1704 yılında Isaac Newton, bir teleskop ya da laboratuvar kullanmadan, yalnızca kalem ve kâğıtla dünyanın sonunu hesaplamaya çalıştı. Modern fiziğin kurucusu olarak bilinen Newton bu kez bilimsel yöntemlere değil, dini metinlere başvurdu.

Üç yüzyıl sonra, bu kişisel notlardan yalnızca birkaç satır, özellikle bir tarih kamuoyunda geniş yankı buldu. Bu satırlar, Newton’ın kıyametin 2060 yılında kopacağını öngördüğü yönündeki iddialara yol açtı. Bu iddia, internet ortamında sıkça tekrarlandı ve yaygınlaştı.
Ancak gerçek, Newton’un düşünce yapısı gibi, bu basit yorumdan çok daha karmaşıktır.
Newton Bir Kâhin miydi?
Isaac Newton genellikle yerçekimini keşfeden, kalkülüsü geliştiren ve modern fiziğin temellerini atan bilim insanı olarak tanınır. Ancak daha az bilinen bir yönü, hayatının büyük bir bölümünü simya, kutsal metinlerin yorumu ve kıyamet kehanetleriyle ilgili çalışmalara adamış olmasıdır.
Newton, geride beş milyondan fazla kelimelik dinî yazı bırakmıştır. Bu hacim, matematik ve fizik alanlarında yayımladığı çalışmaların neredeyse iki katına yakındır. Ayrıca, yaklaşık bir milyon kelimeyi bulan simya metinleri de vardır. Newton’a göre bu alanlar arasında bir çelişki yoktu. Ona göre evreni anlamakla Tanrı’yı anlamak, aynı hakikatin farklı boyutlarıydı.
Kendisi inançlı, ancak geleneksel dinî yorumlara mesafeli bir Hristiyandı. Anglikan ya da Protestan doktrinlerinden bağımsız, kişisel bir teoloji geliştirdi. Kutsal Kitap’ı —özellikle Daniel ve Vahiy gibi kehanet metinlerini— tarihsel olayları simgelerle aktaran bir şifreleme sistemi olarak yorumladı.
Newton’un bugün “sözdebilim” olarak adlandıracağımız gizli yaşamı, ilk kez 1936’da Londra’daki Sotheby’s müzayedesiyle kamuoyunun dikkatine sunuldu. O dönemde ünlü iktisatçı John Maynard Keynes, Kraliyet Cemiyeti tarafından uzun süre bilimsel değeri olmadığı düşünülerek göz ardı edilen Newton’a ait defterlerin bir kısmını satın aldı.
Keynes, 1942’de bu defterlerle ilgili gözlemlerini yayımladı. Raporuna bugün sıkça alıntılanan şu ifadeyi de ekledi: “Newton, Akıl Çağı’nın ilk adamı değil, son büyücüsüydü.” Satın alınan belgeler, Newton’un simyaya olan derin takıntısını gözler önüne seriyordu.
Newton’un Simya İle İlgili Çalışmaları

Newton, simya üzerine bir milyonun üzerinde kelime yazdı. Bu çalışmaların hiçbiri yaşamı boyunca yayımlanmadı. Not defterlerinde ve yalnızca benzer fikirleri paylaşan kişiler arasında, örneğin kendisi de tutkulu bir simyacı olan Robert Boyle gibi isimlerle paylaşılan özel yazmalarda saklı kaldı.
Newton, döneminde ulaşılabilen her simya metninin bir nüshasına sahipti. Bir kısmını bizzat çevirdi, diğerlerine ise kapsamlı notlar düştü
Newton’un Boyle’dan ilham alan ilk deneyleri, çeşitli metallerden simyasal cıva çıkarmaya yönelikti. Ancak bu sıradan cıva değildi. Bu tüm metallerin türediği kabul edilen ilk madde. Bu “ilk maddeyi” metallerin içinden ayrıştırmak, onu kirlerinden arındırmak ve yeniden canlandırmak, simyacının çalışmasının temel amacını oluşturuyordu.

Aslında Newton’un fizik alanına yönelip simyayı bir kenara bıraktığı da söylenemez. Newton Principia’yı yazmak için simya çalışmalarına 2-3 yıl kadar ara verdi. Bu eserde yer çekimi ve hareket yasaları gibi modern fiziğin temel taşlarını ortaya koydu. Ancak bu bilimsel atılımının hemen ardından yeniden simyaya döndü.
Yani Newton için simya, gençliğinde uğraştığı geçici bir merak değil; hayatının büyük bölümünde tutkuyla bağlı olduğu bir araştırma alanıydı. Onun gözünde doğa yasaları, hem matematiksel hem de simyasal yollarla kavranan bir bütün oluşturuyordu.
Newton Dünyanın Sonu İçin Bir Tarih Belirleyecekti
Newton’un fiziksel evren anlayışını yalnızca simya değil, teoloji de şekillendirdi. Ortodoks Hristiyan inancına ters düşen, Mesih’in ilahi doğasını reddeden Arian görüşlerini benimsemişti. Yine de kendi doğum gününün 25 Aralık olması, ona göre özel bir anlam taşıyordu. Bu tarihin, Tanrı’nın evrensel yasalarını insanlığa açıklama görevini kendisine verdiğini düşünüyordu.

Newton 1727 yılında vasiyet bırakmadan öldüğünde, kehanet hesaplarını ve alışılmışın dışındaki inançlarını içeren kişisel belgeleri uzak akrabalarına geçti. Bu belgeler daha sonra, soylu Portsmouth ailesine ulaştı. Aile, belgelerin içeriğini kamuoyundan uzak tuttu. Newton’un teolojik kimliği ancak 1936 yılında, aile borçlarını ödemek için belgeleri açık artırmaya çıkardığında yeniden gün yüzüne çıktı.
Alıcılar arasında Kudüs doğumlu akademisyen Abraham Yahuda da vardı. Yahuda, belgeleri daha sonra İsrail Ulusal Kütüphanesi’ne bağışladı. Bugün Yahuda Koleksiyonu olarak bilinen bu arşivde, Newton’un ünlü 2060 mektubu da yer alıyor. Söz konusu belge, yazıldıktan yaklaşık 240 yıl sonra, 1969’da ilk kez kamuoyuna sunuldu.

Newton’un dünyanın sonuna dair hesaplamaları, çoğu zaman yanlış yorumlanır. Aslında Newton, kıyamet tahminlerine karşı son derece temkinliydi. 2060 mektubunda açıkça yazdığı gibi, amacının kesin bir tarih vermek değil, “dünyanın sonunu sürekli tahmin eden hayalperestlerin aceleci yorumlarına bir son vermek” olduğunu belirtmiştir. Ona göre bu tür spekülasyonlar, kutsal metinlerin itibarını zedeliyordu.
Bu yüzden, kendi yorumlarını kamuoyuna açıklamamış, yalnızca kişisel notlarında saklı tutmuştur. Hesaplaması, bir kehanetten çok bir sınır koyma çabasıydı.
“…eğer üç kralın tamamen fethedildiği M.S. 800 yılından başlatılırsa, bu dönem M.S. 2060 yılında sona erecektir. Daha geç sona erebilir, ancak daha erken sona ermesi için hiçbir gerekçe görmüyorum,” diye yazmıştı Newton.
Newton’un dini yazıları üzerine çalışan önde gelen tarihçilerden Stephen D. Snobelen, durumu şöyle açıklar: “Newton, bu tarihe yakın bir zamanda Mesih’in geri döneceğine ve dünyada küresel bir barış krallığı kuracağına inanıyordu.” Ancak Newton’un üslubu hiçbir zaman kesinlik taşımaz; o daima temkinliydi.
Sonuç Olarak

Dolayısıyla Newton, 2060 yılında dünyanın patlayacağını, yanacağını ya da yok olacağını hiçbir zaman düşünmedi. Gerçi o döneme yakın zamanlarda savaşlar ve yıkımlar yaşanabileceğine inanıyordu, ancak onun “kıyamet” anlayışı fiziksel bir yıkımdan çok, ruhsal bir dönüşümle ilgiliydi.
Newton’un öngördüğü son, yozlaşmış kurumların yıkıldığı, hakikatin yeniden ortaya çıktığı ve Tanrı’nın iradesinin açıkça hüküm sürdüğü bir dünya düzeniydi. Vahiy Kitabı’na getirdiği yorum, maddi felaketi değil, manevi bir yenilenmeyi işaret ediyordu. Onun kıyameti, yok oluş değil yeniden doğuştu.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- The world will end in 2060, according to Newton; https://www.standard.co.uk
- George G. Szpiro; The Secret Life of Numbers: 50 Easy Pieces on. How Mathematicians Work and Think; ISBN: 0-309-65958-2
- For most of his life, the great lawgiver of physics was more obsessed with alchemy than apples; Bağlantı: https://pubsapp.acs.org/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel