Bir kişi bir sorun yaşadığı hâlde bu sorunun varlığını inkâr ediyor ve yardım ya da tavsiye kabul etmiyorsa, ona çoğu zaman “devekuşu gibi kafanı kuma gömme” deriz. Bu ifadeyle, sorunla yüzleşmek yerine görmezden gelme eğilimine dikkat çekeriz. Genellikle bu benzetmeyi, tehlike ya da korku karşısında kafasını kuma gömdüğü sanılan devekuşlarına atıfla kullanırız.

Birçoğumuz devekuşları hakkında çizgi filmlerden ya da çocuk kitaplarından kalan tek bir düşünceyle yetiniyoruz: Kriz anlarında kafasını kuma gömen, tehlikeyi görmezse onun da kendisini göremeyeceğini sanan büyük bir kuş figürü. Bu basit ve sık tekrarlanan klişe içinde devekuşları, yarım akıllı hayvanların temsilcisi hâline geliyor. Oysa bu inanış gerçeklerle örtüşmüyor.
Devekuşları tehlike karşısında kafalarını kuma gömmez. Böyle bir hareket, yalnızca nefes almalarını engellemekle kalmaz, aynı zamanda onları savunmasız hâle getirir. Kafası toprağın içinde olan bir hayvan, çevresini göremez ve bu da yakalanma riskini ciddi biçimde artırır.
Anatomileri de bu davranışı desteklemez. Devekuşları, havada asılı duran kas ve tüy yığınından oluşan büyük bir gövdeye, uzun kemikli bacaklara ve periskopa benzeyen bir boyna sahiptir. Boyları üç metreye kadar ulaşır. Bu yapıyla, kafayı yere gömmek pratik ya da işlevsel bir hareket değildir. Ayrıca, bu davranışı sergilemeleri için bir neden de bulunmaz. Tehlike anında devekuşları ya kaçar, ya da etkileyici hızları ve güçlü tekmeleriyle kendilerini savunurlar.

Deve Kuşlarının Kafasını Kuma Gömmesi Efsanesi Nasıl Ortaya Çıktı?
Kafayı kuma gömme fikri, kökenini yaklaşık iki bin yıl öncesine, bazen abartılı anlatımlarıyla bilinen Romalı doğa bilimci Plinius’a dayanan bir hikâyeden alır. Zamanla bu hikâye, insanların yanlış gözlemleri ve varsayımlarıyla iç içe geçerek gerçek sanılmaya başlanmıştır.
Devekuşları teknik olarak birer kuştur ama uçamazlar. Vücut yapıları uçmaya elverişli değildir; gövdeleri çok büyüktür ve kanatları bu kütleyi havaya kaldıracak güçte değildir. Buna karşın inanılmaz bir hızla koşabilirler. Doğada saatte 60 kilometre hızla hareket edebilen çok az sayıda hayvan vardır ve devekuşu bunlardan biridir. Bu hızla kaçabilen bir canlı, tehdit anında kafasını kuma gömerek beklemek gibi mantıksız bir davranışa ihtiyaç duymaz. Nitekim doğada böyle bir davranış da gözlenmez.
Üstelik devekuşları yalnızca hızlı değil, aynı zamanda güçlüdür. Tek bir darbeyle bir aslanı bile etkisiz hâle getirebilecek kadar sert tekmeler atabilirler. Böyle bir fiziksel güce sahip olan bir canlının saklanması ya da kendini aldatması için bir neden yoktur.
Gerçekte devekuşlarının toprakla bu şekilde etkileşime geçmesinin çok daha pratik bir açıklaması var. Dişi devekuşları, yumurtalarını korumak için yere derin çukurlar açar. Kuluçka süresi boyunca hem dişi hem de erkek sırayla bu çukurların üzerinde oturur. Yumurtaların zarar görmesini engellemek için gün içinde birkaç kez kafalarını bu çukurlara uzatıp, yumurtaları gagalarıyla yavaşça döndürürler. Uzaktan bakıldığında, bu hareket sanki kafalarını kuma gömüyorlarmış gibi algılanır.

Ayrıca, devekuşları tehlike anlarında kaçma fırsatları yoksa yere alçalarak mümkün olduğunca az görünür hâle gelirler. Vücutlarını yere bastırırlar, boyunlarını düzleştirirler ve hareketsiz kalarak avcının dikkatini çekmemeye çalışırlar. Bu da dışarıdan bakan biri için kafasını kuma gömmüş izlenimi yaratabilir.
Deve Kuşlarının Kafasını Kuma Gömmesi Efsane Olsa da Deve Kuşu Sendromu Gerçektir!

“Başını kuma gömmek” deyimi, gerçekte devekuşlarından çok insanlara özgü bir davranışı tarif eder. Bu kavram ilk kez 2006 yılında, yatırımcı davranışlarını inceleyen iki İsrailli ekonomist tarafından tanımlandı. Dan Galai ve Orly Sade, devekuşu efsanesinden esinlenerek bu davranış biçimini “devekuşu sendromu” olarak adlandırdı.
Finans alanında tanımlanan bu önyargı, belirli yatırımcıların riskli bilgilerle yüzleşmekten kaçınma eğilimini ifade ediyor. İlginç bir şekilde, bazı yatırımcılar belirli bir yatırımın risk seviyesi hakkında açık ve detaylı bilgi verilmediğinde o yatırıma daha sıcak bakabiliyor. Bilgi eksikliği, kimi zaman gerçeklerden kaçmak için bilinçli olarak tercih edilen bir konfor alanına dönüşüyor.
Psikoloji literatüründe devekuşu sendromu, bireylerin kendi performanslarıyla ilgili geri bildirim almaktan kaçınma eğilimini tanımlamak için kullanılıyor. Kişi, hoşuna gitmeyecek ya da moral bozacak bir gerçekle yüzleşmek yerine, bu bilgiden uzak durmayı seçiyor.
Basit bir örnekle açıklamak gerekirse: Son dönemde dışarıda sık sık yemek yediğinizi ve bunun bütçenizi zorladığını fark ettiniz. Yapmanız gereken şey banka hesabınıza bakmak ve durumu net biçimde görmek. Ama bu sizi rahatsız edeceği için bakmamayı seçiyorsunuz. İçten içe durumun iyi olmadığını bilseniz bile, ne kadar kötü olduğunu öğrenmek istemiyorsunuz. Böylece, kötü alışkanlık devam ediyor.
Sonuç olarak
Gerçek devekuşları böyle bir davranış sergilemese de, biz insanlar bazen sorunla yüzleşmek yerine görmezden gelmeyi tercih ediyoruz. Bu da bizi olumsuz bilgi ve geri dönüşlerden kaçınma gibi bilişsel bir önyargının içine sokuyor. Ne yazık ki bu kaçınma eğilimi, çoğu zaman durumu daha da kötüleştiriyor. En sağlıklı yaklaşım ise, ne kadar rahatsız edici olursa olsun, gerçekle bir an önce yüzleşmek olacaktır.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Do Ostriches Really Bury Their Heads in the Sand?. Yayınlanma tarihi: 5 Nisan 2021. Kaynak site: Howstuffworks. Bağlantı: Do Ostriches Really Bury Their Heads in the Sand?
- Webb, Thomas & Chang, Betty & Benn, Yael. (2013). ‘The Ostrich Problem’: Motivated Avoidance or Rejection of Information About Goal Progress. Social and Personality Psychology Compass. 7. 794–807. 10.1111/spc3.12071.
- Chang BP, Webb TL, Benn Y. Why Do People Act Like the Proverbial Ostrich? Investigating the Reasons That People Provide for Not Monitoring Their Goal Progress. Front Psychol. 2017 Feb 8;8:152. doi: 10.3389/fpsyg.2017.00152. PMID: 28228740; PMCID: PMC5297323.
- Why do we prefer to ignore negative information?. Kaynak site: Decisionlab. Bağlantı: Why do we prefer to ignore negative information?
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel