkat çekici olarak yalnızca Dünya’da canlılar tarafından üretildiği bilinen dimetil sülfür (DMS) ile dimetil disülfür (DMDS) gazlarının izlerini tespit etti.

Eğer araştırmacılar bu bileşiklerin varlığını doğrular ve atmosferde yüksek yoğunlukta bulunduğunu kesinleştirirse, bu bulgu mikrobiyal yaşama dair güçlü bir işaret oluşturur.
Araştırma ekibi, bu sinyalin rastlantı olma olasılığının yalnızca %0,6 olduğunu belirtiyor. Yani sinyalin %99,4 doğruluk payıyla gerçek olduğunu ifade ediyorlar. Bu oran, bilim dünyasında “beş sigma” olarak bilinen ve milyonda bir hata payı taşıyan güven düzeyine oldukça yaklaşıyor.
Peki, bilim insanları neden hâlâ bu durumu “uzaylı yaşamının keşfi” olarak ilan etmedi? Bu sorunun yanıtı, yapılan tespitle kurulan ilişki arasındaki farkta ve eldeki kanıtın doğasında gizli.

K2-18 b: Yaşam mı, Yanılsama mı?
James Webb Uzay Teleskobu (JWST), bu molekülleri doğrudan “görmüyor.” Araştırmacılar, JWST’nin ışığın bir gezegenin atmosferinden nasıl geçtiğini veya yüzeyinden nasıl yansıdığını ölçtüğünü belirtiyor. Farklı moleküller ışığı farklı biçimlerde soğurduğu için, bilim insanları bu soğurma desenlerini—yani spektrumları—analiz ederek atmosferde hangi kimyasalların bulunabileceğini ortaya koyuyor.
Bu etkileyici ve sofistike yöntem, önemli veriler sunsa da kesinlik taşımaz. Çünkü bu analizler, bizden 120 ışık yılı uzaklıkta yer alan bir gezegenin biyolojik tepkimelerini ve atmosferik yapısını doğru biçimde anladığımız varsayımına dayanır.
Spektral veriler, atmosferde DMS ya da DMDS moleküllerinin bulunabileceğini düşündürüyor. Ancak araştırmacılar, bu sonuçların henüz keşfedilmemiş ya da tam olarak tanımlanmamış başka bir molekülden de kaynaklanabileceğini göz ardı etmiyor.

Bilimsel Temkinlilik Önemli Bir Detaydır
Bilimsel temkinlilik yalnızca astrobiyolojiyle sınırlı değildir. Örneğin, insan kaynaklı iklim değişikliği konusuna bakalım. Bilim insanları, karbondioksit (CO₂) ile sıcaklık arasındaki ilişkiyi ilk kez 1927’de Svante Arrhenius’un çalışmalarıyla gündeme getirdi. Ancak bu fikir, düzenli ve doğrudan sıcaklık ölçümleriyle desteklenmeye başlayana kadar geniş çevrelerce ciddiye alınmadı.
Bilim insanları, karbondioksit (CO₂) ile sıcaklık arasındaki ilişkiyi kurarken oldukça karmaşık bir süreçten geçti. Çünkü Dünya atmosferinde doğal CO₂ kaynakları da bulunuyordu. Bu nedenle araştırmacılar, insan kaynaklı emisyonları ayırt edebilmek için izotop analizine yöneldi.
Onlarca yıl boyunca saha gözlemleri ve kontrollü laboratuvar deneyleriyle kanıt topladılar. Bu çaba sonunda bilimsel fikir birliğine dönüştü. Günümüzde iklim bilimcilerin yaklaşık %97’si, iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğunu kabul ediyor.
İklim değişikliğiyle ilgili çalışmalarda, araştırmacılar çok sayıda yerinde gözlem mevcuttu. Yani emisyon kaynaklarını doğrudan ve yakından incelediler. Buna karşılık, uzayda yaşam arayışı yalnızca aynı sensörlerle yapılan uzaktan gözlemlere dayanıyor. Böyle durumlarda, sistematik hataların etkisi çok daha büyük olabiliyor.
Ayrıca bilim insanları, atmosferik değişimin kimyasını ve fosil yakıtların etkisini 1927’den bu yana sürdürülen laboratuvar destekli atmosfer analizleriyle doğruladı. Oysa bugün uzaylı yaşama dair öne sürülen birçok veri, ışık yılları uzaklıktaki bir gezegenden, tek bir cihazla ve yerinde örnek (in situ sample) elde edilmeden geliyor.
Bu nedenle, bilim insanları uzayda yaşam arayışını daha yüksek bir titizlikle yürütmeye çalışsa da, elde ettikleri veriler sınırlıdır. Çünkü bu alanda, gözlemleri bağımsız biçimde yeniden tespit etme ve başka yollarla ilişkilendirme imkânı neredeyse yoktur.
Sonuç olarak
Bugün için K2-18 b gezegenine yönelik iddialar ilgi çekici olsa da kesinlikten hâlâ uzakta duruyor. Ancak bu belirsizlik, bilimin ilerlemediğini göstermez. Araştırmacılar her yeni gözlemle, evren ve evrendeki yerimiz hakkında bilgi dağarcığımıza katkı sunuyor. Bu arayış devam ediyor — çünkü temkinli davranmak değil, doğru olanı yapmak esas alınmalı.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Madhusudhan, Nikku & Constantinou, Savvas & Holmberg, Måns & Sarkar, Subhajit & Piette, Anjali & Moses, Julianne. (2025). New Constraints on DMS and DMDS in the Atmosphere of K2-18 b from JWST MIRI. The Astrophysical Journal Letters. 983. L40. 10.3847/2041-8213/adc1c8.
- Why Astronomers Doubt Claims That Planet K2-18 b Finding Means Alien Life. Kaynak site: Scientific American. Yayınlanma tarihi: 18 Nisan 2025. Bağlantı: Why Astronomers Doubt Claims That Planet K2-18 b Finding Means Alien Life
- Scientists found a potential sign of life on a distant planet. An astronomer explains why many are still skeptical. Yayınlanma tarihi: 19 Nisan 2025. Kaynak site: Conversation. Bağlantı: Scientists found a potential sign of life on a distant planet. Aan astronomer explains why many are still skeptical
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel