Psikoloji

Doğaya Aşık İnsan: Biyofili Hipotezi Nedir?

Doğal dünyayı sadece güzel göründüğü veya bizde olumlu duygular oluşturduğu için sevmiyoruz. Doğal dünyayı seviyoruz çünkü genetik olarak bunu yapmak için kodlandık. Bu fikir biyofili hipotezidir.

Fromm, tüm insanlığın karşı karşıya olduğu temel sorun olarak gördüğü şeyin tam tersini incelemeyi seçmişti. Çalışma dalı sevgi idi. Sonucunda da bulguları 1956’da yayınlanan Sevme Sanatı adlı eserinin temel dayanağının anahtarı olacaktı.

Biyofili, adından da anlaşılacağı üzere canlılığa, yaşayan şeylere karşı yoğun bir sevgi ya da arzu demektir. Bu terim ilk olarak 20. yüzyılın ortalarında ünlü psikanalist Erich Fromm tarafından kullanılmıştır. Fromm, biyofili terimiyle insanın başta doğa olmak üzere canlılığa olan sevgisini ifade etmek için kullanmıştır.

Erich Fromm, özgürlüğün insan doğasının temel bir parçası olduğu kavramını geliştirmesiyle ve Sigmund Freud’un teorilerine meydan okumasıyla tanınmaktadır. 1933’te Edward O. Wilson ve Stephen Kellert tarafından yazılan The Biophilia Hypothesis kitabıyla birlikte terim, popüler kullanıma girmiştir.

Erich Fromm (23 Mart 1900 – 18 Mart 1980). Yahudi kökenli Almanya doğumlu Erich Fromm 1. Dünya Savaşı esnasında şahit olduğu düşmanlığı anlama ihtiyacı ile hukuk felsefesi ve sosyoloji, sonra da psikanaliz eğitimi almıştır. 2. Dünya Savaşı esnasında da Fromm önce İsviçre’ye, daha sonra da New York’a taşınmıştır. Orada psikanaliz kliniği açmış ve Columbia Üniversitesi’nde ders vermiştir.

Biyofili Hipotezi Nedir?

Wilson’a ve biyofili hipotezini destekleyenlere göre, doğal dünyayı sadece güzel göründüğü veya bizde olumlu duygular oluşturduğu için sevmiyoruz. Doğal dünyayı seviyoruz çünkü genetik olarak bunu yapmak için kodlandık.

Aynı zamanda doğaya özen göstermek ve sevgi beslemek hayatta kalmamızın anahtarlarından biridir. Biyofili hipotezine göre bu sebepledir ki insan, sadece kendi yavrusuna değil diğer memelilerin yavrularına da sevgi ve şefkat gösterir.

Biyofili Hipotezi Nedir?
Doğanın bir parçası olan insan, doğayı koruyup kolladığı sürece hayatta kalmaya devam edecektir.

Evrimsel olarak baktığımızda gerçekten de diğer memelilerin yavrularına zarar vermek sayılarının azalmasına ve dolayısıyla da bizim hayatta kalmamıza olumsuz etki edecektir. Çünkü en basitinden doğada besin zinciri dediğimiz bir hiyerarşi bulunmaktadır. Doğaya ve diğer canlılara karşı saldırgan bir tutum içerisinde olmak, bir nevi kendi topuğumuza sıkmak demektir.

Ancak biyofili hipotezine katılmayan ve sorgulayan bilim insanları da var. Örneğin ünlü İngiliz biyolog Richard Dawkins biyofili hipotezine katılmayanlardan. Dawkins, biyofiliye sebep olan genin DNA’mızda bulun(a)mamasından ötürü hipotezin, biyofilinin neden evrimleştiğini açıklayamadığını düşünüyor.

Richard Dawkins, biyofili durumunun başkalarının algısını değiştirdiği için evrimleştiğini öne sürüyor. Yani bu tutum sayesinde kendimizi diğer canlılardan üstün gösteriyoruz. Bu da kolayca eş bulmamıza ve toplumda daha fazla güce sahip olmamıza olanak sağlıyor.

Her İnsan Biyofiliden Eşit Derecede Etkilenmiyor

Bazı insanlar, biyofiliden diğerlerinden daha fazla etkilenmektedir. Örneğin bir çiftçiler ya da hayvan yetiştiriciliği yapanların bu meslekleri seçmelerindeki sebeplerden biri de biyofili olabilir. Bu kişilerin doğaya karşı diğer insanlardan biraz daha fazla ilgi duyduğunu söyleyebiliriz.

Doğayla ilgili fobiler özellikle Avustralya, Kanada, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri veya Birleşik Krallık gibi büyük, istikrarlı ve köklü kentsel nüfusa sahip ülkelerde yoğunlaşıyor. Bazı insanların yaşamları boyunca sadece kentsel yaşamı tecrübe ettiği bu ülkelerde doğayla olan kopukluğun belirginleşmesi için daha fazla zamana gereksinim duyulmuş olması mümkün.

Tam tersi bir biçimde bazı kişiler de biyofobiden muzdarip olabilirler. Bu kişiler genellikle doğal ortamlardan rahatsızlık duyarlar. Ortaya çıkan herhangi bir böcek ya da hayvandan rahatsız olabilirler.

Biyofili ve Mental Sağlığımız Arasında Nasıl Bir İlişki Var?

Wilson’un yayınını takiben, 2009 yılında yayınlanan 350.000’den fazla insanın incelendiği birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların amacı biyofilinin insanlar üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu gözlemlemekti.

Yapılan çalışmalar sonucunda kalabalık olmayan, doğayla iç içe, kırsal kesimlerde yaşayan insanlarda zihinsel bozuklukların, akciğer ve vasküler hastalıkların çok daha az olduğu görülmüştür. Bu nedenle kırsal alanlarda yaşayan insanların şehirde yaşayanlara göre daha kaliteli bir yaşam sürdükleri saptanmıştır. Bu da Wilson’un hipotezini doğrular niteliktedir.

Öte yandan, “doğa eksikliği bozukluğu” adında bir dizi semptomdan bahseden başka çalışmalar da vardır. Etiketlerin ve teşhislerin ötesinde, kentsel ortamlarda daha yüksek obezite ve depresyon seviyeleri gibi farklı fiziksel ve psikolojik sağlık seviyelerinde bir dizi olumsuz durum olduğu gözlenmiştir.

Biyofili teorisini ve diğerlerini destekleyen bu çalışmalar, doğal çevrenin olumlu duyguların deneyimini kolaylaştırdığını ve aynı zamanda stres seviyelerini azalttığını göstermiştir. Bu nedenle yüksek düzeyde stres yaşadığınız dönemlerde her şeye biraz ara verip doğada vakit geçirmek faydalı olacaktır.

Biyofili Hipotezi Nedir?

Ayrıca birkaç çalışma da günlük yapılan bir doğa yürüyüşünün kız ve erkek çocuklarında odaklanmayı arttırdığını göstermiştir. Ancak herkesin her an doğada yürüyüşe çıkma imkanı olmayabilir. Bu nedenle yaşadığını bölgedeki bir park ya da yeşillik alan da doğada vakit geçirmek kavramına uygundur.

Çevresel ve Genetik Faktörlerin Biyofili Üzerinde Bir Etkisi Var mı?

Chia-chen Chang ve meslektaşları tarafından, çevresel ve genetik faktörlerin biyofili üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu araştırıldı. 2022 yılında yayınlanan araştırmada 1153 ikiz grubuyla çalışıldı. Genlerinin neredeyse %100’ünü paylaşan tek yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine kıyasla doğaya yönelik tutumda daha fazla benzerlik görülmüştür.

Bu son çalışma, biyofilinin ılımlı kalıtsallığı (% 46) olduğuna dair çarpıcı sonuçlar göstermiştir. Ayrıca, insanların yetiştirildiği bölgenin kentleşme düzeyi ile ılımlı bir şekilde, doğadaki deneyimlerin sıklığı üzerinde önemli çevresel etkiler olduğu bulunmuştur. Bu çalışma, genlerin doğadaki insan deneyimlerine katkılarını göstererek biyoetik ve insan-doğa etkileşimleri üzerindeki araştırmalara yeni bir yaklaşımın kapısını açmaktadır.

Aslında Biyofiliden Yararlandığımız Birçok Alan Var!

Biyofili hipotezinin ilginç bir dalı, modern mimariye dahil edilmesidir. Bazı binalar artık doğal ve organik unsurlarla donatılmaktadır. Bunun yapılmasındaki amaç, çalışanların daha rahat ve üretken olmalarını sağlamaktır. Hatta iş yeri tasarımında biyofiliden faydalanan bazı şirketler, çalışanlarının ofise evcil hayvanlarını getirmelerine izin veriyor.

Biyofili mimari

İnsanoğlu şehirlerin, binaların içinde hayata tutunmuş bir canlı değildir. Unutulmamalıdır ki atalarımız bir zamanlar ağaç tepelerinde yaşıyorlardı. Yani doğanın içinde, onunla birlikteydik. Artık ağaç tepelerinde yaşamıyoruz. Ancak hala o zamanlardaki gibi doğaya aşık olmamız, doğayla olan bağımızın bir kanıtıdır.


Kaynaklar ve İleri Okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Erdemli insanların yetişmesinde en önemli unsurun eğitim olduğunu düşündüğüm için lisans eğitimime matematik eğitimi üzerinden devam ediyorum. Kitap okumayı yazarların zihinlerine, düşünce dünyalarına girmek olarak gördüğümden kitap okumak benim için boş zaman aktivitesinden çok daha farklı bir konumdadır. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu