Psikoloji

Kriptomnezi: Başkasının Fikrini Kendimizin Zannetme Durumu

Kriptomnezi, bir fikrin tamamen size ait olduğunu sanmanız ama gerçekte o fikri daha önce bir yerden duyup unuttuğunuzu fark etmemenizdir. Bu duruma bazen “bilinçsiz intihal” de denir; çünkü kişi, başkasından aldığı bir fikri kendi üretimiymiş gibi hatırlar. Hafızanın bu ince oyunu, insan zihninin nasıl çalıştığını anlamak açısından oldukça ilginçtir.

Kriptomnezi

Araştırmacılar, laboratuvar ortamında bu etkiyi yeniden oluşturabiliyor. Bunun yolu, unutmayı dikkatli bir şekilde yönlendirmekten geçiyor. Hafıza tamamen silinmiyor ama kişi, artık o bilgiyi bir hatıra olarak tanımıyor. Yani bilgi kaybolmuyor, sadece kaynağı bulanıklaşıyor. Bu noktada, kişi kendi hafızasındaki bilgiyi dışarıdan edinilmiş değil, kendi zihinsel üretimi olarak algılıyor.

Kriptomnezi Nedir?

Kriptomnezi kelimesi “gizli bellek” anlamına gelir ve aslında oldukça yaygın bir durumdur. Bir toplantıda başkasının önerdiği çözümü, aradan zaman geçince kendi fikriniz gibi hatırlamanız mümkündür. Bu sadece teorik bir olgu değil; örneğin bir plastik cerrahi dergisinde “yeni” olarak sunulan bir teknik, sonradan onlarca yıldır eğitimlerde anlatıldığı ortaya çıkmıştır.

Günlük hayatta da kriptomneziye sıkça rastlanır. Yeni bir kokteyl keşfettiğinizi sanırsınız, bir kelime oyununu kendiniz bulduğunuza inanırsınız ya da farklı bir spor egzersizi geliştirdiğinizi düşünürsünüz. Ya da belki de yıllardır bilinen bir matematik formülünü, bir yerlerde okuyup unutmuşsunuzdur. Sonrasında da bir problemi çözerken bu okuduğunuz formül aklınıza gelir. Bunun sonucunda bu çözüm yöntemini ilk kendinizin bulduğunu düşünebilirsiniz. Oysa tüm bunlar, kimi zaman zihninizin size oynadığı küçük bir oyunun sonucudur.

George Harrison

Kriptomneziye dair en bilinen örnek, Beatles üyesi George Harrison’a aittir. Harrison, 1969 yılında yazdığı “My Sweet Lord” adlı şarkıyla dünya çapında büyük bir başarı elde etti. Ancak kısa süre sonra Bright Tunes adlı yapım şirketi, şarkının 1963’te The Chiffons grubunun seslendirdiği ve listelerde bir numaraya çıkan “He’s So Fine” adlı parçayla neredeyse aynı melodiyi taşıdığı gerekçesiyle Harrison’a dava açtı. Şirket, bunun doğrudan intihal olduğunu öne sürdü.

Harrison, The Chiffons’un şarkısını tanıdığını kabul etti ancak kasten kopyalamadığını savundu. Mahkeme hâkimi ise, olayın duygusal yönünü gözeten bir dille karar verdi: Bu, “Bay Harrison’ın bilinçaltı belleğinde yer etmiş bir şeyin farkında olmadan kopyalanması” olmalıydı. Yani bilinçli olmasa bile bu bir kopyaydı. Harrison, 500 bin dolardan fazla telif ödemeye mahkûm edildi. Tartışmayı tamamen kapatmak için daha sonra “He’s So Fine” şarkısının haklarını satın aldı.

Kriptomnezi Neden Gerçekleşir?

1989 yılında Amerikalı psikologlar Alan Brown ve Dana Murphy, kriptomneziyi laboratuvar ortamında incelemek için özgün bir deney tasarladı. Bu yöntem, ilerleyen yıllarda pek çok araştırmaya ilham verdi. Deney üç aşamadan oluşuyordu.

İlk aşamada katılımcıların görevi, karmaşık bir soruna yaratıcı çözümler üretmekti. Aradan zamangeçtikten sonra yapılan ikinci oturumda, katılımcılardan önceki oturumda sunulan fikirlerin kime ait olduğunu hatırlamaları gerekliydi. Son oturumda ise daha önce hiç dile getirilmemiş, tamamen özgün fikirler ortaya koymaları gerekiyordu.

Son yirmi yılda bu yöntemi kullanan onlarca deney aynı sonuca ulaştı. Katılımcılar ikinci oturumda sıkça başkalarının fikirlerini kendilerine ait sanıyordu. Üçüncü oturumda da daha önce duydukları fikirleri sanki o an üretmiş gibi sunuyorlardı. Üstelik bu karışıklık bilinçli bir sahiplenmeden kaynaklanmıyordu.

Kriptomnezi, çoğu zaman kaynağı unutmakla başlar. Araya ne kadar zaman girerse, kriptomneziye o kadar sık rastlanır. Eğer fikirler benzer kişilerden geliyorsa—örneğin hepsi sınıf arkadaşlarınızsa—bu da karışıklığı artırıyor. Hatta cinsiyet bile fark yaratır. Kadınlar daha çok diğer kadınların, erkeklerse daha çok diğer erkeklerin fikirlerini kendilerinin sanmaktadır.

Bir de “sıradaki kişi” etkisi var. Beyin fırtınası oturumlarında sizden hemen önce konuşan kişinin fikrini sahiplenme olasılığınız biraz daha yüksektir. Çünkü o konuşurken, siz zaten sıranın size geleceğini düşünerek kendi fikrinize odaklanmaya başlamış oluyorsunuz.

Ama kriptomneziyi en çok artıran şey, katılımcılardan mevcut fikri geliştirmelerinin istenmesidir. Çünkü bir fikre en küçük bir katkıda bulunduğunuzda, onu kendinize ait sanmanız çok kolaylaşır. Üzerinden birkaç hafta bile geçse, yaptığınız en ufak ekleme ya da değişiklik, o fikrin “başından beri sizin” olduğu izlenimini yaratmaya yetecektir.

Kriptomnezi Esnasında Beynimizde Neler Olur?

Şöyle bir durumu hayal edin. Geçen hafta bir toplantıda karmaşık bir sorun tartışılırken, bir çözüm önerdiniz. Konu kısa süre sonra değişti, kimse fikre geri dönmedi. Ardından bir meslektaşınız farklı bir çözüm sundu ve ekip, önce onu denemeye karar verdi.

Bir sonraki toplantıda o çözümün işe yaramadığı ortaya çıktı. Neyse ki aynı meslektaşın bu kez daha iyi, hatta harika bir fikri var: sizin fikriniz. Masaya bakıyorsun. Dehşet içinde fark ediyorsun ki, bu fikrin sana ait olduğunu hatırlayan tek kişi sensin. Peki meslektaşının beyninde ne oldu da bunu kendi fikri sandı?

Cevap, belleğin iki farklı türü arasındaki ilginç farkta gizli: anlamsal bellek ve otobiyografik bellek. Anlamsal bellek, bildiğimiz ama nereden bildiğimizi hatırlamadığımız şeyleri içerir. Örneğin İngiltere ile Fransa arasındaki deniz geçidinin adını biliyor olabilirsiniz. Ama bu bilgileri nerede, ne zaman öğrendiğini çoğu zaman hatırlamazsınız.

Otobiyografik bellek ise yaşadığımız olayları kaydeder. Ne zaman, nerede ve kiminle olduğumuzu, gün müydü gece miydi, evde miydik dışarıda mıydık—bu bağlamları, en azından bir süre, bellekte tutmaya çalışır.

Toplantıda sunduğun çözüm, önce meslektaşlarının otobiyografik belleğinde kısa bir süreliğine yer aldı. Ama zamanla bu bağlam silinip gitti. Geriye kalan ise fikrin kendisiydi ve o da anlamsal bellekte, senden kopuk bir şekilde yerleşti. O fikir artık, toplantıya dair bir anı değil, konuyla ilgili bilinen bir bilgi haline geldi.

Sonuç Olarak

İşte bu yüzden kriptomnezi sadece bir unutkanlık sorunu değil. Tam tersine, belleğin bir bölümü—örneğin meslektaşının anlamsal belleği ya da George Harrison örneğinde olduğu gibi müzikal belleği—fikri oldukça iyi hatırlıyor. Ama fikrin kimden geldiğini tutan diğer sistem bu bağlantıyı kuramıyor. Kriptomnezi, bu iki bellek süreci arasındaki uyumsuzluktan doğuyor.

Evrimsel açıdan bakıldığında, bu düzenin bir mantığı da var. Bir sorunla karşılaştığınızda, fikrin kime ait olduğunu hatırlamak, hayatta kalma açısından pek işe yaramayacaktır. Ama fikrin ne olduğunu hatırlamak, kritik bir fark yaratabilir.


Kaynaklar ve İleri Okumalar:

  • Marsh RL, Bower GH. Eliciting cryptomnesia: unconscious plagiarism in a puzzle task. J Exp Psychol Learn Mem Cogn. 1993 May;19(3):673-88. doi: 10.1037//0278-7393.19.3.673. PMID: 8501434.
  • The Science of ‘Accidental’ Joke-Stealing and Plagiarism; Yayınlanma tarihi: 5 Mayıs 2015; Bağlantı: https://www.thecut.com/

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Ceren Demir

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Ekonomi bölümünde yüksek lisansa devam ediyorum ve İstanbul Gelişim Üniversitesi'nde akademik görevimi sürdürüyorum. Spora, sanata (özellikle resim sanatı), müziğe, doğaya, doğa sporlarına, felsefeye, psikolojiye, kitaplara, filmlere düşkünüm.. Okumayı, yazmayı, öğrenmeye çabalamayı çok seviyorum. Amaçlı ve amaçsız yaşamanın çeşitli noktalardan artı ve eksileri olduğunu düşünsem dünyadaki her şeyin gelip geçici olduğuna inanıyorum. Yine de -her şeye rağmen- ben uzun süredir amacı olanlardanım.. Buradan enerji sağlayabiliyorum.. Çoğunlukla enerjik, dışa dönük olsam da yeri geldikçe oldukça içe kapanmaya ve yalnızlığa susayabiliyorum. İkisi de keyifli ve öğretici.. Matematiksel sitesinin öncelikle hayranı olan bir okuruyum sonra Matematiksel’e katkı sağlamaya çalışan enfes ekibin bir parçasıyım.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir