Fizik

Uçaklarda İniş ve Kalkış Sırasında Neden Işıklar Söndürülür?

Uçaktaki kabin ışıkları kısıldığında, uçmaya alışkın yolcular bu durumun uçağın kalkış için onay aldığını ya da inişten hemen önceki anlara girildiğini sezgisel olarak anlar. Uçak ışıklarının kısılması yaygın olarak bir güvenlik önlemi olarak kabul edilir, peki bu uygulamanın gerçek amacı nedir?

Işıkların açık kalması, yolcuların içeriyi daha iyi görebilmesi açısından daha mantıklı olurdu diye düşünebilirsiniz. Ama hayır. Durum öyle değil.

Bazen hava yolculuğuyla ilgili kurallar sağduyuya aykırı gibi görünür. Neden dizüstü bilgisayarlarımızı kapatmamız gerekirken tabletler açık kalır? Neden telefonlarımızı uçak moduna almak zorundayız ve bunu yapmazsak ne olur? Uçak pistte saatte 8 kilometre hızla ilerlerken kemer takmak zorundayken, saatte 800 kilometre hızla uçarken neden kemer takmamız gerekmez? Ayrıca neden bir uçak karanlıkta kalkış ya da iniş yapıyorsa, iç kabin ışıkları kısılmak zorundadır?

Kabin ışıklarının kısılmasının nedeni ne pilotların pisti daha iyi görmesi, ne de yolculara manzara sunmak ya da uçağı dışarıdan daha görünür kılmaktır. Gerçek nedeni anlamak için gözlerimizin karanlığa nasıl uyum sağladığını bilmek gerekir.

Gözler Nasıl Çalışır?

Gözümüz, ışık yoluyla bilgi alır. Işık ister doğrudan bir kaynaktan gelsin, ister bir yüzeyden yansısın, gözümüze girerek retinaya ulaşır. Retina, görsel bilgiyi algılayan iki temel reseptör tipi içerir: koniler ve çubuklar.

Koniler, bol ışıklı ortamlarda daha aktiftir. Renkleri algılamamızı sağlarlar ve en iyi gün ışığında çalışırlar. Renkleri ayırt edebilmemizin temelinde konilerin bu özelliği yatar. Çubuklar ise düşük ışıkta devreye girer. Renk algısı sağlamazlar ama şekil, hareket ve parlaklık farklarını algılamakta oldukça etkilidirler. Bu yüzden loş ışıkta veya karanlıkta renkleri değil, siyah-beyaz tonlarını seçebiliriz.

Işığı algı­layan çubuk ve koni hücreleri arkada yer alırken, gözün kanlanmasını sağlayan kan damarlan bu hücrelerin önündedir. Bir koniye doğru renk çarptığında, koniyi uyarır ve beyne bir sinir uyarısı yani elektrik sinyali gönderir. Beyin daha sonra bilgiyi kullanarak bir görüntü oluşturur.

Retinada iki ana bölge bulunur: biri merkezi görüşten, diğeri ise çevresel görüşten sorumludur. Bir nesneye doğrudan bakmak istediğinizde devreye giren bölge makuladır. Makula’nın merkezine yakın olan fovea ise, detayları en net şekilde algılayan bölgedir. Her iki bölge de neredeyse tamamen koni hücrelerinden oluşur. Bu nedenle parlak ışık altında doğrudan baktığınız nesneleri net bir şekilde görebilirsiniz.

Ancak loş ışıkta durum farklıdır. Bu ortamda çubuk hücrelerin devreye girmesiyle çevresel görüş daha etkili hale gelir. Göz, parlaklıktaki değişimleri ve hareketleri çevreden algılamaya başlar. Bu da loş ışıkta etraftaki küçük hareketleri daha kolay fark etmenizi sağlar.

Gözün ön kısmında iris ve gözbebeği bulunur. İris gözün renkli kısmıdır; gözbebeği ise ortada yer alan siyah daire şeklindeki bölgedir. Gözbebeği, aydınlık ortamlarda daralarak fazla ışığın göze girmesini engeller. Karanlık ortamlarda ise genişleyerek daha fazla ışığın içeri girmesine izin verir. Bu genişleme sayesinde karanlığa daha iyi uyum sağlanır, fakat bu adaptasyon hemen gerçekleşmez. Gözlerin tam anlamıyla karanlığa alışması yaklaşık on ila on beş dakika sürer.

Uçakların Işıklarının İniş ve Kalkışta Söndürülmesinin Gerçek Nedeni

İşte bu da kabin ışıklarının neden karartıldığının cevabıdır. Acil bir durumda karanlık dış ortama geçiş yapılması gerekiyorsa, yolcuların gözleri önceden loş ışığa alışmış olur. Bu da dış ortama daha hızlı adapte olabilmelerini sağlar.

Şimdi bir senaryo düşünelim. İnişe geçmiş bir uçaktasınız ve yere iyice yaklaştınız. Kabin lambaları açık, her yer aydınlık. Ama aniden bir şeyler ters gider. Uçak şiddetle sarsılmaya başlar. Çığlıklar yükselir. Sarsıntı, çarpma hissi… Kısa süreli bir bilinç kaybından sonra gözlerinizi açarsınız ve uçağın düştüğünü fark edersiniz. Neyse ki hayattasınız. Zorlukla da olsa çıkış kapısına ulaşmayı başarırsınız.

Tam dışarı çıkacakken bir şey fark edersiniz: hiçbir şey göremiyorsunuz. Önünüzdeki tahliye kaydırağını bile seçemiyorsunuz. Çünkü gözleriniz hâlâ parlak kabin ışığına alışık. Retinanız karanlığa uyum sağlayamadığı için görüşünüz işe yaramaz hale gelir.

Yolcuların uçağın içini net görebilmesi de en az dışarısı kadar önemlidir. Yoğun duman ya da gaz durumlarında yolcular yön bulma yetilerinin %83’ünü kaybedebilir. Bu durumda çıkış işaretlerini görmekte zorlanabilirler. Bu nedenle, çıkış yollarının aydınlık olması zorunludur.

Bu aydınlatma sistemlerinin bir kısmı, fosforlu malzemelerle yapılır. Kabin ışıklarının kalkış ve iniş sırasında kısılması da işte bu zemin aydınlatmalarının görünürlüğünü artırır. Böylece acil bir durumda tahliye için gereken yönlendirmeler daha kolay fark edilecektir.

İlginçtir, bu aslında yeni bir fikir de değildir. Açık denizlerdeki korsanlık günlerinde, birçok korsan, her iki gözü ile de mükemmel derecede iyi görmesine rağmen, göz bandı takıyordu. Bunun sonucunda da ambarlara, kabinlere indikleri zaman göz bantlarını kaldırıp, karanlığa alışmış olan gözü kullanarak, net bir şekilde etrafı görebiliyorlardı.

Yazının devamında uçaklar ile ilgili bir başka soruya daha cevap almak isterseniz: Yolcu Uçakları Neden Genelde Beyaz Renk Olur?


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • Why Planes Turn Lights Off For Takeoff And Landing; yayınlanma tarihi: 3 Ocak 2020; Bağlantı: https://www.ndtv.com/
  • The Real Reason Planes Dim the Lights During Takeoff and Landin; yayınlanma tarihi: 12 Ocak 2017; Bağlantı: https://www.cntraveler.com/

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir