Dr. Jane Goodall’ın ölümüyle dünya, doğa koruma alanında dev bir ismi kaybetti. Ancak onun olağanüstü başarıları, geride derin bir miras bıraktı.

Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için ders vermek isteyen biri, ilhamı Jane Goodall’ın yaşamından almalıdır. O, bunu hiç öfkelenmeden, umutsuzluğa kapılmadan ve dar görüşlülüğe düşmeden başardı. Jane Goodall, 1 Ekim 2025’te 91 yaşında hayata gözlerini yumana kadar çocuklara özgü merakını, iyimserliğini, açık fikirliliğini ve o kendine has çekiciliğini hiç kaybetmedi.
Goodall’ın yolculuğu, 1930’larda İngiltere’de küçük bir kız çocuğu olarak bahçesindeki canlılara duyduğu merakla başladı. Yıllar sonra Tanzanya’da yaptığı şempanze araştırmalarıyla “insan” tanımını sorguladı.

Hayvan davranışları araştırmalarını kökten değiştirdi, bilime yepyeni bir yön verdi. Ama onun en büyük armağanlarından biri, yaşı ne olursa olsun herkese dünyayı değiştirme gücüne sahip olduklarını hissettirebilmesiydi.
Jane 12 yaşındayken anne babası boşanmıştı. Ailenin maddi durumu, okuldan sonra üniversiteye devam etmesine yetmedi. 18 yaşında sekreterlik eğitimi aldı ve çeşitli işlerde çalıştı. Bir süre Oxford Üniversitesi’nde yazışma ve dosyalama işleri yaptı.
1957’de bir okul arkadaşı, Jane Goodall’ı ailesinin Kenya yaylalarındaki çiftliğine davet etti. Goodall, Afrika’ya yapmayı hayal ettiği bu yolculuğun masraflarını karşılamak için gündüzleri sekreterlik yaptı, akşamları ise garsonlukla ek gelir kazandı. Beş ayın sonunda, Mombasa’ya giden gemi yolculuğu için yeterli parayı biriktirmişti.
Tatil bitiminde Nairobi’de sekreter olarak işe başladı. Ama ömrünün geri kalanını bir sekreter olarak geçirmek istemiyordu. Şans eseri tanıştığı birinin tavsiyesiyle, Nairobi Doğa Tarihi Müzesi’nde görev yapan arkeolog ve paleontolog Louis Leakey’le iletişime geçti.
Jane Goodall Kendi Yolunu Kendi Çizdi
Louis Leakey, Afrika’nın hayvan yaşamı konusunda bir uzmandı. İnsan atalarına ait fosil keşifleri onu dünya çapında ünlü yapmıştı. Fosilleşmiş kemiklerden erken insanların fizikleri ve yaşam biçimleri hakkında çok şey söyleyebiliyordu. Ama nasıl davrandıklarını, topluluk içinde nasıl etkileşime girdiklerini anlamak neredeyse imkânsızdı.
Leakey, kaybolmuş atalarımızın davranışlarını anlamak için maymunları incelemeyi planlamıştı. Ne var ki önceki araştırma seferleri başarısız olmuştu. Kalabalık ekiplerin varlığı hayvanların davranışlarını bozuyor, araştırmacılar da ormanda yeterince uzun kalmadıkları için hayvanların güvenini kazanamıyordu.
Bu eksiklikleri gidermek isteyen Leakey, 1946’dan beri, tek başına uzun süre doğada yaşamayı göze alacak bir primatolog arıyordu. Tam o sırada heyecanlı ve kararlı Jane Goodall sahneye çıktı.

Leakey, Goodall’a müzeyi gezdirdi, bilgisini sınadı. Ardından onu Tanzanya’daki Olduvai Gorge’a asistan olarak davet etti. Leakey, Goodall’a şempanze araştırmalarını devretmek istediğinde uzmanlar şaşkınlıkla tepki gösterdi. Onlar, bir kadının vahşi doğada tek başına nasıl varlık gösterebileceğini sorguluyordu. Leakey ise onun azmine ve zekâsına güvenmeye devam etti.
1958’in sonunda Goodall’ı İngiltere’ye gönderdi. Goodall, burada bir yıldan fazla süre Londra Hayvanat Bahçesi’nde çalıştı. Boş zamanlarında ise kafesteki şempanzelerin davranışlarını gözlemledi. Böylece primat araştırmacısı olma yolunda ilk adımını attı.
Jane Goodall’ın Tanzanya Yılları
1960’ta o an sonunda geldi. 26 yaşındaki Jane Goodall ormana doğru yola çıktı. Hedefi, Nairobi’nin yaklaşık 1000 kilometre güneybatısında, Tanganyika Gölü’nün doğu kıyısındaki Gombe Rezervi’ydi. Burada, neredeyse geçilmez bir yağmur ormanında yaklaşık 150 şempanze, 25 kilometrekarelik bir alanda yaşıyordu.
Goodall’ın projesi tehlikeliydi. Bu yüzden İngiliz yönetimi onun tek başına kamp kurmasına izin vermedi. Ona hızlıca bir yol arkadaşı bulundu. Bu kişi yıllardır hayallerini destekleyen annesi idi. Annesi, araştırmanın ilk üç ayında ona eşlik etti ve bu maceranın bir parçası oldu.
Gombe’de Jane Goodall’ın azmi ve sabrı sonunda karşılığını buldu. İlk haftalarda, şempanzeler onu görür görmez ortadan kayboluyordu. Hatta neredeyse bir yıl boyunca çoğu, onun kendilerine on metreden fazla yaklaşmasına izin vermedi.
Ancak Goodall pes etmedi. Günlük gözlemlerini sürdürdü, sabırla her gün biraz daha yakınlaştı. İki yılın sonunda şempanzeler onu kabul etti. Şempanzelerin güvenini kazanarak onların arasına kabul edilen tek insan oldu.

Uzun süre boyunca sadece insanların alet yapacak ve kullanacak kadar zeki olduğu sanıldı. Ancak Jane Goodall bu önyargıyı yıkan bir sahneye tanık oldu.
Bir şempanze, çürümüş bir ağaç gövdesinde karıncaları yakalamak için ince bir çimen yaprağı kullandı. Daha sonra bir dalı büktü ve küçük bir “olta”ya dönüştürdü. Böylece sadece bir alet kullanmakla kalmadı, aynı zamanda kendi aletini de yaptı.
Bu gözlemler bilim dünyasında sarsıntı yarattı. Goodall’ın bulguları, şempanzelerin insana sandığımızdan çok daha fazla benzediğini ortaya koyuyordu. Goodall ayrıca, her şempanzenin kendine özgü bir kişiliğe sahip olduğunu fark etti. Birçok özellik, bir şempanzeden diğerine değişiyordu.
Gombe’deki ilk iki yılını geride bıraktığında ve şaşırtıcı gözlemlerini kaydettiğinde, Leakey onu davranış bilimi alanında doktora yapmaya teşvik etti. Goodall üniversiteye hiç gitmemişti, fakat elde ettiği önemli araştırma sonuçları sayesinde gerekli muafiyeti aldı. Sonraki yıllarda, ağırlıklı olarak Gombe’de çalışarak tezini hazırladı ve 1965’te doktorasını tamamladı.
Jane Goodall’ın Mirası
Hayvan sevgisini çocukluğundan taşıyan Goodall, zamanla doğa korumanın küresel sesi hâline geldi. Çalışmalarını kuşaklar boyu insanlara ulaştırdı. National Geographic belgesellerinden günümüzün popüler podcast’lerine kadar farklı yollarla herkese seslendi. Onun görünürlüğü, dünyanın dört bir yanındaki kız çocuklarına ve kadınlara cesur olmaları, kendi yollarını seçmeleri için ilham verdi.
Goodall, Gombe’de çığır açan araştırmalarına başladıktan on yedi yıl sonra Jane Goodall Enstitüsü’nü kurdu. Amacı, yerel toplulukları sürece dahil ederek yaban hayatını ve yaşam alanlarını korumaktı. Bugün enstitünün küresel ağı beş kıtaya yayılıyor ve topluluk merkezli koruma yaklaşımını sürdürüyor.

Jane Goodall’ın en önemli özelliklerinden biri, insanlara bulundukları yerden harekete geçebileceklerini göstermesiydi. Nerede yaşarsak yaşayalım, hangi işi yaparsak yapalım, çözümün bir parçası olabileceğimizi hissettirdi.
Sonuç Olarak
Şehirleşmiş bir dünyada doğadan kopmak kolaydır. Goodall ise doğayı uzak bir kavram gibi değil, herkesin deneyimleyebileceği ve koruyabileceği bir gerçeklik olarak sundu. Normal hayatlarımızı sürdürürken bile çevremizde fark yaratabileceğimizi kanıtladı.
En ünlü sözlerinden biri bugün hâlâ yol gösteriyor: “Ancak anlarsak, önemseriz. Ancak önemsersek, yardım ederiz. Ancak yardım edersek, hepimiz kurtuluruz.”
Kaynaklar ve ileri okumalar
‘Only if we help shall all be saved’. Jane Goodall showed we can all be part of the solution. Kaynak site: Conversation. Yayınlanma tarihi: 2 Ekim 2024. Bağlantı. ‘Only if we help shall all be saved’. Jane Goodall showed we can all be part of the solution
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel