Hepimiz her gün daha iyi bir yaşam için çabalıyoruz. Bu yolculukta, bazı önemli kişiliklerin hayat hikâyeleri ve motivasyon dolu sözleri bize ilham kaynağı olabiliyor. İşte Albert Einstein da bu ilham verici isimlerden biri. Gelmiş geçmiş en büyük dehalardan biri olarak kabul edilen Einstein, bizlere hayatla ilgili değerli tavsiyelerde bulunuyor.

Albert Einstein’ı genellikle özel ve genel görelilik teorileriyle tanırız. Bu öncü çalışmalar, kütle, hareket, zaman ve uzayla ilgili çığır açan teorilerin temelini atmıştır. 1921 yılında fotoelektrik etkiyi keşfetmiş ve bu buluşu sayesinde Nobel Fizik Ödülü’nü kazanmıştır. Elbette tüm bunlar son derece etkileyicidir; ancak Einstein’ı ilginç kılan yalnızca bilimsel başarıları değildir.
Ancak Einstein, yalnızca ünlü bir fizikçi değil; aynı zamanda bir pasifist, politik aktivist ve ırkçılık karşıtı olarak tarihin en etkili figürlerinden biriydi. Einstein, toplum normlarını hiçe sayan alışılmadık davranışlarıyla da tanınırdı: dağınık saçları, hazırcevap mizah anlayışı ve çoraplara karşı bitmeyen nefreti bunlardan sadece birkaçıydı.
Ancak pek bilinmeyen bir yönü, hayatı boyunca birçok arkadaşına, tanıdığına ve dönemin insanlarına içtenlikle verdiği yaşam tavsiyeleridir. Bu tavsiyeler, 21. yüzyılda belki de verildiği zamankinden çok daha anlamlı.
1. Tavsiye: Enerjinizi Önemli Olan Şeylere Harcayın
Einstein’ın görünüşü denince akla ilk gelen kelime “dağınık” olabilir. Karışık saçları, yıpranmış giysileri, çorapsız ayakkabıları… Ancak bunlar onu hiç rahatsız etmedi. Hayatının ilerleyen yıllarında, neredeyse bir üniforma gibi hep aynı kıyafetleri giydi: klasik bir ceket yerine deri mont, gri bir takım elbise ve tabii ki çorapsız ayakkabılar.

Kendini rahat hissettiren, sade ama işlevsel kıyafetler giyme fikri, son yıllarda kendi “imza tarzları” ile tanınan teknoloji girişimcileri sayesinde oldukça popüler hâle geldi:
- Steve Jobs: Meşhur mavi kot pantolonu ve siyah boğazlı kazağıyla (bu stil daha sonra Elizabeth Holmes tarafından taklit edildi),
- Jeff Bezos: Mavi kot pantolonla sade, kısa kollu gömlek kombinleri,
- Mark Zuckerberg: Tişört ve kot pantolon tercihleri,
- Satya Nadella: Kumaş pantolon, polo tişört ve genellikle Lanvin marka ayakkabılar,
- Jack Dorsey: Siyah kıyafetlerden oluşan kombinleri, bazen şapka, kapüşonlu sweatshirt ya da ceketle tamamlanır.

Tüm bu isimlerin bu şekilde giyiniyor olmalarının sebebiyse çok basit: verimlilik. Gün içinde çok sayıda karar almanız gerekiyorsa ya da zihinsel çaba gerektiren yoğun bir iş temponuz varsa, genel zihinsel yükünüzü azaltmak son derece önemlidir. Aksi takdirde, “karar yorgunluğu” olarak bilinen durumla karşı karşıya kalabilirsiniz. Yani, sürekli karar vermek zorunda kalmaktan dolayı yoruldukça sağlıklı kararlar alma yetimiz giderek zayıflar.
Einstein’ın kişisel görünümüne gösterdiği ilgisizlik, sadece kıyafet seçimleriyle sınırlı değildi; berbere gitmeye duyduğu hoşnutsuzluk ve çoğu zaman neredeyse okunaksız el yazısı da bu tutumunun yansımalarıydı. Ancak zihnini gerçekten önemli olan konulara odaklamasının meyvesi, dolu dolu ve tatmin edici bir yaşam oldu.
Peki biz bu tavsiyeden kendimize ne ders çıkaralım? Belki de gardırobunuzu sadeleştirerek sabahları birkaç dakikalık zaman kazanabilirsiniz. Bu dakikaları da sizin için gerçekten önemli olan şeylere ayırarak günü daha verimli geçirebilirsiniz.
2. Tavsiye: Kötü Olsanız Bile Sevdiğiniz Şeyleri Yapmaya Devam Edin
Albert Einstein deyince aklımıza direkt olarak fizik geliyor. Oysa ki Einstein’ın tutkuları fizik alanının çok ötesine uzanıyordu ve keman çalmak gibi bir çok becerisi vardı. Ancak belki de en çok keyif aldığı şey, yelkenliyle denize açılmaktı.
Einstein bu konuda şöyle yazar: “Denizde yapılan bir yolculuk, sükunet ve fikirleri farklı bir bakış açısıyla düşünmek için mükemmel bir fırsattır.” Einstein’ın zihni, sıradan bir aktiviteye odaklandığında özgürleşir ve bu da çoğu zaman heyecan verici yeni fikirlere kapı aralardı.

Buna rağmen, Einstein’ın pek de iyi bir yelkenci olduğu söylenemez. Sık sık yönünü kaybeder, teknesini karaya oturtur veya direğini devirdiği olurdu. Birçok yelkenci, onun teknesinden uzak durmaya çalışırdı; çünkü Einstein yüzme bilmiyor ve can yeleği giymeyi de inatla reddediyordu. Tekne sahipleri ve hatta çocuklar, bu dahi fizikçiyi sık sık boğulmaktan kurtarır, teknesini kıyıya çekmek zorunda kalırlardı.
Buradan çıkarabileceğimiz önemli bir ders var. Bir şeyi yapmak için mutlaka o konuda harika olmanız gerekmez. Eğer şarkı söylemek size keyif veriyorsa, mükemmel bir sese sahip olmayı beklemenize gerek yoktur. Yazmayı seviyorsanız, yazılarınızın usta bir yazarınkine benzemesi şart değildir. Önemli olan, size ne iyi geliyorsa onu yapmaya devam etmenizdir.
3. Tavsiye: Sorunlar İçinde Boğulmak Yerine Onları Çözülmesi Gereken Birer Bulmaca Gibi Görün
Bireysel olarak ve medeniyet olarak karşı karşıya kaldığımız sorunları düşünelim. Açlık, savaşlar, iklim değişikliği, ekonomik problemler ve daha nicesi… Peki, bu sorunları birer “kriz” olarak mı görüyorsunuz? Eğer öyleyse, muhtemelen onlara karşı bir çaresizlik hissi taşıyorsunuzdur; çünkü bir krizle yüzleşmenin içinde çok az güçlendirici yan vardır.
Ama eğer bu sorunlara birer “bulmaca” gözüyle bakarsanız, belki de onları çözmek için yeni ve yaratıcı bir yaklaşım geliştirme eğiliminde olabilirsiniz.

Einstein’ın sıkça yanlış anlaşılan ama en ünlü sözü olan “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” ifadesini düşünün. Işık hızına yakın hareket eden cisimlerin oluşturduğu problemi, Einstein’dan önce FitzGerald, Maxwell, Lorentz ve Poincaré gibi başka dahiler de ele almıştı. Ancak bu soruna devrim niteliğindeki özel görelilik teorisini getiren, Einstein’ın eşsiz bakış açısıydı.
Esnek ve kalıplara sıkışmamış bir dünya görüşüne sahip olan Einstein, diğerlerinin takılıp kaldığı varsayımları kolayca sorgulayabiliyordu. Bu da onun, başkalarının anında reddedeceği fikirleri düşünebilmesine olanak tanıyordu.
Einstein’ın bu yaklaşımını hem bireysel yaşamımıza hem de toplumsal hayata entegre edebiliriz. Günlük hayatımızda karşılaştığımız sorunları bir kenara itmek yerine, onları birer bulmaca gibi görüp çözüm yolları aramaya odaklanabiliriz.
4. Tavsiye: Sizi Gerçekten Büyüleyen Şeyler Hakkında Hem Uzun Hem de Derin Derin Düşünün

Uzun yaşamı boyunca Einstein, hem yakın çevresinden hem de hiç tanımadığı insanlardan yüzlerce mektup aldı. Bu mektuplardan biri, 1946 yılında masasının üzerine ulaştığında, gönderen kişi ondan yaşamıyla ilgili bir tavsiye istemişti. Einstein’ın yanıtı, hem keskin bir zekânın hem de derin bir şefkatin ürünüydü:
“Asıl mesele şu. Eğer sizi derinden ilgilendiren bir soruyla karşılaştıysanız, yıllarca ona sadık kalın ve size nispeten kolay başarı vaat eden yüzeysel sorunlarla yetinmeye asla kalkışmayın.”
Einstein en çok çözdüğü problemlerle tanınsa da, yaşamı boyunca çözemediği pek çok soru da vardı: gözlenen kuantum davranışını deterministik bir şekilde açıklamaya çalışmak ya da tüm fizik kuvvetlerini — kütleçekimi dahil — tek bir çatı altında birleştirecek bir teori geliştirmek gibi.
Bu ve benzeri soruları çözmek için birçok kişi denemiş ve başarısız olmuştur. Ancak en büyük sevinç ve tatmin, çoğu zaman çözümde değil, o çözüm için verilen mücadelede yatar.
Einstein’dan 5.Tavsiye: Siyasetin Sizi Öfke İle Doldurmasına İzin Vermeyin
Einstein, yalnızca dostları ve halktan insanlarla değil, geniş ailesiyle de iletişimini sürdürürdü. Kuzeni Lina Einstein’a yazdığı bir mektupta, hepimizin kulağına küpe olması gereken bir ders verir. “Politika söz konusu olduğunda hâlâ görev bilinciyle öfkeleniyorum, ama artık kanatlarımı çırpmıyorum, yalnızca tüylerimi kabartıyorum.”

Bu noktada, Einstein’ın bu tavsiyesi günümüzde de bizlere ışık tutuyor. Onun yaşadığı dönemde savaşlar büyük bir kutuplaşmaya yol açmıştı. Bugün ise, beslenme tercihlerimizden siyasi görüşlerimize kadar pek çok konuda hızla kutuplaşıyoruz. Bu durum önce kendimize, ardından da çevremizdekilere zarar veriyor. İşte bu yüzden, karşıt görüşlere saldırmak yerine, onları dinlemeyi ve anlamaya çalışmayı öğrenmemiz gerekiyor.
6. Tavsiye: Gerçeğin En Büyük Düşmanı Otoriteye Körü Körüne İtaattir
Çoğumuz, mantıksız, hatalı ya da yozlaşmış olduğundan neredeyse emin olduğumuz bir fikirle karşılaştığımızda, kanıtların bütününe bakmaksızın hemen ve yüksek sesle karşı çıkmaya hazır oluruz.
Eleştirel düşünme yetimizi bir kenara bırakıp “doğruyu” bildiğimize kendimizi inandırırız. Sadece bizimle aynı düşünenleri desteklemeye, farklı düşünen herkese karşı çıkmaya başlarız. Einstein’a göre bu durum, aklın ölümüdür. Bu zihinsel tavrı “kolektif delilik” ya da “sürü zihniyeti” olarak tanımlamıştır.

Örneğin, bir zamanlar saygın bir bilim insanı olan Johannes Stark Einstein’a ve görelilik kuramına karşı çıkmak amacıyla “Anti-Görelilik Topluluğu”nu kurdu. Bu saldırıların ardında yalnızca bilimsel tartışmalar değil, aynı zamanda yükselen milliyetçilik ve antisemitizm de vardı.
Einstein, hem Yahudi kimliği hem de bilimsel devrimleri nedeniyle hedef tahtasına oturtuldu. Kimi saldırılar, görelilik kuramının tamamen yanlış ve tehlikeli olduğunu öne sürerken, kimileri de bu teorinin aslında “gerçek” — yani Yahudi olmayan — bilim insanlarından çalındığını iddia ediyordu.
Einstein, bu suçlamaları başta gülünç ve zararsız bulsa da, zamanla çok daha ciddi bir tehdit oluşturduklarını fark etti ve şu çarpıcı sonuca ulaştı. “Otoriteye körü körüne itaat, gerçeğin en büyük düşmanıdır.”
Bugün, sahte haberlerin, bilgi kirliliğinin hızla yayıldığı bir çağda, bu söz daha fazla anlam taşıyor.
7. Tavsiye: Bilim, Hakikat ve Eğitim Sadece Ayrıcalıklı Azınlık İçin Değil, Herkes İçindir
Einstein, 1930’larda Amerika’ya göç edip 1940’ta vatandaşlık kazanmasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri hükümetine karşı zaman zaman oldukça eleştirel bir tavır sergilemiştir. Özellikle sistematik ırkçılık, Einstein’ın Yahudi karşıtlığına karşı duyduğu hassasiyetle benzer bir duygusal yankı uyandırmıştır

FBI, Einstein hakkında ilk dosyasını 1932 yılında açtı. Alberte Einstein 1955’te hayatını kaybettiğinde bu dosya 1400 sayfayı aşmıştı.
1937 yılında, siyahi opera sanatçısı Marian Anderson yerel (ayrımcı) otellerden birinde konaklamayı reddedilince, Einstein onu kendi evinde misafir etti. 1946’da ise ezber bozan bir adım attı. Amerika’nın ilk derece veren siyahi üniversitesi olan Lincoln Üniversitesi’ni ziyaret etti. Burada öğrencilere ders verdi, sorularını yanıtladı ve onlarla birebir sohbet etti.
Bugünün dünyasında da Einstein’ın, bilimin ve eğitimin herkes için erişilebilir olmasını savunacağından hiç kuşkumuz olamaz. Bilimin ortaya çıkardığı bilgi ve gerçekler hiçbir ırka, millete ya da gruba ait değildir. Onlar tüm insanlığa aittir.
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- Einstein’s 7 rules for a better life. Bağlantı: Einstein’s 7 rules for a better life – Big Think. Yayınlanma tarihi: 16 Ocak 2024
Matematiksel