İlk kapsamlı derin deniz dalışı analizleri, insanlığın dünya genelindeki derin deniz tabanının yalnızca çok küçük bir kısmını — yüzde 0.001’den bile azını — doğrudan gözlemlediğini ortaya koydu. Bu da gezegenimizin çok büyük bir bölümünün hâlâ keşfedilmemiş olduğunu gösteriyor. Bu da akıllara “Okyanusların keşfi neden zor?” sorusu geliyor.

Dünya yüzeyinin %71’ini kaplayan okyanuslar, devasa boyutlarına rağmen hâlâ büyük ölçüde bilinmezliğini koruyor. Bu alanın yaklaşık %93’ü, deniz seviyesinden 200 metreden daha derin olan derin deniz tabanı olarak sınıflandırılıyor.
Bugüne dek uydular ve gemilere yerleştirilen sonar sistemleriyle bu alanların haritaları çıkarılmış olsa da, doğrudan gözlem yapılan kısım son derece sınırlı. Kısacası, gezegenimizin en büyük alanı aynı zamanda en az keşfedilen ve en az anlaşılan bölgelerden biri olarak karşımızda duruyor.
Okyanusların Neden Bu Kadar Azını Keşfettik?

Derin deniz tabanı, yüksek basınç ve neredeyse donma noktasındaki sıcaklıklarla tanımlanır. Tuhaf ve gözlemlenmesi zor canlılara ev sahipliği yapar, karbon depolanmasında kritik bir rol oynar ve potansiyel tıbbi ya da bilimsel değeri olan birçok keşfedilmemiş tür barındırır.
Bu bölge hakkındaki bilgilerimizin çoğu; insanlı denizaltılar, uzaktan kumandalı araçlar (ROV), otonom su altı araçları (AUV) ve gemilere bağlı kamera sistemlerinden elde edilen görüntülere dayanır. Yeni bir araştırmada bilim insanları, 1958’den bu yana optik görüntüleme içeren 43.681 derin deniz dalışı kaydını inceledi. Devamında da deniz tabanının ne kadarının gerçekten görüldüğünü hesapladı.
İki farklı yöntem kullanıldı. İlki, kullanılan araçların deniz tabanında izlediği rotalara dayanıyordu ve yaklaşık 2.129 kilometrekarelik bir alanın gözlemlendiğini gösterdi. İkinci yöntemde araçların okyanus tabanında geçirdiği süreye göre yapılan hesaplamada ise bu alan 3.823 kilometrekareye ulaştı.

Her iki yöntemin sonuçları, bugüne dek derin deniz tabanının yalnızca %0.0006 ila %0.001’lik kısmının görsel olarak gözlemlendiğini ortaya koydu. Bu oran, Dünya’nın kara yüzeyinin yalnızca Houston kadar küçük bir bölgesine bakarak ekosistemleri anlamaya çalışmak gibi sınırlı bir bakış açısına denk geliyor.
Üstelik bu gözlemler oldukça dar bir alana ve az sayıda ülkeye yoğunlaşmış durumda. Gözlemlerin %65’i yalnızca ABD, Japonya ve Yeni Zelanda kıyılarında gerçekleştirilmişken, dalışların %97’si beş ülke tarafından yapılmış. Ayrıca, deniz altı sırtları ve kanyonlar gibi dikkat çekici yapılar yoğun şekilde incelenmiş. Ama daha geniş ve düz alanlar büyük ölçüde göz ardı edilmiş.

Sonuç olarak
Okyanusların geleceği ve küresel çevre politikaları açısından, bu kadar sınırlı veriyle kararlar almak son derece riskli. Bilim insanları, daha adil, daha küresel ve yerel toplulukları da kapsayan bir keşif çabasının şart olduğunu vurguluyor.
Güneş sistemimizin dışındaki gezegenleri anlamak için büyük paralar harcıyoruz ama kendi gezegenimizde, yüzeyin üçte ikisini kaplayan bu alan hakkında hâlâ neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Derin denizleri korumanın ve anlamanın yolu, onu daha çok ve daha çeşitli şekillerde keşfetmekten geçiyor.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- How Much of the Ocean Has Been Explored? Shockingly Little! Kaynak site: How Stuff Works. Yayınlanma tarihi: 23 kasım 2022; Bağlantı: How Much of the Ocean Has Been Explored? Shockingly Little/
- Bell KLC, Johannes KN, Kennedy BRC, Poulton SE. How little we’ve seen: A visual coverage estimate of the deep seafloor. Sci Adv. 2025 May 9;11(19):eadp8602. doi: 10.1126/sciadv.adp8602. Epub 2025 May 7. PMID: 40333982; PMCID: PMC12057672.
- Jamieson, Alan & Singleman, Glenn & Linley, Thomas & Casey, Susan. (2020). Fear and loathing of the deep ocean: why don’t people care about the deep sea?. ICES Journal of Marine Science. 78. 10.1093/icesjms/fsaa234.
- Only 0.001% of deep ocean has ever been explored by humans. An area equal to the size of Rhode Island. Yayınlanma tarihi: 12 Mayıs 2015. Kaynak site: Live Sceince. Bağlantı: Only 0.001% of deep ocean has ever been explored by humans. An area equal to the size of Rhode Island
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel