Uyku evrensel bir insan deneyimi olsa da, nasıl uyuduğumuz kültürlere, toplumsal sınıflara ve dönemlere göre önemli farklılıklar gösterir. 1800’lü yıllara geri dönme şansımız olsaydı, insanların bugün alışık olduğumuzdan oldukça farklı bir uyku düzenine sahip olduklarını görürdük. Bu düzen, günümüzde bölünmüş uyku ya da iki parçalı uyku olarak adlandırılır.

Psikanalist Frances Deri, 1930’ların başlarında terapiye kabul ettiği genç bir tıp öğrencisinin anlattıklarıyla bu ilginç uyku düzenini yeniden gündeme taşıdı. Öğrenci başlangıçta herhangi bir uyku sorunundan söz etmemişti. Ancak birkaç ay sonra bir görüşme sırasında “Saat iki ile üç arasında uyanık vaktim var” dedi.
Deri bu ayrıntıyı sorguladığında, öğrenci her gece saat on ya da on bir gibi yatıp ikiye kadar kesintisiz uyuduğunu, sonra yaklaşık bir saat uyanık kaldığını ve yeniden uyuyarak sabah yedide kalktığını anlattı. Bu tarif, tarihçilerin ve antropologların tanımladığı insan uykusunun geleneksel yapısıyla birebir örtüşüyordu.
Bu gözlem, günümüzde “uyku bozukluğu” olarak adlandırılabilecek bir durumun aslında insanın biyolojik geçmişine ve atalarının uyku düzenine uygun olduğunu gösteriyor. Öğrencinin yaptığı şey, doğal iki parçalı uyku düzenine uymaktan ibaretti.
İki Parçalı Uyku Nedir?

Tarih boyunca tıbbi metinler, mahkeme kayıtları ve günlüklerde sıkça geçen birinci ve ikinci uyku evreleri, insanlığın doğal uyku düzenine ışık tutar. Antropologlar, sanayi öncesi toplumlarda iki parçalı uykunun yaygın bir norm olduğunu gösteren çok sayıda kanıt ortaya koymuştur.
Bu kanıtlar, iki parçalı uyku düzeninin sadece Avrupa’ya özgü olmadığını; Afrika, Güney ve Güneydoğu Asya, Avustralya, Güney Amerika ve Orta Doğu gibi farklı coğrafyalarda da yaygın olarak uygulandığını gösterir. Tarihçi A. Roger Ekirch, At Day’s Close: Night in Times Past adlı kitabında bu uyku biçimine dair kapsamlı belgeler sunar.
Ekirch’in araştırmalarına göre insanlar genellikle akşam dokuz ya da on gibi yatıp gece yarısına kadar uyur, sonra bir veya iki saatlik bir uyanıklık dönemi geçirir ve ardından sabaha kadar süren ikinci uykuya dalardı.
Bu ara uyanıklık döneminde insanlar, gündelik ritüellerle meşgul olurdu. Dikiş dikmek, kitap okumak, odun kesmek ya da dini ibadetler bu gece aktiviteleri arasında yer alırdı.

Birinci ve ikinci uyku evrelerinin başlama saatleri, insanların yaşadığı coğrafi, iklimsel ve kültürel koşullara bağlı olarak tarih boyunca farklılık göstermiştir. Buna rağmen bu iki parçalı uyku düzeni, uzun süre boyunca evrensel bir alışkanlık olarak varlığını korumuştur.
İki Parçalı Uykudan Neden Vazgeçtik?
Yapay aydınlatma, aydınlık ve karanlığın geleneksel anlamlarını değiştirerek uyku düzenimizi köklü bir şekilde dönüştürdü. İnsanlar bu yeni ışık kaynağı sayesinde daha geç saatlere kadar aktif kalabildi.
Özellikle 1730 ile 1830 yılları arasındaki dönem, gece etkinliklerinin artmasıyla birlikte uyku alışkanlıklarının değişmesinde önemli bir dönüm noktası oldu. Uyku, yüzyıllar boyunca dinlenme ve arınma ile ilişkilendirilen manevi bir anlam taşırken, değerini giderek kaybetti.

Ancak değişen yalnızca iki parçalı uyku düzeni değildi. Geleneksel gündüz uykusu da zamanla ortadan kalktı. Bu değişim ilk olarak Kuzey Avrupa’daki üst sınıflar arasında başladı. Sonraki 200 yıl içinde Batı toplumunun genelinde benimsendi.
Sanayi Devrimi, bu süreci daha da hızlandırdı; uyku, işte olunmayan bir zaman dilimine dönüştü. Bu dönemde uykusuzluk kavramının literatüre girmesi de dikkat çekicidir. Görünüşe göre modern dünyanın benimsediği sekiz saatlik kesintisiz gece uykusu, Sanayi Devrimi’nin bir ürünüydü. Oysa iki parçalı uyku insan biyolojisinin özgün ritmiydi.
Yeniden İki Parçalı Uyku Düzenine Dönmek Mümkün mü?
Peki, kendimizi yapay ışığın etkisinden kurtarırsak, tekrar iki parçalı uyku düzenine dönebilir miyiz? Uyku araştırmacısı Thomas Wehr, 1990’ların başlarında bu soruya bir cevap aradı. Wehr’in çalışmasında, gönüllüler önce günde yalnızca 10 saat yapay ışığa maruz bırakıldı. Ardından 14 saat karanlık bir odada kesintisiz zaman geçirmeleri sağlandı.

İlk başlarda denekler, günümüzde yaygın olan yedi ila dokuz saatlik kesintisiz uykuyu sürdürmeye çalıştı. Ancak birkaç hafta içinde uyku düzenleri değişmeye başladı. Dördüncü haftada, denekler doğal bir ritme kavuştu.
Önce yaklaşık dört saat uyuyor, ardından bir ya da iki saat uyanık kalıyor ve sonrasında tekrar dört saatlik bir uykuya dalıyorlardı. Bu uyanıklık dönemi, katılımcılar için son derece verimliydi. Düşünme, meditasyon yapma veya diğer yaratıcı faaliyetler için ideal bir zaman dilimi gibi görünüyordu.
Wehr’in çalışması, “kesintisiz sekiz saat uyku” normunun, insan biyolojisiyle tam olarak örtüşmediğini ortaya koydu. Ancak, bu etkileyici bulgulara rağmen, genel kabul gören uyku anlayışı değişmedi.
Sonuç Olarak
Modern dünyada dijital ortamdan tamamen kopmak neredeyse imkânsız. Bu nedenle, birçok kişi kesintisiz sekiz saatlik uykuya ulaşmayı bir ideal olarak görmeye devam ediyor. Ancak, iki parçalı uyku fikri, gece uyanmanın doğal bir süreç olduğunu hatırlatarak insanlara rahatlık sağlıyor.
Aslında tarih boyunca gece uyanmak bir endişe ya da korku nedeni değildi. Yalnızca hayatın doğal bir parçasıydı. Bugün ise, dünyada, nüfusun yaklaşık üçte biri uyku sorunları yaşıyor. Bu sorunlar arasında gece boyunca uykuyu sürdürmede güçlük de önemli bir yer tutuyor.
Bu nedenle, eğer bu gece herhangi bir saatte uyanıverirseniz, Sanayi Devrimi’nden önceki insanların uyku alışkanlıklarını hatırlayın ve sakinleşin. Gece uyanıklık süresi bir problem değil; belki de insan biyolojisinin unutulmuş bir armağanıdır.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- The forgotten medieval habit of ‘two sleeps’; Yayınlanma tarihi: 10 Şubat 2022. Kaynak site: BBC. Bağlantı: The forgotten medieval habit of ‘two sleeps’
- Humans Used to Sleep in Two Shifts, And Maybe We Should Do It Again. Yayınlanma tarihi: 4 Nisan 2018. Kaynak site: Science Alert. Bağlantı: Did we used to have two sleeps rather than one? Should we again?/
- Klerman, Elizabeth & Barbato, Giuseppe & Czeisler, Charles & Wehr, Thomas. (2021). Can People Sleep Too Much? Effects of Extended Sleep Opportunity on Sleep Duration and Timing. Frontiers in Physiology. 12. 10.3389/fphys.2021.792942.
- Ficca G, Axelsson J, Mollicone DJ, Muto V, Vitiello MV. Naps, cognition and performance. Sleep Med Rev. 2010 Aug;14(4):249-58. doi: 10.1016/j.smrv.2009.09.005. Epub 2009 Dec 3. PMID: 19962331.
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel