Bu dünyada yaşayan herkesin ortak noktası, aynı gezegeni paylaşıyor olmaları. Ancak burada ironik bir durum var. Yıldızlararası bir gezgin, yol tarifi almak için gezegenimize inse ortaya tuhaf bir tablo çıkardı. Çünkü gezegenimizin adı, kime sorduğuna bağlı olarak değişiyor. Biz ona Dünya diyoruz. İngilizce konuşanlar Earth diyor. Portekizce’de Terra, Felemenkçe’de aarde olarak biliniyor. Her biri, tarih boyunca şekillenmiş farklı bir hikâyeye dayanıyor.

Dünya Ne Demek?
“Dünya” kelimesi köken olarak Arapçadır. Arapça “dünüvv” sözcüğünden türemiştir ve “yakın olmak” anlamına gelir. Çoğul hali “dünâ” şeklindedir. Kur’an ayetlerinde geçen “dünya” kelimesi de bu anlamı taşır: yakında olan, ulaşılabilir olan. Bazen “ilk” anlamında da kullanılır. Bu durumda karşıtı “ahiret”, yani “son” anlamına gelir.
İngilizce’deki “Earth” kelimesi ise Eski İngilizce “eorþe” sözcüğünden gelir. Bu kelime, toprak, kara ya da yer gibi anlamlara sahiptir. Eski İngilizce, modern İngilizce’nin erken biçimidir ve yaklaşık olarak MS 1150’ye kadar kullanılmıştır. Bu dil, Almanca’nın da kökenini oluşturan Proto-Germen dil ailesinden türemiştir.

Bir Alman’a “Dünya ne demek?” diye sorarsanız, alacağınız yanıt “Erde” olur. Bu sözcük yalnızca gezegenimizin adı değildir; aynı zamanda toprak ve kir anlamına da gelir. Bu isimler farklı dillerde çeşitlilik gösterse de hepsi ortak bir anlayışı yansıtır. Hepsi, insanların Dünya’nın uzayda süzülen bir gezegen olduğunu henüz bilmediği bir döneme aittir.
Bu nedenle atalarımız, Dünya’yı bir yer adı gibi değil, içinde yaşanılan bir varlık alanı olarak görmüşlerdir. Bu bakış açısının izlerini, antik çağlarda “Su, Hava, Ateş ve Toprak” unsurlarıyla yapılan evren tasniflerinde de görebiliriz. Bu çerçevede “Dünya” sözcüğü, bu dört unsurdan biri olan toprağın eş anlamlısı gibi değerlendirilmiştir.
Yunan mitolojisinde Dünya’nın karşılığı Gaia’dır. Roma mitolojisinde ise bu figür “Terra” olarak anılır. Görüldüğü gibi, farklı dillerdeki “dünya” kelimeleri, insanların Dünya’nın aslında bir gezegen olduğunu henüz anlamadığı çağlardan kalmadır. O dönemlerde insanlar, yalnızca ayaklarının altındaki yeryüzünü tanıyor ve kendi inançları doğrultusunda bu zemini tanımlamaya çalışıyorlardı.
Gezegenlerin İsimleri Nereden Geliyor?

İngiliz gökbilimci William Herschel, 1781 yılında teleskopunu gökyüzüne çevirdiğinde alışılmadık bir şey fark etti. Tesadüfen, bugün Uranüs olarak bildiğimiz gezegeni keşfetmişti. Bu büyük keşfin ardından, Herschel gezegene “Georgium Sidus” adını vermeyi önerdi. O dönemde Kral III. George kendisine önemli bir maddi destek sağlıyordu.
Kısa bir süre boyunca astronomi kitaplarında gezegenler Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn ve George biçimindeydi. Neyse ki, daha sonra Johann Bode devreye girdi ve antik çağlardan beri süregelen geleneğe uygun bir isim önerdi: Uranüs. Peki, bu gelenek neydi?
Kimse, insanların sadece üzerinde yürüdükleri yeri değil, gezegeni bir bütün olarak tanımlamak için “Earth” ya da “Erde” gibi sözcükleri ne zaman kullanmaya başladığını tam olarak bilmiyor. Ancak kesin olarak bildiğimiz bir şey var: Dünya dışındaki gezegenlerin tümü, adlarını Yunan ve Roma tanrı ve tanrıçalarından alıyor.

Dünya dışında, Güneş Sistemi’ndeki tüm gezegenler adlarını Yunan ya da Roma mitolojisinden alır. Bu gelenek, Uranüs, Neptün ve Plüton gibi daha geç keşfedilen gezegenlerde de sürdü. Romalıların kullandığı bu adlandırma sisteminin kökeni ise Babil uygarlığına kadar uzanır.
Tarih boyunca iktidarlar değiştikçe gezegenlerin isimleri de dönemin kültürüne göre değişti. Örneğin Babil’de aşk tanrıçası olarak bilinen İştar (ya da İnanna), Yunanlar döneminde Afrodit, Romalılar döneminde ise Venüs adını aldı. Aslına bakarsanız güneş sistemimizde bu geleneği bozan tek yer dünyamızdır. ( Tüm gezegen isimlerinin kökenlerini öğrenmek için bu yazımıza bakmalısınız: Gezegenlerin İsimleri Nereden Geliyor?)
Dünya’nın Bir Gezegen Olduğunu Nasıl Anladık?
On beşinci yüzyılda entelektüeller, gezegenimizin evrendeki konumunu ve şeklini yeniden sorgulamaya başladılar. Bu dönemde “Dünya” kelimesi, bugünkü anlamıyla kullanılmaya başlandı. Astronomlar ve matematikçiler, Dünya’nın bir gezegen olduğu sonucuna ulaşsalar da, bu fikir toplumda hemen kabul görmedi. Yuvarlak ve mavi gezegenimizin görsel kanıtı ise 1950’lere kadar elde edilemedi.
Aşağıda gördüğünüz 24 Aralık 1968’de Apollo 8 görevinde, Ay yörüngesine yapılan ilk insanlı yolculuk sırasında astronot William Anders tarafından çekildi. Görsel, Ay’ın renksiz ve çorak yüzeyini, karşısında ise Dünya’nın canlı renklerini gösteriyor.

Earthrise, Dünya’nın o büyük ve karanlık evrende ne kadar eşsiz olduğunu gözler önüne serdi. Gezegenimizin uzay boşluğunda savunmasız, küçük bir küre olduğunu insanlara ilk kez bu kadar net gösterdi. Bu fotoğraf, Dünya’nın birbirine bağlı bir sistem olduğunu ve bu sistemde yapılacak her değişikliğin, potansiyel olarak tüm gezegeni etkilediğini hatırlattı.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- How did Earth get its name? Yayınlanma tarihi: 31 Mayıs 2022; Bağlantı: https://www.livescience.com
- Chicago, Tatlı, B. “Kur’ân’da “Dünya” ve “Arz” Kelimelerinin Kullanımı“. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 46 (2005 )
- Who Named Planet Earth? Yayınlanma tarihi: 30 Ekim 2020; Bağlantı: https://science.howstuffworks.com/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel