Doğada vakit geçirmeyi seven biri misiniz? Yoksa kendinizi şehir hayatında daha mı mutlu hissediyorsunuz? 1986 yılında biyolog E.O. Wilson, insanların doğayla doğuştan gelen bir bağ kurduğunu öne sürdü. Bu fikir “biyofili” olarak biliniyor.

Biyofili Hipotezi Nedir?
“Biyofili” terimi ilk kez 1960’larda Alman-Amerikalı sosyal psikolog ve psikanalist Erich Fromm tarafından ortaya atıldı. Fromm bu kavramı, “hayata ve canlı olana duyulan tutkulu sevgi” olarak tanımladı ve insanın doğadan kopmasının fark edilmeyen bir tür huzursuzluk yarattığını ileri sürdü.
1980’lerde ise biyolog ve ekolojist Edward O. Wilson, Biophilia adlı kitabında tüm insanların doğayla içsel bir yakınlık taşıdığını savundu. Ona göre, “başka yaşam formlarıyla bağ kurma arzusu, belli ölçüde doğuştan gelir.” Diğer bir deyişle, doğal dünyayı sadece güzel göründüğü veya bizde olumlu duygular oluşturduğu için sevmiyoruz. Doğal dünyayı seviyoruz çünkü genetik olarak bunu yapmak için kodlandık.

Aynı zamanda doğaya özen göstermek ve sevgi beslemek hayatta kalmamızın anahtarlarından biridir. Biyofili hipotezine göre bu sebepledir ki insan, sadece kendi yavrusuna değil diğer memelilerin yavrularına da sevgi ve şefkat gösterir.
Evrimsel açıdan bakıldığında, başka memelilerin yavrularına zarar vermek, türün tamamına zarar verecektir. Dolayısıyla insanın kendi hayatta kalma şansını da azaltır. Bu nedenle, çoğu zaman sevimlilik ve şefkat gibi duygular bu canlılara yönelir. Böylece onları öldürmez, tüketmez ve dolaylı olarak kendi türümüzü korumuş oluruz.
Bu doğal öğelerle kurduğumuz bağ, belki de hayvanlara neden önem verdiğimizi ve neden bazı insanların hayatını hayvan kurtarma çalışmalarına adadığını açıklar. Eğer evrimsel süreçte biyofiliye karşı özel bir duyarlılık geliştirdiysek, belki de sadece doğayla sürekli bağlantı kurabildiğimiz işlerde ya da hobilerde tam anlamıyla mutlu olabiliriz.
Biyofili ve Mental Sağlığımız Arasında Nasıl Bir İlişki Var?
Wilson’un biyofili hipotezinden sonra yapılan geniş çaplı araştırmalar, doğayla iç içe yaşamanın insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koymuştur. Çalışmalar, kırsal bölgelerde yaşayan bireylerde zihinsel rahatsızlıklar, akciğer ve damar hastalıklarının şehirdekilere kıyasla çok daha az görüldüğünü göstermiştir. Bu bulgular, biyofili hipotezini destekler niteliktedir.

Buna karşılık, “doğa eksikliği bozukluğu” olarak adlandırılan bir dizi semptomdan söz eden araştırmalar da vardır. Etiketlerden bağımsız olarak, kent yaşamında daha yüksek obezite, depresyon ve genel stres düzeylerinin gözlemlendiği bilinmektedir. Bu da doğayla kurulan bağın hem fiziksel hem de psikolojik sağlık üzerinde belirleyici olduğunu ortaya koyar.
Araştırmalar, doğada bulunmanın sadece olumlu duyguları pekiştirmediğini, aynı zamanda stres düzeylerini de önemli ölçüde azalttığını gösteriyor. Bu yüzden stresli dönemlerde doğaya yönelmek, iyi bir iyileşme stratejisi olabilir. Günlük yapılan kısa bir doğa yürüyüşü bile çocuklarda dikkat süresini artırabilir.

Çevresel ve Genetik Faktörlerin Biyofili Üzerinde Bir Etkisi Var mı?
Yakınlardaki bir parkta yapılan kısa bir yürüyüşün bile zihinsel ve fiziksel sağlığımıza iyi geldiğine dair güçlü kanıtlar var. Ancak iş, aile sorumlulukları ve yoğun sosyal programlar nedeniyle çoğumuz doğada yeterince zaman geçirmiyoruz.
Peki bazı insanlar neden diğerlerinden daha fazla doğada vakit geçiriyor? Ya da bazı kişiler neden doğaya kendilerini daha bağlı hissediyor? Belki de yaşadığımız yerlerdeki doğal güzellikler gibi çevresel etkenlerden kaynaklanıyordur. Ya da okuduğumuz kitaplar ve izlediğimiz programlar gibi kültürel faktörlerden etkileniyoruzdur.
Bir çalışmada, doğaya olan bağlılığımızın kökenini anlamak için 1.100’den fazla ikiz çifti üzerinde araştırma gerçekleşti. Sonuçlar, tek yumurta ikizlerinin doğaya olan bağlılık düzeylerinin çift yumurta ikizlerine göre çok daha benzer olduğunu gösterdi.
İstatistiksel analizlere göre, doğayla kurulan psikolojik bağdaki farkların %46’sı genetik faktörlerle açıklanabiliyor. Hatta kendi bahçemizde vakit geçirme ya da yerel parklara gitme sıklığımız bile büyük ölçüde genetik temellere dayanıyor.
Ancak her ne kadar genetiğin rolü büyük olsa da, araştırma doğaya olan bağlılığımızın çoğunlukla çevresel ve öğrenilmiş faktörlerle şekillendiğini de gösteriyor. Çocukken gidilen tatil yerleri, aile ve arkadaşların örnek davranışları, eğitim deneyimleri ve yaşanılan bölgenin biyolojik çeşitliliği bu faktörler arasında. Bu da aslında iyi haber: Çünkü bu faktörlerin çoğu, kendi kontrolümüzde. Yani doğayla daha güçlü bir bağ kurmak bizim elimizde.
Aslında Biyofiliden Yararlandığımız Birçok Alan Var!

Biyofili hipotezinin en ilginç yansımalarından biri, modern mimaride kendine yer bulmasıdır. Günümüzde bazı ofis ve yaşam alanları, doğal ışık, bitkiler, su unsurları ve ahşap gibi organik malzemelerle tasarlanmaktadır. Bu tasarım anlayışının amacı, çalışanların stresini azaltmak, ruh halini iyileştirmek ve verimliliği artırmaktır.
İnsanlar doğadan kopuk, beton duvarlar arasında yaşamaya programlı değildir. Atalarımız bir zamanlar ağaç tepelerinde yaşıyor, doğayla iç içe bir hayat sürüyordu. Bugün ağaçlarda yaşamıyor olabiliriz ama doğaya duyduğumuz derin sevgi ve özlem, içgüdüsel bir bağlantının hâlâ sürdüğünü gösteriyor. Bu bağ, sadece geçmişimize değil, aynı zamanda daha sağlıklı ve dengeli bir yaşama duyduğumuz ihtiyaca da işaret ediyor.
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- Why do we love the great outdoors? New research shows part of the answer is in our genes. Yayınlanma tarihi: 9 Şubat 2022. Kaynak site: We Forum. Bağlantı: Why do we love the great outdoors? New research shows part of the answer is in our genes
- Gaekwad JS, Sal Moslehian A, Roös PB, Walker A. A Meta-Analysis of Emotional Evidence for the Biophilia Hypothesis and Implications for Biophilic Design. Front Psychol. 2022 May 27;13:750245. doi: 10.3389/fpsyg.2022.750245. PMID: 35693493; PMCID: PMC9186521.
- Rogers, Kara. “biophilia hypothesis”. Encyclopedia Britannica, 5 May. 2024, https://www.britannica.com/science/biophilia-hypothesis. Accessed 27 July 2024.
- Chang CC, Cox DTC, Fan Q, Nghiem TPL, Tan CLY. Oh RRY, Lin BB, Shanahan DF, Fuller RA, Gaston KJ, Carrasco LR. People’s desire to be in nature and how they experience it are partially heritable. PLoS Biol. 2022 Feb 3;20(2):e3001500. doi: 10.1371/journal.pbio.3001500. PMID: 35113853; PMCID: PMC8812842.
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel