Toplum Bilimi

Proksemik Yani Kişisel Alan: Bize Ne Kadar Boşluk Lazım?

Kişisel alan, bireylerin kendilerini rahat ve güvende hissettikleri, başkalarının izinsiz girmesini istemedikleri fiziksel ve psikolojik mesafedir. Bu alan bir bariyer gibi işlev görür. İnsanlar, başkalarına ne kadar yakın duracaklarına karar vererek hem kendilerini korurlar hem de karşı tarafla iletişimlerini düzenlerler.

kişisel alan
İnsanların sokakta yürüme şekli, görünüşe göre sonu olmayan bir hayal kırıklığı gibidiSonucunda hepimizin kişisel alanı vardır. Bu alanın içine tanımadığımız kişilerin dahil olmasından çok da mutlu olmayız.

Günlük hayatta kişisel alan, selamlaşmadan iş görüşmesine, toplu taşımadan market kuyruğuna kadar her yerde önemlidir. Mesafeyi doğru ayarlamak, karşı tarafa saygı göstermek ve iletişimde denge kurmak anlamına gelir. Aksi takdirde insanlar rahatsızlık, utanç veya stres hisseder.

Kişisel Alan Nedir?

En yakın partnerleriniz, arkadaşlarınız veya aileniz dışındaki insanlar fazla yaklaştığında içgüdüsel olarak geri çekilmek istersiniz. Yüzünüze çok yaklaşmaları rahatsız edici gelir. Fiziksel temas kurmaları bu rahatsızlığı daha da artırır.

Psikolojide kişisel alan üzerine yapılan araştırmalar uzun bir geçmişe sahiptir. Bu çalışmalar, insanların başkalarının varlığında kendilerini rahat hissedebileceği bir fiziksel yakınlık bölgesi olduğunu ortaya koymuştur. Bu mesafe, güvenli alan hissini korur.

Bu yakınlık sorun yaratmasın diye insanlar görünmez bir sınır oluşturmaya çalışır. Bunu sağlamanın en kolay yolu göz teması kurmaktan kaçınmaktır. Yan yana asılı kayışlara tutunduğunuz kalabalık bir yolculukta, yanınızdaki yabancının yüzüne doğrudan bakmanın iyi bir fikir olmadığını bilirsiniz. Bunun yerine yere bakar veya telefonunuzu incelersiniz.

asansöre binmek
Asansöre yalnız bindiğimiz zaman bir sorun yok. Ancak asansör durup yanımıza birileri geldiğinde o rahatsız edici duygu oluşur.

İnsanlar kişisel alan konusunda oldukça sahiplenicidir. Örneğin bir sınıfta ya da toplantıda hep aynı koltuğa oturmayı alışkanlık edinmiş olabilirsiniz. Bir gün bir-iki dakika geç kalırsınız ve bakarsınız ki biri “sizin” yerinize oturmuş. O süre boyunca yeni yerinizde rahatsızlık hissedersiniz. Sonraki sefer erken gidip o koltuğu yeniden almak istersiniz.

Kişisel alan üzerine yapılan çalışmalara dair önemli bir örnek, 2017’de İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi’nden Laura Lewis ve ekibinin havayolu yolcuları üzerine yürüttüğü araştırmadır. Uçaklar kişisel alanın nasıl algılandığını incelemek için ideal bir ortam sunar.

Havayolu seyahatinde katılımcıların listelediği kişisel alan ihlalleri üç ana tema etrafında toplandı. Birincisi, doğrudan bedensel ihlallerdi. Diğer yolcunun hareket ederek ya da kolları veya bacaklarıyla kişiye dokunması buna örnektir. Ayrıca koltukların fazla yakın olması da fiziksel yakınlığı rahatsız edici kılıyordu.

kişisel alan
Bu tarz kişisel alan ihlalleri muhtemel bir kişinin başına geleceklerden en kötülerinden biri…

İkinci tema, yolcuların eşyalarını kullanarak alanı tekellemesi veya kontrol etmesiydi. Başkalarının eşyalarıyla alanı kaplaması kişisel sınırları ihlal ediyordu. Üçüncü tema, “duyusal” ihlallerden oluşuyordu. Aşırı gürültü, kötü kokular, yetersiz hijyen, yiyecek veya içecek kullanımı ve istenmeyen sohbet gibi durumlar yolcuların kişisel alan algısını bozuyordu.

Kişisel Alan Sınırlarımız

Bu bulgularda dikkat çekici olan nokta, havayolu seyahatinin getirdiği bariz fiziksel temas ve dar koltuk sorunlarının yanı sıra, katılımcıları neredeyse aynı derecede rahatsız eden duyusal alan ihlallerinin de bulunmasıdır.

Bunu kendiniz de rahatlıkla anlayabilirsiniz. Örneğin, yanınıza oturan bir yabancının durmaksızın konuştuğu veya soru sorduğu bir yolculuğu hatırlayın. Benzer bir rahatsızlığı, kamusal bir alanda yüksek sesle telefonla konuşan birinin yanında da hissedebilirsiniz.

Elbette dikkatinizi toplamaya çalışarak bu rahatsızlığı azaltabilirsiniz. Ancak çoğu durumda çözüm olarak kulaklık takıp bu sesi bastırmayı tercih edersiniz. Bu örnekler, kişisel alanın yalnızca fiziksel sınırlarla ilgili olmadığını; gürültü ve diğer duyusal etkilerin de önemli bir rol oynadığını ortaya koyar.

Proksemik kişisel alanın ve insanların mesafe kullanımının incelenmesine genel olarak verilen addır.

Kişisel alan üzerine yapılan ilk sistemli çalışmalar Antropolog Edward Hall tarafından 1966 yılında ortaya konmuştur. Hall, kişisel alanı dört düzeyde tanımlar. Bu düzeyler, farklı sosyal bağlamlarda hangi mesafenin uygun kabul edildiğini gösterir. İnsanların kendilerini rahat ya da rahatsız hissetmesi, bu örtük sosyal kurallara dayanır.

  • Mahrem Bölge (45 santimetreye kadar): Bu en yakın alan kucaklaşma gibi fiziksel temas içeren ilişkiler içindir. Yalnızca aile üyeleri, yakın arkadaşlar ve evcil hayvanlar bu bölgeye kabul edilecektir. Başkalarının bu mesafeye girmesi genellikle rahatsızlık ve savunma tepkileri doğurur.
  • Kişisel Alan (45 cm – 1.2 metre): Arkadaşlar ve tanıdıklarla etkileşimler bu mesafede gerçekleşir. Bu alan, sosyal olarak yakın olduğumuz ama mahrem ilişki içinde olmadığımız kişilerle konuşurken bizi rahat hissettirir. Yabancıların bu mesafeye girmesi ise huzursuzluk yaratır.
  • Sosyal Alan (1.2 metre – 3.6 metre): Rutin sosyal etkileşimlerde kullanılan bölgedir. İş ortamında, tanımadığımız kişilerle veya resmi ortamlarda yapılan görüşmelerde bu mesafe korunur.
  • Kamu Alanı (3.6 metre – 7.6 metre): Kamusal alandaki iletişim için tercih edilen mesafedir. Parkta yürürken veya alışveriş merkezinde hareket ederken insanlar arasında bu uzaklığın korunması beklenir. Bu mesafe, anonimlik ve rahatlık sağlar.

Kişisel Alan İle İlgili Öneriler

Yukarıda verilen mesafe ölçümleri Amerika’da yaşayan bireyler üzerinde yapılan araştırmalardan elde edilmiştir. Bu rakamlar kültürel bağlamda ortalama değerlerdir ve evrensel değildir.

Kişisel alan, kültürel faktörlerden önemli ölçüde etkilenir. Birçok Latin Amerika ve Orta Doğu ülkesinde insanlar daha yakın mesafelerde iletişim kurar. Yakın durmak, samimiyet ve sıcaklık göstergesi olarak algılanır. Buna karşılık İskandinav ve birçok Asya ülkesinde kişiler arası mesafe daha uzundur. Burada daha fazla mesafe, saygı ve nezaket ifadesi olarak görülür.

Bu farklılıklar, kişisel alanın yalnızca biyolojik ya da evrensel bir ihtiyaç olmadığını; aynı zamanda kültürel normlar ve sosyal beklentiler tarafından şekillendirildiğini gösterir. Bu nedenle verilen rakamlar bağlamdan bağımsız kesin kurallar olarak değil, ortalama eğilimler olarak değerlendirilmelidir. Ancak yine de araştırmalar kişisel alan sorunlarıyla başa çıkmak için beş öneri sunar.

Birincisi, arkadaşlarınıza karşı nazik olun. Yakın tanıdığınız kişilerin kişisel alanına girme konusunda daha fazla özgürlüğünüz vardır. Ancak bunun onlar için her zaman sorun olmayacağını varsaymayın. Onların rahatını önemseyin.

İkincisi, çevrenizi gözlemleyin. Özellikle dar veya kaçışın zor olduğu alanlarda sınırları gözetin ve insanlara saygılı olun. Başkalarının alanına saygı göstermek sosyal uyum sağlar.

Üçüncüsü, yüzleşebiliyorsanız yüzleşin; ama mümkün değilse başka yollar bulun. Rahatsız olduğunuzda doğrudan dile getirmek iyi bir çözüm olabilir. Ancak bu mümkün değilse dikkatinizi başka yere yöneltin ya da sınır ihlalinin hoş olmadığını dolaylı biçimde belli edin.

Dördüncüsü, duyuları ihlal etmeyin. Güçlü kokular kullanmak, kamusal alanda yüksek sesle konuşmak veya yabancılara fazla kişisel sorular sormak rahatsızlık yaratır. Bu tür duyusal müdahalelerin farkında olun ve sınırları aşmamaya özen gösterin.

Beşincisi, beden dilini okumayı öğrenin. Karşınızdakinin davranışlarını gözlemleyerek fazla yaklaştığınızı anlayabilirsiniz. İnsanların geri çekilmesi, huzursuz hareketler veya kaçınan bakışlar mesafenizi ayarlamanız gerektiğini gösterir. Bu tür ipuçlarına dikkat edin ve gerekirse geri adım atın.

Sonuç olarak

Kişisel alan tüm ilişkilerde önemli bir unsurdur. Ancak önemi anlaşıldığında ve sınırları gözetildiğinde yönetilmesi görece kolaydır.


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • Why Do We Have Personal Space?; Bağlantı: https://www.livescience.com
  • Lewis, L., Patel, H., D’Cruz, M., & Cobb, S. (2017). What makes a space invader? Passenger perceptions of personal space invasion in aircraft travel. Ergonomics, 60(11), 1461–1470. doi: 10.1080/00140139.2017.1313456u/
  • Corbetta, Alessandro & Meeusen, Jasper & Lee, Chung-min & benzi, roberto & Toschi, Federico. (2018). Physics-based modeling and data representation of pedestrian pairwise interactions. 10.13140/RG.2.2.25033.85604.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir