Biyoloji ve Coğrafya

Denizin Büyülü Görüntüsü Yakamoz Ve Süt Denizi Nedir?

Birçok insan, ay ışığının deniz üzerindeki yansımasına “yakamoz” der. Ancak bu yaygın kullanım teknik olarak yanlıştır. Bu tür ışık yansımasına doğru ad olarak “mehtap” denmelidir. Gerçekte, “yakamoz” kelimesi Latince adı Noctiluca scintillans olan bir deniz canlısını ifade eder. Bu mikroskobik organizma, özellikle karanlık sularda hareketle uyarıldığında ışık yayar. Yani yakamoz, ay ışığı değil, canlıların neden olduğu doğal bir ışıltıdır.

Denizin Büyülü Görüntüsü Yakamoz Ve Sütlü Deniz Nedir?
Balık sürülerinin çok olduğu kıyılarda, dışarıdan beşeri bir etki olmadan da gözlemlenebilen yakamoz oldukça sihirli ve büyülü bir görüntü oluştururken, şarkılara ve şiirlere konu olmasına şaşırmamak gerek.

“Deniz, yer yer parlayan noktalarla ve geminin ardından uzanan, hafif süt renginde homojen bir iz şeklinde ışıltılıydı. Su bir şişeye alındığında kıvılcımlar saçıyordu…”

Bu satırlar, Charles Darwin’in zooloji defterine yazdığı ilk nottur. 6 Ocak 1832 tarihinde, Beagle gemisiyle Tenerife açıklarında seyrederken yazılmıştır. Darwin’in gözlemlediği şey, fiziksel hareketlere tepki olarak ışık saçan biyolüminesans canlılardı.

Canlılar tarafından ışık üretilip yayılması anlamına gelen biyolüminesans, Darwin için açıklanması zor bir fenomene dönüşmüştü. Oysa günümüzde biliyoruz ki, biyolüminesans özelliği hem karada hem denizde en az 40 kez evrimsel olarak bağımsız biçimde ortaya çıkmıştır.

MÖ 350 civarında, Antik Yunan filozofu Aristoteles de, bu tür ışımayı “soğuk ışık” olarak tanımlamıştı; çünkü bu ışıma ısı üretmiyordu. Bugün biliyoruz ki bu kimyasal ışık üretimi (kemilüminesans), “ışık taşıyan” anlamındaki lüsiferin adlı maddenin, lüsiferaz adlı bir enzim tarafından oksitlenmesiyle oluşur ve genellikle mavi-yeşil bir ışık ortaya çıkar.

Denizin Büyülü Görüntüsü Yakamoz Ve Sütlü Deniz Nedir?
Bu göz alıcı mavilik sadece suda herhangi bir hareket meydana geldiğinde ortaya çıkar. Bunun sunucunda mavi ışık saçan denizler ve göllerde suya girmek ve ışıkla oynamak mümkün olur.

Derin deniz canlılarının yüzde 75’inden fazlasının kendi ışığını ürettiği tahmin ediliyor. Örneğin fener balığı, yem gibi görünen ışıklı uzantılarını avlarını ağzına çekmek için kullanır.

Yakamoz Nasıl Oluşur?

Denizin Büyülü Görüntüsü Yakamoz Ve Sütlü Deniz Nedir?
Yakamoz (Latince: Noctiluca scintillans) uyarıldığında ışık saçan tek hücreli bir deniz canlısıdır. Akıntıyla hareket eder ve gerçekte yüzemez. Noctiluca scintillans, denizdeki en büyük tek hücreli canlılardan biridir.

Deniz yüzeyine daha yakın bölgelerde, biyolüminesans genellikle Noctiluca scintillans adlı plankton türü tarafından üretilir. Halk arasında “deniz parıltısı” ya da “yakamoz” olarak bilinen bu mikroskobik organizma, fiziksel bir uyarana yanıt olarak kısa ışık patlamaları üretir. Örneğin, kıyıya vuran dalgalar ya da plankton yoğunluğunun bulunduğu suya bir taş atılması bu ışımayı tetikler.

Organizma bir yırtıcı tarafından tehdit edildiğinde, topluca saçtıkları ışık yırtıcıyı ürkütür ve onun yerini belli eder. Bu sayede, daha büyük yırtıcıların dikkatini çeker ve saldırganın av olma ihtimalini artırır. Yani bu ışık üretimi, hem bir savunma mekanizmasıdır hem de hayatta kalma şansını artıran etkili bir biyolojik stratejidir.

Tarih boyunca insanlar, biyolüminesansı kendi yararlarına kullanmanın yaratıcı yollarını bulmuştur. Örneğin bazı yerli topluluklar, yoğun ormanlarda yollarını aydınlatmak için ışık yayan mantarları kullanmıştır. Benzer şekilde, madenciler erken dönem güvenlik lambası olarak ateşböceklerinden yararlanmıştır. Bu uygulamalardan ilham alan araştırmacılar, günümüzde biyolüminesansı potansiyel bir yeşil enerji kaynağı olarak yeniden değerlendirmektedir.

Bugün ise Aliivibrio fischeri adlı bakteriden elde edilen biyolüminesans, suyun toksisite düzeyini izlemek için kullanılmaktadır. Bu bakteri, kirleticilere maruz kaldığında ışık üretimi azalır; bu da ortamda potansiyel bir kirletici bulunduğunun habercisidir.

Biyolüminesans, savaş tarihinde bile rol oynamıştır. Işıltı yayan organizmalar, 1. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, Kasım 1918’de, son Alman denizaltısının batırılmasına dolaylı olarak katkı sağlamıştır. Denizaltı, biyolüminesansla parlayan bir plankton tabakası içinden geçerken arkasında parlayan bir iz bırakmış; bu iz, takip edilmesini mümkün kılmıştır.

Mareel (Milky Seas) Yani Sütlü Deniz Nedir?

Amerikan yelkenlisi Shooting Star’ın güvertesinden denize bakan denizciler, gizemli ve huzursuz edici bir manzaraya tanıklık etti. 1854 yılında, Endonezya’nın Cava Adası açıklarında yaşanan bu olayı gemi kaptanı şöyle anlattı.“Okyanus, sanki karla kaplı bir düzlüğe dönüşmüştü. Gökyüzünde neredeyse hiç bulut yoktu ama hava, bir fırtına kopuyormuşçasına karanlıktı… Manzara, hayranlık uyandıran bir dehşet taşıyordu — deniz fosfora dönüşmüş gibiydi.”

Bu çarpıcı tanıklık, “süt denizi” (milky seas) olarak adlandırılan nadir bir biyolüminesans olayına dair sayısız gözlemden yalnızca biridir. Geceleri gerçekleşen bu doğa olayı, okyanusun devasa bölgelerinin parlak yeşil ya da mavi bir ışıkla aydınlanmasına neden olur. Yüzyıllardır denizcileri şaşkına çeviren bu olağanüstü parıltı, hâlâ tam olarak çözülememiş gizemli olaylardan biri olarak kabul edilir.

Sütlü denizlerdeki biyolüminesansa bir tür bakteri neden olur.

Süt denizi olayları şu anda öngörülemez durumda ve bu da onları incelemeyi daha da zorlaştırıyor. Nitekim, deniz seviyesinden çekilmiş yalnızca bir fotoğrafın varlığı biliniyor; o da 2019 yılında kaydedilmiş. Ancak şimdi araştırmacılar, bu gizemli fenomeni çözmeye yönelik kritik bir adım attılar.

Araştırmacılar son 400 yıla ait süt denizi gözlemlerini derleyerek kapsamlı bir veri tabanı oluşturdu. Çalışmaya göre süt denizi olayları en çok Arap Denizi, Cava Adası’nın güneyi ve Banda Denizi gibi bölgelerde görülüyor.

Bu olayların, Hint Okyanusu Dipolü ve El Niño Güney Salınımı gibi büyük ölçekli hava sistemleriyle ilişkili olduğu düşünülüyor. 1985’te bir araştırma gemisinin topladığı örneklerde Vibrio harveyi adlı ışık yayan bakterilere rastlanması, bu parıltıların biyolojik kökenli olduğuna dair güçlü bir işaret sunuyor. Bu bölgeler, soğuk ve besin açısından zengin suların yüzeye çıktığı, biyolojik aktivitenin yoğunlaştığı alanlar.

Sonuç Olarak

Dünya üzerinde benzer özelliklere sahip pek çok yer olmasına rağmen, bu bölgelerde süt denizi olaylarının neden daha sık görüldüğü hâlâ net değil. Aynı şekilde, bu olgunun ekosistemler içindeki rolü de belirsizliğini koruyor. Parlayan deniz yüzeyleri sağlıklı bir ortamın göstergesi mi, yoksa bir tür ekolojik stresin işareti mi? Artık yeni oluşturulan veri tabanı sayesinde, bu sorulara yanıtlar aramak mümkün.


Kaynaklar ve İleri Okumalar

  • Wimalasiri, Udeshika & Dissanayake, D.C.T. & Jinadasa, Sinhalage & Wijesekera, Hemantha & Weidemann, Alan. (2020). Observations and Measurements of Planktonic Bioluminescence off the South. Coast and Puttalam Lagoon of Sri Lanka. Ocean Science Journal. 55. 340.
  • What is bioluminescence and how is it used by humans and in nature?. Yayınlanma tarihi: 27 Temmuz 2018. Bağlantı: What is bioluminescence and how is it used by humans and in nature?
  • First Images of Mysterious ‘Milky Seas’ Captured; Yayınlanma tarihi: 22 Temmuz 2022; Bağlantı: https://www.smithsonianmag.
  • Gomes, Helga & Goes, Joaquim & Al-Hashmi, Khalid & Al-Kharusi, Lubna. (2020). Global Distribution and Range Expansion of Green Vs Red Noctiluca Scintillans.

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Maide İdil İspir

Ben İdil, Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciyim. Bence insan olmaktaki en büyük şansımız düşünebilmek, konuşabilmek, okuyabilmek ve yazabilmek. Öyleyse bol şans! Ve keyifli okumalar…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir