Sinirbilim

Özgür İrade Var mı Yok mu? Bilim Bu Konuda Bize Ne Söylüyor?

Az önce bu yazının başlığını gördünüz, sonra özgür iradenizi kullanarak bu yazıyı okumayı seçtiniz. İsterseniz şu an “neyse sonra okuyayım” deyip yazıyı okumayı bırakabilirsiniz. Bunları yapmak hep sizin elinizde öyle değil mi? Sonuçta insanın özgür iradesi var ve istediğimizi yapabiliyoruz. Peki ya öyle değilse? Ya özgür irade diye bir şey yoksa?

Özgür İrade Var mı Yok mu? Bilim Bu Konuda Bize Ne Söylüyor?

Özgür irade problemi çok eskilerden beri çözmeye çalıştığımız bir problem. Antik çağlarda bile filozoflar özgür iradenin varlığı veya yokluğu konusunda fikirler ortaya koymuştu. Şimdiyse elimizde son teknoloji cihazlar var ve bu sayede beynin içinde neler olup bittiğine bakabiliyoruz. Yani, özgür iradenin varlığını veya yokluğunu kanıtlamak için şanslı bir dönemdeyiz.

Maalesef işler pek de öyle gitmiyor. Özgür iradenin varlığı konusu, insanlığın cevaplayamadığı büyük sorulardan biri olmaya devam ediyor. Fakat birkaç ay önce ünlü primatolog ve nöroloji profesörü Robert Sapolski, ortaya çılgın bir iddia attı.

Sapolski’ye göre özgür irade diye bir şey kesinlikle yoktu. Özgür iradenin varlığına dair söylemlerden vazgeçmemiz gerekiyordu. Peki Sapolski bu düşüncesinde gerçekten haklı mı? Özgür irade var mı yok mu? Bilim bu konuda bize ne söyleyebilir? Özgür iradenin var olduğunu ve yok olduğunu düşünen iki tarafın da argümanlarını gelin birlikte inceleyelim.

Robert Sapolski Neden Özgür İradenin Var Olmadığını Düşünüyor?

Çoğu sinirbilimci bir noktaya kadar özgür iradeye sahip olduğumuza inanıyor. Fakat Robert Sapolski, özgür irademizin olmadığı konusunda ısrarcı. Çünkü ona göre aklınıza gelebilecek en küçük davranışımız bile çok çok önceden belirlenmiş durumda. Yetiştirilme tarzımız, içinde büyüdüğümüz kültür ve coğrafya, biyolojimiz gibi etkenler aslında bizim ne yapacağımızı önceden belirliyor. Hal böyle olunca da Sapolski’ye göre özgür iradeye yer kalmıyor.

Bu noktada eğer Sapolski’nin düşünceleri biraz tuhaf geldiyse şöyle açıklayalım. Elbette hepimiz yetiştirilme tarzı ya da kültür gibi unsurların seçimlerimizi etkilediğinin farkındayız. Ama bu unsurların her seçimimizi de etkileyeceğini düşünmeyiz. Örneğin su içmek için bardağa uzandığınızda bu eyleminizi belirleyen şey yetiştirilme tarzınız mıdır?

Özgür İrade Var mı Yok mu? Bilim Bu Konuda Bize Ne Söylüyor?
1957 doğumlu olan Robert Morris Sapolski, Rus asıllı Amerikalı bir nöroendokrinoloji araştırmacısı ve yazarıdır. Stanford Üniversitesi’nde biyoloji, nöroloji ve nöroşiruji profesörüdür. Aynı zamanda bir primatolog olan Sapolski, 40 yıldan uzun bir süredir primatlar üzerine çalışıyor.

Aslında Sapolski yukarıda saydığımız unsurların seçimimizi etkilediğinden bahsederken şunu kast ediyor. Bir tür özgür iradenin var olması için biyolojik düzeyde o organizmanın geçmişinden bağımsız olması gerekir. Eğer durum böyleyse, o organizmanın o davranışı yapmasını sağlayan nöronlarını beyinde tanımlamalı ve ortam koşulları, hormonlar, diğer nöronların etkisi, kültür gibi etmenler tanımlanan bu nöronları etkilememelidir. Kısacası organizmanın sergilediği davranış deterministik olmamalıdır.

Fakat Sapolski’ye göre insan böyle bir canlı değildir. Çeşitli hastalıklar, gördüğümüz eğitim, hormonlarımız gibi birçok şey bizi derinden etkiliyor. Ve biz de en nihayetinde buna göre davranıyoruz. Bu yüzden de Sapolski, özgür iradenin olmadığını düşünüyor. Hatta daha da ileri giderek “Eğer özgür irade bir yalansa ahlaki sorumluluk da olamaz.” diye ekliyor.

Özgür İradenin Yokluğu ve Ahlaki Sorumluluk Sorunsalı

Kabullenmesi biraz zor olduğu için özgür iradenin yokluğu varsayımı üzerinden devam edelim. Sonuçta yazımızın başında her iki fikri de inceleyeceğimizden bahsetmiştik. Kültürel, genetik ve çevresel faktörlerin bizi fazlasıyla etkilediğinin farkındayız. Ama bu durum az önce de sorduğumuz gibi, şu an su içmeye karar vermenizi nasıl etkileyebilir? Etkileyemezmiş gibi geliyor. İşte Sapolski’ye göre bu noktada bir şeyi unutuyoruz: Niyet.

Neden su içmeye karar verdiğiniz örneğinden devam edelim. Su içiyorsunuz çünkü susadınız. Susadınız çünkü vücudunuzun suya ihtiyacı var ve bu yüzden ADH hormonunuzun seviyesi arttı. ADH hormonunuzun seviyesi arttı çünkü… Bunu bu şekilde ta canlılığın başlangıcına kadar götürebiliriz.

Su içme isteğinin arkasındaki biyoloji. Susadınız çünkü kanınızın ozmotik basıncı arttı ve hipotalamusunuz ADH hormonu salgıladı. Görselde gördüğünüz bu mekanizmanın oluşumuysa evrimsel sürecin küçük bir kısmıdır.

Kısacası yine ortada özgür iradenin göstergesi olacak bir durum yok. O an su içmek zorundaydınız. Burada belki minik bir hileyle “Ya su içme isteğime karşı gelirsem?” diye düşünebilirsiniz. Ama Sapolski’ye göre o düşüncenizin de arkasında yine biyolojiniz var.

Eğer Sapolski’ye hak verip özgür iradenin olmadığını kabul edersek ne olacak? Az önce de söylediğimiz gibi, Sapolski bu iddiasını daha da ileri götürüp ahlaki sorumluluktan bahsedemeyeceğimizi söylüyor. O halde mahkemeler, kanunlar, cezalar bunların hepsi birer saçmalık mı? Sapolski’ye göre bir bakıma evet. Çünkü ahlaki sorumluluk yoksa bir kişiyi suçlamanız mümkün değildir.

“Böyle şey olur mu canım?” diyorsanız Sapolski hakkında şunu belirtmekte fayda var. Evet, kendisi özgür irade yoksa ahlaki sorumluluk da olamaz diyor. Fakat bu, suça karşı hiçbir şey yapmayalım demek değildir. Ona göre suçu cezalandırmak değil, suçu öncesinden engellemeye çalışmak gerekiyor.

Peki Ya Özgür İrade Varsa?

Eğer buraya kadar okuduklarınızdan pek memnun olmadıysanız iyi haber! Robert Sapolski gibi özgür iradenin olmadığını düşünen bilim insanları şu an için azınlıktalar. Bunun yerine bilim camiasında özgür iradenin var olduğu ya da belli bir noktaya kadar var olduğu yönündeki görüş hakim. Özgür iradenin var olduğunu iddia eden isimlerden biriyse Kevin Mitchell’dir.

Dublin’deki Trinity College’da sinirbilimci olan Mitchell, Sapolski gibi biyolojimiz tarafından şekillendirildiğimizi kabul ediyor. Ancak Sapolski’den farklı olarak biyolojimizin bize özgür iradeyi kazandırdığını öne sürüyor. Nasıl mı?

Sinirbilimci Kevin Mitchell’e göre bir amipin çevresindeki besini fark edip ona doğru yönelmesi özgür iradesinin bir göstergesidir.

Mitchell’e göre en eski ve en ilkel canlıların bile kendi kaderlerini tayin edebilme yetenekleri vardı. Örneğin tek hücreli bir canlı bir besin kaynağına doğru hareket ettiğinde veya bir tehlikeden kaçındığında özgür iradesi devreye girer. Çünkü ona göre bu basit canlılar bile çevrelerinde ne olup bittiğini anlar. Ve kendi iç dinamiklerini ayarlayıp buna göre davranırlar.

Peki ama biyolojinin kendisi bizim kontrolümüz dışında olamaz mı? Mesela bu noktada Benjamin Libet‘in deneyi bu duruma bir örnektir. Libet’in deneyinde katılımcılar daha karar vermeden beyinlerinde elektriksel aktivite meydana gelmişti.

libet-deneyi
1983’de yapılan bu deneyde, deneklerden basitçe, parmağını kendi istediği anda oynatması istenmişti. Elbette bizim deneyimizden farklı olarak, araştırmaya katılan denekler aynı zamanda beyin ve sinirlerin aktivitesini ölçen özel cihazlara bağlı idiler.

Bu deney sonrası özgür iradenin varlığı konusu çokça tartışılmıştı. Mitchell bu durumu şu şekilde yorumluyor. Evet, beynimizde karar vermemizi sağlayan mekanizmalar var. Zaten aksi de beklenemezdi. Fakat ona göre o mekanizmalar bizi yönetmiyor. Biz, o mekanizmaları kullanarak karar veriyoruz.

Elbette Mitchell bu argümanını evrimsel olarak da temellendiriyor. Ona göre evrim, dünyada kendi yolunu bulma becerisine sahip canlıları destekliyor. Yani çevresindeki olayları algılayabilen ve buna göre de aksiyon alabilen canlılar evrimsel süreçte avantajlı konumdadır. Bunu bakteriler bile yapmaktadır. İnsanlarsa bu süreci sadece daha karmaşık işletirler.

O Halde Sonuç Ne?

Özgür irade meselesine bilimsel çerçeveden baktığımızda elbette bu konuda çalışanlar sadece biyologlar değil. Fizikçiler de konu hakkında oldukça farklı argümanlar ortaya atabiliyor. Yine de bir fikir birliği olduğunu söyleyemeyiz.

Örneğin Mitchell gibi özgür iradenin varlığına destek çıkan fizikçiler olduğu kadar Sabine Hossenfelder gibi Sapolski’nin fikirlerini benimseyen fizikçiler de var. Ancak bu yazımızda fizikçilerin görüşlerine yer veremeyeceğiz. Çünkü özgür irade konusunu bir de fizikçilerin gözünden incelemek ayrı bir yazıyı hak ediyor.

Mitchell ve Sapolski’nin argümanlarına geri dönecek olursak, ikisinden birinin haklı olduğunu söylemek zor. Çünkü iki bilim insanın da cevaplayamadığı sorular mevcut. Örneğin Sapolski’nin tezini destekleyen biyolojik ve kültürel güçlerin nasıl ölçüleceği bir soru işareti. Yani bunları ölçerek özgür irademiz olmadığına nasıl karar vereceğiz? Mitchell içinse insan gibi karmaşık bir canlının altta yatan fiziksel mekanizmalarla nasıl uyuşturulacağı bir soru işareti.

Kısacası iki taraf için de kesin haklı ya da haksız diyemiyoruz. Yanı sıra özgür irade konusu şu an için bilimsel bir sorudan çok felsefi bir soru olarak karşımıza çıkıyor.

Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Erdemli insanların yetişmesinde en önemli unsurun eğitim olduğunu düşündüğüm için lisans eğitimime matematik eğitimi üzerinden devam ediyorum. Kitap okumayı yazarların zihinlerine, düşünce dünyalarına girmek olarak gördüğümden kitap okumak benim için boş zaman aktivitesinden çok daha farklı bir konumdadır. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu