Tarih

Stigler Yasası: Bir Çok Keşif Gerçek Kaşifinin Adını Taşımaz

Hayatınızı bilimin herhangi bir alanında ustalaşmaya, evrenin gizemlerini incelemeye ve belki de büyük bir keşif yapmaya adayabilirsiniz. Bu çabanın sonucunda da ister istemez adınızın ölümsüzleşmesini, sizden sonra gelenler tarafından da bilinmesini isterseniz. Ancak Stigler yasası bu durumun her zaman mümkün olmadığını bize hatırlatır.

stingler yasası

Bir kaç basit soru soralım sizlere. Örneğin, Bayes teoremini kim keşfetti? Pisagor teoremini kim keşfetti? Amerika’yı kim keşfetti? Cevaplarınız muhtemel sırasıyla Bayes, Pisagor ve Amerigo Vespucci olacaktır. Nesneleri, onlarla ilişkili (gerçek veya efsanevi) kişilerin adıyla ilişkilendirerek tanımlamaya eponim denir. Bu durum bilim ve teknolojide karşımıza oldukça sık biçimde çıkar.

Stigler’in Eponymy Yasası Nedir?

Sonuçta mantıken bir kişi bir şey keşfettiği zaman onun adını taşımasını beklersiniz. Ancak aslında bu nadiren gerçekleşir. Tarihçi / istatistikçi Stephen Stigler tarafından ortaya atılan Stigler yasası, en basit haliyle hiçbir bilimsel keşfin, aslında onu keşfeden ilk kişinin adını almadığını belirtir.

Stigler nesnelerin, buluşların ve keşiflerin genellikle orijinal kaşifinin adını almadığı savını 1980 yılında 10 sayfalık bir makalede öne sürmüştür. Ve bu makaleyi, kendinden önce bu savdan bahseden sosyolog Robert K. Merton’a atfetmiştir. Bu fenomen, Merton da dahil olmak üzere başkaları tarafından not edilmiş olmasına rağmen Stigler’in ismiyle anılmaktadır. Bu da Stigler’in savının doğruluğunu örneklemektedir.

Stigler Yasası İle İlgili Bazı Örnekler

Elbette bazen keşiflere gerçekten keşfedenlerin adı verilir. Ancak durumun böyle olmadığı zamanlar gerçekten daha fazladır. Pisagor teoremini ele alalım. Pisagor bildiğiniz gibi Pisagor teoremini keşfetmedi. Teorem ondan önce biliniyordu. İspatı da ondan sonra yapıldı. Dahası muhtemel Pisagor teoremin geometrik anlamının farkında bile değildi. Ancak bunların hiçbiri adının bu teorem ile özdeşleşmesini engelleyemedi.

Kimyada tanıdığımız Avogadro sayısı da Stigler yasası ile ilgili bir başka örnek olabilir. İtalyan Romano Amadeo Carlo Avogadro [1811’de] tüm gazların belirli bir hacimde aynı sayıda moleküle sahip olduğunu öne sürdü. Josef Loschmidt ise bunun kaç molekül olacağını [1865’te] buldu. Bu durumda bu sayıyı ilk bulan kişi Loschmidt olduğuna göre aslında onun adıyla anılması gerekiyordu. Ama hepinizin bildiği gibi öyle olmadı. Loschmidt, bilime birçok önemli katkı yapmıştır ancak bunlar şu anda başkalarının isimleriyle bilinmektedir.

Bakmak istediğiniz hemen hemen her bilim alanında Stigler Yasasının örneklerini bulabilirsiniz. Matematik dünyasından bazı örnekler verelim. 18. ve 19. yüzyılların tartışmasız en önemli matematikçilerinden ikisi olan Leonhard Euler ve Carl Friedrich Gauss’a bir göz atalım.

Benford Yasası’nın ismini 1938 yılında mühendis ve fizikçi olan Frank Benford’dan almaktadır. Her ne kadar bu yasayı 1881 yılında Simon Newcomb belirtmiş olsa da yasanın adı yine de Benford’dan gelmekte. 

Euler’in sayısı olarak bilinen e sabiti aslında kökenini Jacob Bernouli tarafından keşfedilen başka bir sabitten alır. Yine Euler formülü ondan otuz yıl önce Roger Cotes tarafından ortaya atılmıştır. Gauss Teoremi Joseph Louis Lagrange tarafından keşfedilmiş ve ilk olarak Mikhail Vasilievich Ostrogradsky tarafından kanıtlanmıştır. Gauss dağılımı, Abraham de Moivre tarafından Gauss tarafından popüler hale getirilmeden 61 yıl önce tanıtılmıştır. Benford Yasası, 1881 yılında Simon Newcomb tarafından belirtilmiş, ancak 1938 yılında fizikçi Frank Benford’un ismini almıştır.

Bu Durum Bilim İçin Ne Anlama Geliyor?

Bunların hiçbiri, haklı olarak kendi alanlarının devleri olarak tanınan kişileri karalamak anlamına gelmez. Ancak örnekler, bilimsel keşiflerin nasıl işlediğine dair bazı temel ilkelere işaret etmektedir. Büyük yeni teoriler, yalnızca daha büyük bilim topluluğu kendileri için hazır olduğunda veya halihazırda yerleşik bir bilim insanı çalışmalarında bunu kullanabildiğinde anlaşılma eğilimindedir.

Bazı bilimsel keşifler bulundukları zamanlarda anlaşılmaz ve pratik olarak kullanılması için aradan zaman geçmesi gerekir. İlerleyen süreçte bazen aynı konu bir başka kişi tarafından tekrar ele alınacak ve geliştirilecektir. Yani temelde hiçbir bilimsel keşif tek bir kişinin başarısı olarak kabul edilemez.

Stigler Yasası, bilimsel keşif süreçlerinin gerçekte ne kadar işbirlikçi ve karmaşık olduğunun iyi bir hatırlatıcısıdır. Buradaki mesele, yanlış kişinin itibar kazanması değildir sorun tüm başarının bir kişiye ait olduğunun düşünülmesi fikridir. “Devlerin omuzlarında” yükseldiğini dile getiren Newton aslında tam da bu gerçeğe dikkat çekmeye çalışmaktadır. Bilim tarihçileri bilimsel keşifleri isimlendirmekle sorumlu olsaydı, bu tür hatalar azalabilirdi ama değillerdir. Kararları veren bilim insanlarının çoğunun da tarihsel bir uzmanlığı yoktur.


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • Crepeau, John. (2009). Loschmidt, Stefan, and Stigler’s Law of Eponymy. Physics in Perspective. 11. 357-378. 10.1007/s00016-009-0420-z.
  • Stigler’s Law: Why nothing in science is ever named after its actual discoverer; Yayınlanma tarihi: 7 Temmuz 2011; Bağlantı: https://io9.gizmodo.com/

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu