Günlük Hayatın Felsefesi

Sartre “Cehennem Başkalarıdır” Derken Ne Demek İstemişti?

“Cehennem başkalarıdır” sözü, varoluşçu filozof Jean-Paul Sartre’a aittir ve sıkça yanlış anlaşılır. Genellikle, Sartre’ın insanlardan nefret ettiği ya da insan ilişkilerinden uzak durmayı savunduğu düşünülür. Oysa bu ifade, varoluşçuluğun temel bir sorununa işaret eder: Başkalarının bakışı altında kendimizi tanımlama zorunluluğu.

Varoluşçuluk Nedir?

“Varoluşçuluk” terimi çoğumuza tanıdık gelecektir. Hatta “varoluşsal kriz” ya da “varoluşsal kaygı” gibi ifadeleri de sıkça duyarız. Bu ifadeler popüler kültürde sıkça kullanılsa da, kökenleri 20. yüzyılın başlarına dayanan daha derin bir düşünce akımına dayanır.

Varoluşçuluk, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da öne çıkan bir felsefi yaklaşımdı ve 1950’ler ile 1960’lar boyunca etkisini sürdürdü. Varoluşçu düşünürler — Søren Kierkegaard, Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Maurice Merleau-Ponty ve Albert Camus gibi isimler — insanın kendi yaşamının merkezinde olduğunu ve hayatının yönünü belirleme gücüne sahip olduğunu savundu.

Varoluşçuluğun merkezinde, insanın kendi kaderinin belirleyicisi olduğu inancı yatar. Yani, yaşamımızın yönünü belirleme gücü yalnızca bize aittir. Varoluşçulara göre ortada önceden yazılmış bir plan, kaçınılmaz bir kader yoktur. Bunun yerine, insan tamamen özgürdür.

Ölümün gerçekliği karşısında hayatı anlamlandırmakta zorlanan Sartre, Sözcükler isimli eserinde “yazarak var oluyorum” der ve ölüme karşı koyma yolu olarak yazarlığı seçer.

Sartre, “varoluş özden önce gelir” ilkesine inanır. Yani bizler bir amaçla doğmayız; hayatın anlamını kendimiz bulmalı ve inşa etmeliyiz. Bu özgürlük, aynı zamanda tam sorumluluk demektir. Dolayısıyla işler yolunda gitmediğinde suçlayacak başka kimse yoktur.

“Cehennem başkalarıdır” sözü ne amaçla söylenmiştir?

Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Albert Camus, hayatın tamamen saçma, mantıksız ve rastlantısal olduğunu, belirli bir yapısı olmadığını savunuyordu. 1940’lardan 1960’lara uzanan dönemde, bu düşünce tarzından doğan edebi ve tiyatral bir akım gelişti: Saçma Tiyatrosu.

Özellikle Sartre ve Camus, bu temayı işleyen birçok önemli oyun ve roman kaleme aldı. Sartre’ın çokça alıntılanan “Cehennem başkalarıdır” sözü, tek perdelik tiyatro oyunu Kapalı Kapılar Ardında (No Exit) adlı eserinden gelir. Oyunda, üç karakter cehennemde bir odada sonsuza dek birlikte kalmak zorundadır. Hepsi kısa süre önce ölmüştür ve artık birbirleriyle yüzleşmek zorundadır.

Jean Paul Sartre "Cehennem Başkalarıdır” Derken Aslında Ne Demek İstemişti?
Huis Clos, varoluşçu romancı ve felsefeci Jean-Paul Sartre’ın 1944 senesinde yazdığı bir tiyatro oyunu. Türkçe’ye Gizli Oturum, İngilizce’ye ise No Exit şeklinde çevrilmiştir.

Karakterler arasında hemen çatışmalar başlar. Garcin, Inez’e ilgi duyar. Ancak Inez ondan nefret eder ve ilgisini Estelle’e yöneltmiştir. Estelle ise Garcin’e ilgi duyar. Kimse aradığını bulamaz. Her biri, diğeri için bir engel hâline gelir. Başkalarının varlığı, onların özgürlüklerini kısıtlar. Sartre’ın sözünü ettiği “cehennem” tam da budur: Başkalarının yargılayan ve tanımlayan bakışı altında yaşamak.

Oyunun sonlarına doğru Garcin şöyle der:“Demek cehennem buymuş. Asla inanmazdım. Hani bize anlatılan o işkence odaları, alevler, kükürtler, kızgın demir çubuklar vardı ya… Hepsi uydurmaymış! Onlara hiç gerek yokmuş. Cehennem—başkalarıdır!

Başka bir deyişle, onları bekleyen fiziksel bir işkence yoktur. Cehennemi asıl katlanılmaz kılan şey, diğer insanlarla sürekli ilişki kurmak zorunda kalmanın yarattığı baskıdır. Santre sözünü aşağıdaki gibi açıklar:

Cehennem başkalarıdır” sözü sıkça yanlış anlaşılmıştır. Sanki bu ifadeyle, tüm insan ilişkilerinin zehirli ya da her zaman cehennem gibi olduğunu söylemişim gibi düşünülüyor. Oysa anlatmak istediğim bu değildi. Gerçekte kastettiğim şey şuydu. Eğer bir başkasıyla olan ilişkimiz bozulursa, sağlıksız bir hâle gelirse, o kişi gerçekten cehennem haline gelir.”

Sartre’ın görüşü hem kötümser hem de iyimserdir

Bir restoranda oturduğunuzu ve bir yabancıya dikkatlice baktığınızı hayal edin. Sonra bunun tersini düşünün: Birinin size aynı şekilde baktığını fark ediyorsunuz. Her iki durumda ne hissedersiniz, nasıl tepki verirsiniz?

Sartre’a göre, başkalarının varlığı dünyamızı kaçınılmaz biçimde değiştirir. Bu değişimi kontrol edememek ya da yönlendiremiyor olmak ise çoğu zaman rahatsız edicidir. Başkalarının bizim dünyamızı etkileme biçimleri farklı olabilir, ama değişmeyen tek şey şudur: Başkalarıyla bir şekilde ilişki kurmaktan kaçamayız.

Jean Paul Sartre "Cehennem Başkalarıdır” Derken Aslında Ne Demek İstemişti?
 René Magritte, 1932-1935,

Sartre’ın ünlü “röntgenci” örneği, başkasının bakışının kimlik ve özfarkındalık üzerindeki etkisini çarpıcı biçimde ortaya koyar. Bir kapı deliğinden gizlice birini izlediğinizi hayal edin. İzlediğiniz kişi, sizin orada olduğunuzu bilmediği için, sizin gözünüzde tamamen bir nesneye dönüşür. Siz de bu eyleme o kadar odaklanırsınız ki, kendi öznel varlığınızın farkına varmazsınız. Yani, başkasını nesneleştirirken, kendi benliğinizden uzaklaşırsınız.

Ama sonra bir ses duyarsınız—ayak sesleri, biri yaklaşıyor. Birdenbire kendi varlığınızın tamamen farkına varırsınız. Şimdi siz, başkasının bakışı altında nesne hâline gelen kişisiniz. O kişinin sizi görmesi, ne yaptığınızı yargılaması ihtimali, yoğun bir utanç duygusu yaratır.

Artık o “öteki”, sizin üzerinizde bir özne konumuna geçmiştir—çünkü sizi nesneleştirmiştir. Sartre’ın ifadesiyle, “öteki, [varlığınızın] anahtarını elinde tutar.” Bunun ne kadar insana özgü bir deneyim olduğunu anlamak için şu basit karşılaştırmayı düşünebilirsiniz. Aynı şeyi bir kedi fark etseydi, büyük olasılıkla benliğinizde böyle bir sarsıntı yaşamazdınız.

Sonuç Olarak;

Sartre’ın bakışı ilk bakışta fazlasıyla karamsar ve hatta alaycı görünebilir. Ancak düşüncelerinde önemli bir iyimserlik unsuru da vardır. Tüm insanların aslında birer özne olması, hepimizin eşit olduğu anlamına gelir. Birinin özne olarak saygı görmesi, ancak başka bir öznenin bunu tanımasıyla mümkündür. Yani birinin özgür olması, ancak hepimizin özgür olmasıyla gerçekleşecektir.

Oyunun son sahnesinde Garcin şöyle der: “Hiçbirimiz tek başına kurtulamayız; ya birlikte kurtuluruz ya da birlikte yitip gideriz. Seçelim.”

Bu replik, Sartre’ın Varlık ve Hiçlik adlı eserinde sıkça vurguladığı düşünceyi yansıtır: “Benim ya da senin değil, bizim kurtuluşumuz önemlidir; ben ya da sen değil, biz varız.” Bu bakış, bireysel özgürlüğün ancak ortak bir varoluş içinde anlam kazandığını gösterir.

Sartre’a göre cehennem, insanın kendi eylemleriyle yarattığı bir durumdur. Zaman ve mekâna bağlı olmayan bu cehennem, kişinin olumsuz davranışlarının sonucu olarak kendi kendine zorunlu kıldığı bir varoluş hâlidir. Cehennem dediğimiz şey, fiziksel bir işkence değil, derin bir psikolojik sıkışmadır. Ve bu yalnızca ölümden sonra değil, hayattayken de yaşanabilir.



Kaynaklar ve ileri okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir