Leonardo da Vinci ile Michelangelo Buonarroti, Batı sanat tarihinin en yetenekli iki sanatçısıdır. Eserleri Rönesans’ı tanımlamış, her ikisi de sanat dünyasında derin izler bırakmıştır. Ancak, neredeyse doğaüstü yeteneklere sahip olmalarının yanı sıra, birbirlerinden pek hoşlanmadıkları da bir gerçekti. Bu nedenle, 1504 yılında doğrudan birbirlerine rakip olacak şekilde resim yapmaları istendiğinde, bu fırsatı memnuniyetle kabul ettiler. Peki, bu yarışmayı kim kazandı? Ve eserlerine ne oldu?

Leonardo da Vinci’nin Kariyeri
Leonardo da Vinci, 1452’de Michelangelo’dan bir kuşak önce dünyaya geldi. Michelangelo sanat sahnesine çıktığında, da Vinci çoktan rakipsiz bir ressam olarak ün kazanmıştı.
Rönesans’ın diğer büyük isimlerinden Andrea del Verrocchio’nun yanında çıraklık yaptı. Ustası, zamanla öğrencisinin kendisinden üstün olduğunu kabul etti ve bir daha resim yapmamaya yemin etti. Leonardo’nun ünü hızla arttı. Ardından gelen kariyeri ise bize sanat tarihinin en doğal ve en etkileyici tablolarından bazılarını miras bıraktı.

İlk önemli eserlerinden biri, Ginevra de’ Benci portresidir. Bu tabloda Leonardo, ışık-gölge (chiaroscuro) tekniğindeki ustalığını daha yolun başındayken ortaya koydu. Ancak bu portre yalnızca teknik değil, aynı zamanda biçimsel bir devrimdi. O dönemde portreler genellikle profilden çizilirdi. Leonardo’nun bu çalışması diğer sanatçılar için yeni bir yol açtı.
Leonardo’nun en ünlü tablosu olan Mona Lisa, Ginevra’da gördüğümüz pek çok özelliği taşır. Bu eser, sadece ışık ve gölge ustalığını değil, doğa tasviri ve perspektif anlayışını da yansıtır. Batı dünyasının en meşhur gülümsemesinin arkasında, kusursuz bir perspektifle resmedilmiş bir doğa manzarası vardır. Rönesans’ın temel ilkelerinden biri olan bu bakış açısını, Leonardo kadar güçlü uygulayabilen çıkmamıştır.
O dönemde sanat siparişlerinin en büyük kaynağı Kilise’ydi. Bu nedenle Leonardo’nun Milano’dayken Son Akşam Yemeği tablosunu yapmakla görevlendirilmesi şaşırtıcı değildi. Ortaya çıkan eser ise tam anlamıyla bir devrim niteliğindeydi. Leonardo burada üçlü grup düzenini benimsedi: Her üçlü bir üçgen oluşturuyor, İsa ise merkezde tek başına bir üçgen formunu tamamlıyordu. Bu yöntem, sonraki yüzyıllarda pek çok büyük ressamın da benimsediği bir kompozisyon kuralı haline geldi.

Leonardo, Son Akşam Yemeği’ni tamamladıktan sonra Floransa’ya döndüğünde, artık çok daha büyük bir saygı görüyordu. Bu yüzden yeni inşa edilen Büyük Konsey Salonu’na bir savaş sahnesi resmetmesi için seçilmesi kimseyi şaşırtmadı. Ancak Leonardo’nun bilmediği bir şey vardı. Bu görev, kısa süre içinde onu Michelangelo ile doğrudan karşı karşıya getirecekti.
Michelangelo Buonarroti‘nin Kariyeri
Michelangelo 1475 yılında doğdu. Kariyerinin başlangıcı, bazı açılardan Leonardo’nunkine benziyordu. O da genç yaşta çırak olarak sanat dünyasına adım attı. Domenico adlı bir ustanın yanında çalışırken, hocasının yaptığı bir resmi düzeltmesi üzerine Domenico hayranlıkla şu sözleri sarf etti: “Bu çocuk resim konusunda ustasından daha fazlasını biliyor.”
Ancak Michelangelo’nun sanattaki yolu Leonardo’dan farklıydı. O, ününü resimle değil, heykelle kazandı. 1504’teki ünlü yarışma başladığında, Michelangelo çoktan iki başyapıt üretmişti. Bunlardan ilki Pietàydı. Michelangelo, insan anatomisine olan derin hâkimiyetini bu eserle açıkça ortaya koydu.

Bu başarının ardından, Michelangelo aynı derecede etkileyici bir başka anıtsal heykel daha ortaya koydu: Davud. Figürün bedenindeki güç, gerginlik ve düşünceli ifade; savaş öncesi sessiz gerilimi yansıtıyordu. Michelangelo, eylemin sonrasını değil, henüz kararın verilmediği anı seçmişti. Sanat tarihçisi Giorgio Vasari, Davud’u Batı sanat tarihinin en büyük heykeli olarak değerlendirmişti.
Yine de, Michelangelo’nun resim konusunda hiç deneyimi yoktu demek doğru olmaz. The Entombment (İsa’nın Gömmesi) adlı tablosunda, insan bedenini tuvalde de en az mermerdeki kadar ustalıkla betimleyebildiğini kanıtladı. Ancak Michelangelo bu tabloyu hiçbir zaman tamamlamadı. Buna karşılık, bir sonraki eseri olan Doni Tondo’yu bitirdi.
Leonardo da Vinci ile Michelangelo Neden Yarışa Başladı?
İki sanatçının ilk resmi teması, Leonardo’nun Davud’un nereye yerleştirileceğine karar verecek bir komiteye atanmasıyla gerçekleşti. Heykelin, Floransa Cumhuriyeti’nin merkezi olan Palazzo della Signoria’nın önüne konmasına karar verildi.

Aynı yapının içinde, yurttaş meclislerinin toplandığı büyük bir salon olan Salone dei Cinquecento vardı. İşte bu salonda, bu iki sanatçının eserleri ilk kez doğrudan karşı karşıya gelecekti. Leonardo 1503’te Anghiari Savaşı‘nı resmetmek üzere görevlendirildi. Michelangelo’ya da hemen yanındaki duvarda Cascina Savaşı‘nı resmetme görevi verilecekti.
Leonardo doğanın kusursuzluğunu Tanrı’nın varlığının kanıtı olarak görüyordu. Her şey, doğanın matematiksel yasalarına uygun olmalıydı. Bu anlayış, genel hatlarıyla Orta Çağ’da anlaşıldığı şekliyle Aristoteles geleneğine dayanıyordu, ancak Leonardo’da matematiğe çok daha fazla vurgu vardı.
Savaş sahnesini tarif ederken dumanlar, ok yağmurları, çamur içinde debelenen askerler ve dramatik atmosferler hayal ediyordu—neredeyse sinematografik bir vizyon. Vasari, bu çizimi gördüğünde sahneyi şöyle tarif etti: Hem atlar hem de binicileri öfke, hiddet ve intikamla doluydu. Leonardo, fiziksel betimlemedeki ustalığını bir kez daha gözler önüne serdi.

Michelangelo’nun yaklaşımı ise, bir alarm anını tasvir etmekti. Yıkanmakta olan askerler, düşmanın saldırmak üzere olduğunu anlar ve adamlar sudan dışarı çıkmaya çalışır. Bu onun tarzıydı. Michelangelo için dram insan bedeni aracılığıyla anlatılmaktadır.
Bu tablo, bireysel pozların bir incelemesidir. Oysa Leonardo, kaotik bir anı tek karede yakalamayı tercih eder. Zaten Leonardo her zaman gerçeğe daha çok ilgi duymuştur; Michelangelo ise sanatsal ifadenin peşindedir. Yine de her iki sanatçı da birer başyapıt ortaya koymuştur.
Yarışı kim kazandı?
Sonuçta, Leonardo da Vinci ile Michelangelo ‘nun çarpışan sanatsal vizyonlar hiçbir zaman konsey salonunun duvarlarında hayat bulamadı. Ne yazık ki, iki tablo da hiçbir zaman tamamlanamadı. Leonardo, yeni bir teknik denemişti. Boyayı duvara sabitlemek için alışılmışın dışında bir yöntem kullandı. Ancak bu bir hataydı. Tablo, daha gözlerinin önünde dökülmeye başladı. Bu başarısızlık, da Vinci’nin görevi tamamen bırakmasına neden oldu.
Michelangelo ise o noktaya bile ulaşamadı. Hazırladığı taslak, gören herkes tarafından eşi benzeri olmayan bir başyapıt olarak kabul edilse de, Papa II. Julius tarafından Roma’ya çağrıldı. Michelangelo bu çağrıyı erteleyebilirdi belki ama bunu tercih etmedi. Muhtemelen, Leonardo’nun projeden çoktan vazgeçmiş olması bu kararda etkiliydi.
Yine de, en azından Michelangelo’nun çizimi bir süre hayatta kaldı. Yıllarca Büyük Salon’da sergilendi ve neredeyse kendi başına bir ders niteliği kazandı. O dönemde hiçbir sanatçı, bu çizimi inceleyip kopyalamadan “büyük” sayılmazdı. Ne yazık ki zamanla bu çizim parçalara ayrıldı ve parçalar da sonunda tarihe karıştı.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Leonardo & Michelangelo: rivalry and inspiration. Kaynak site: History Extra. Bağlantı: Leonardo & Michelangelo: rivalry and inspiration
- Claus, Cory. “Who Won? The Competition Between Leonardo da Vinci and Michelangelo” TheCollector.com, February 24, 2024, https://www.thecollector.com/leonardo-da-vinci-michelangelo-competition/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel