Tarih

Bilim İnsana Karşı Durursa: Tarihteki En Kötü İnsan Deneyleri

Bilim, insan yaşamını geliştirme gücüne sahiptir. Ancak bu güç, kontrolsüz biçimde kullanıldığında tehlikeli sonuçlar doğuracaktır. Tarih boyunca yapılan bazı tehlikeli deneyler, yalnızca bilim etiğini değil, insan haklarını da açıkça ihlal etti.

1. MKUltra Projesi

CIA, 1950’lerde başlattığı MKUltra projesiyle zihin kontrolünü ele geçirmeyi hedefledi. Ajanlar, çoğu zaman denekleri rızaları olmadan deneylere dahil etti. LSD gibi halüsinojenik uyuşturucular verdiler, onları uyku ve duyusal yoksunluğa soktular, hipnoz uyguladılar. Ayrıca cinsel istismara uğrattılar ve psikolojik işkenceye maruz bıraktılar. Sonucunda bazı deneyler, deneklerin ölümüne yol açtı.

Yetkililer bu çalışmaları, Sovyetlere karşı kimyasal silah geliştirmek ve zihin kontrolü sağlayacak maddeler bulmak amacıyla yürüttüklerini iddia etti. Ancak yöntemler doğrudan insan haklarını ihlal etti. Bilim insanları, etik kuralları hiçe sayarak deneyleri sürdürdü.

2. Vebayı Silaha Dönüştürmek

Orta Çağ’da veba, Avrupa nüfusunun yaklaşık yarısını yok ederek dünyada 100 milyona yakın insanın ölümüne yol açtı. Ancak bu ölümcül hastalık, yüzyıllar sonra yeniden gündeme geldi—bu kez doğa yoluyla değil, insan eliyle.

1980’lerin sonlarında Sovyetler Birliği, biyolojik silah araştırmaları kapsamında vebayı bir silah olarak kullanmanın yollarını geliştirdi. Plan, veba bakterisini füze başlıklarına yerleştirerek düşman hedeflerine göndermekti. Bu akıl almaz proje, bilimsel bilginin nasıl tehlikeli bir araca dönüşebileceğinin çarpıcı bir örneğiydi.

Üstelik veba ile sınırlı kalmadılar. Sovyetlerden kaçan bilim insanlarının aktardığına göre, ülkede yüzlerce ton şarbon ve büyük miktarda çiçek virüsü biyolojik silah olarak depolanmıştı. Bu tür tehlikeli deneyler, bilimsel ilerlemenin etik denetimden bağımsız yürütüldüğünde nasıl bir yıkıma yol açabileceğini açıkça gösteriyor.

3. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ve Kara Delik Korkusu

İsviçre’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (Large Hadron Collider – LHC), parçacık fiziğini araştırmak için kurulan, dünyanın en büyük ve en karmaşık bilimsel makinesidir. Ancak bu büyüklük ve karmaşıklık, halkta bazı ciddi korkuları da beraberinde getirdi.

LHC’yi deprem yaratmakla, asteroitleri Dünya’ya çekmekle ve kara delik oluşturmakla suçlayan çeşitli komplo teorileri ortaya atıldı. Bu iddiaların çoğu bilimsel olarak çürütüldü. Ancak en çok dikkat çeken iddia olan kara delik oluşumu, tamamen reddedilmedi.

Çarpıştırıcıyı yöneten CERN, evreni yutan kozmolojik kara deliklerin oluşmayacağını net biçimde belirtti. Ancak bazı teorilere göre, çarpışmalar sırasında mikroskobik düzeyde “kuantum kara delikleri” oluşabilir. CERN bu ihtimali kabul etti ve böyle bir olayın evreni anlamak açısından çok değerli bir keşif olacağını, ancak tamamen güvenli olduğunu açıkladı.

Yine de atomdan daha küçük bir kara deliğin, milyarlarca dolarlık bir makine tarafından yaratılma olasılığı bile, bilimsel merak ile potansiyel tehlike arasındaki ince çizgiyi gözler önüne seriyor. Bu nedenle LHC, tehlikeli deneyler tartışmasında öne çıkan örneklerden biri olmaya devam ediyor.

4. Tuskegee Frengi Deneyi

1932 ile 1972 yılları arasında ABD’de, hükümet destekli Tuskegee Frengi Deneyi kapsamında 399 Afrikalı Amerikalı erkek, frengi tedavisinden bilinçli şekilde mahrum bırakıldı. Alabama kırsalındaki bu insanlar, frengiye yakalandıklarını bilmiyor, doktorlar hastalıklarını sadece “kötü kan” olarak tanımlıyordu. Gerçekteyse, deneyin amacı frenginin tedavi edilmediği durumda vücutta nasıl ilerlediğini gözlemlemekti.

1947’de penisilinle etkili bir tedavi yöntemi geliştirilmiş olmasına rağmen, bu hastalara ilaç verilmedi. Bunun yerine plasebo uygulandı. Bu korkunç etik ihlal sonucunda 28 kişi doğrudan frengiden, 100 kişi ise hastalığın yan etkilerinden hayatını kaybetti.

Bu olay, tıbbi ırkçılığın ve etik dışı bilimsel uygulamaların karanlık örneklerinden biri olarak hafızalarda yer etti. Ayrıca bugünkü insan deneyleriyle ilgili etik kuralların şekillenmesinde dönüm noktası oldu.

5. Kola Süperkazı: Yeryüzünün Derinliklerine Tehlikeli Bir Yolculuk

Sovyetler Birliği, 1970 yılında tehlikeli bir projeye imza attı: Kola Süperkazı. Amaç, Dünya’nın kabuğunu delerek mümkün olan en derin noktaya ulaşmaktı. Araştırmacılar, 1994 yılına kadar süren bu deneyle Rusya’nın kuzeybatısında 12 kilometre derinliğe inmeyi başardı.

Kazı ekibi, bu süreçte 24 farklı türe ait mikroskobik plankton fosilleri gibi önemli bilimsel veriler topladı. Ancak deney sadece bilimsel heyecanla sınırlı kalmadı. Bazı çevreler, bu kadar derine inilmesinin yeryüzünü tehdit edebileceği, hatta gezegenin yapısında kırılmalara neden olabileceği yönünde endişelerini dile getirdi.

Her ne kadar bu senaryolar gerçekleşmese de, Kola Süperkazı bilimde sınır tanımayan merakın potansiyel risklerini gözler önüne serdi. Bugün kazı sahası kapalı. Ancak proje, insanlığın bilim uğruna göze aldığı en derin tehlikeli deneylerden biri olarak hatırlanmaya devam ediyor.

6. Guatemala Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) Deneyi

Bu deney, “bilim” adına yürütülen ama ağır etik ihlaller içeren bir başka vakadır. 1945 ile 1956 yılları arasında, Amerika Birleşik Devletleri’nden araştırmacılar yaklaşık 1500 Guatemalalıya kasıtlı olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklar bulaştırdı. Frengi ve bel soğukluğu enjekte ettikleri hastalıklar arasındaydı.

Araştırmacılar, yetimhane çocuklarını, mahkûmları, seks işçilerini ve askeri personeli deneye zorla dahil etti. Enfekte seks işçileriyle temas kurdurdular, hastalık taşıyan örnekleri doğrudan enjekte ettiler ve başka etik dışı yollar kullandılar. Sonucunda, deneye maruz kalan bazı kişiler ve aileleri, Johns Hopkins Üniversitesi’ne dava açtı.

7. Aversion Projesi

insan deneyleri

Güney Afrika’da 1971 ile 1989 yılları arasında, askere alınan gençleri “eşcinsellikten kurtarma” amacıyla yürütülen bir tıbbi işkence programı uygulandı. Apartheid rejimi döneminde gerçekleşen bu uygulama, zorla yapılan “kaçındırma terapileri” içeriyordu. Bu terapilerde elektrik şoku, kimyasal hadım ve psikolojik baskı gibi yöntemler kullanıldı. Güney Afrika ordusu, bu kapsamda yaklaşık 900 cinsiyet değiştirme operasyonuna da onay verdi.

Dönemin tıp camiasında, eşcinselliğin tedavi etmesi mümkün bir akıl hastalığı olduğuna dair yaygın bir inanç hakimdi. Programın başında Güney Afrika ordusunun baş psikiyatristi Dr. Aubrey Levin yer aldı. Sonucunda, uluslararası kuruluşlar, Levin’i insan haklarını ihlal etmekle suçladı. Yargı süreci sonunda hapis cezası aldı.

8. Toplama Kamplarındaki Deneyler

1940’lı yıllarda Almanya, toplama kamplarındaki binlerce kişi etik dışı deneylerde kullandı. Araştırmacılar, bu insanları isteksiz şekilde hipotermiye soktu. Bazılarına sıtma mikrobu enjekte etti, bazılarını hardal gazına maruz bıraktı. Zorla kısırlaştırma uyguladı, çeşitli zehirleri denedi. Yaralara bakteri bulaştırdıktan sonra talaş ve cam tozu doldurarak acıyı artırdı.

Joseph Mengele bu deneylerin en tanınmış figürlerindendi. Özellikle ikiz çocukları hedef aldı. Kalıtımı incelediğini öne sürerek organları anestezi kullanmadan çıkardı. Ölümcül bakterileri doğrudan enjekte etti, uzuvları keserek fiziksel yapıyı değiştirmeye çalıştı. Bu uygulamalar, tıbbın nasıl kullanılmaması gerektiğine dair tarihsel bir uyarı niteliğindedir.

9. 731. Birim

insan deneyleri

İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon Ordusu’nun gizli araştırma birimi Unit 731, sistematik ve vahşi tıbbi deneyler yürüttü. General Shiro Ishii’nin yönettiği bu program, yaklaşık 250.000 kişiyi denek olarak kullandı. Kurbanların büyük kısmını Çinliler oluşturuyordu. Ayrıca Sovyetler Birliği ve Müttefik kuvvetlerden bazı savaş esirlerini de deneylere dahil ettiler.

Araştırmacılar, insanları çoğu zaman anestezi olmadan canlı canlı parçaladı. Uzuvları gereksiz yere kesti, beyin, karaciğer, akciğer gibi organları çıkardı. Biyolojik silahları denemek için bazı kurbanlara ölümcül mikroplar bulaştırdı. Soğukla temas ettirip donmaya karşı vücut tepkilerini inceledi. Bazı kadınları zorla hamile bırakıp doğum süreçlerini gözlemledi. Unit 731, tıp adı altında işlenen en ağır insanlık suçlarından birini oluşturdu.

10. Hardal Gazı Korkusu Nedeniyle Yapılan İnsan Deneyleri

Dünyanın ilk nükleer denemesi, tarihin en çarpıcı tehlikeli deneyler listesinde yer almayı fazlasıyla hak ediyor. Amerika, İkinci Dünya Savaşı sırasında askeri üstünlük sağlamak için Manhattan Projesi’ni başlattı. Bu gizli proje, 16 Temmuz 1945’te New Mexico çölünde yapılan Trinity Testi ile sonuçlandı. İnsanlık, ilk kez bir nükleer silahın patlamasına tanık oldu.

Bilim insanları büyük ölçüde hesaplarına güveniyordu. Yine de aralarında ciddi şüphe duyanlar vardı. Bazıları bombanın patlamayabileceğini düşündü, bazılarıysa çok daha karanlık bir ihtimali dile getirdi.

Nobel ödüllü fizikçi Enrico Fermi, test öncesi ekip arkadaşlarıyla iddiaya girdi. Patlamanın yalnızca çölü mü yoksa tüm dünyayı mı yok edeceğini tartıştı. Hatta bazı bilim insanları, patlamanın atmosferi tutuşturup gezegeni yok edebileceğinden endişeliydi. Sonucunda Trinity Testi, bilimsel en tehlikeli deneylerden biri olarak tarihe geçti.


Kaynaklar ve ileri okumalar:


Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir