Çoğu insan, salgın hastalıkları mikroplarla ya da fiziksel yollarla bulaşan durumlar olarak görür. Oysa zihnin gücünü ve tehdit altında hissettiğinde beden üzerindeki etkisini asla küçümsememek gerekir. Tarih boyunca bunun pek çok çarpıcı örneği yaşanmıştır. Bunlardan en dikkat çekici olanlarından biri, 30 Ocak 1962’de Tanzanya’da meydana gelmiştir.

Tanzanya Gülme Krizi Nasıl Başladı?
1962 yılının Ocak ayında, Tanzanya’nın batısındaki Victoria Gölü yakınlarında yer alan Kashasha’daki bir yatılı okulda üç kız öğrenci, aniden histerik bir şekilde gülmeye başladı. Başta yalnızca bir anlık gerginlik tepkisi gibi görünen bu durum, kısa sürede kontrolden çıktı. Öğrencilerin yaklaşık %60’ı benzer şekilde kahkaha krizlerine kapıldı.
Bu beklenmedik gülme nöbetleri günlerce sürdü. Normalde insanlar yalnızca birkaç saniye, bazı öğrenciler saatler boyunca durmaksızın gülmeye devam ediyordu. Zamanla krizler öyle rahatsız edici bir hâl aldı ki, öğretmenler dersleri iptal etmek ve öğrencileri evlerine göndermek zorunda kaldı.
Ancak bu karar, istemeden de olsa salgının yayılmasına neden oldu. Yatılı öğrenciler ailelerinin yanına döndüğünde, onları karşılamaya gelen bazı ebeveynler de aynı belirtileri göstermeye başladı. Garip bir şekilde, okulda görev yapan hiçbir öğretmen ya da yetişkin bu durumdan etkilenmemişti.

Kriz dalga dalga yayıldı ve yakındaki köylere ulaştı. Özellikle gençler arasında görülen bu toplu psikojenik reaksiyon, aralıklarla ortaya çıkarak yaklaşık 18 ay boyunca sürdü. Bu süreçte 1.000’den fazla kişi etkilendi, 14 okul geçici olarak kapatıldı. Semptomlar yalnızca gülmeyle sınırlı değildi. Ağlama nöbetleri, huzursuzluk, ani hareketler ve zaman zaman şiddet de eşlik ediyordu. Fakat tüm bu belirtilere yol açacak fiziksel ya da çevresel bir neden saptanamadı.
Yaklaşık bir buçuk yıl sonra, salgın başladığı gibi gizemli biçimde sona erdi. Nöbetlerin süresi kısaldı, vakalar azaldı ve sonunda bölge sakinleri günlük hayatlarına geri döndü.
Tanzanya’da Gülme Krizine Ne Neden Oldu?
2003 yılında, Tanzanya’daki kahkaha salgınının üzerinden 41 yıl geçmişti. Bu ilginç olayı araştırmaya başlayan doktora öğrencisi Christian Hempelmann, yaşananları kitlesel histeri—bir diğer adıyla kitlesel psikojenik bozukluk—olarak tanımladı.
Kitlesel histeri, belirli bir fiziksel nedeni olmadan, hastalık benzeri belirtilerin gizemli bir şekilde ortaya çıkması ve hızla yayılmasıdır. Genellikle dış dünyaya kapalı, sosyal olarak izole gruplarda görülür ve yüksek stres seviyesine sahip topluluklarda daha sık meydana gelir.

Bu tür vakaların en büyük zorluğu, nadir görülmeleri nedeniyle doğrudan gözlemlenememeleri ve ne zaman ortaya çıkacaklarının tahmin edilememesidir. Dahası, onları neyin başlattığı ya da sona erdirdiği de çoğunlukla belirsizdir. Bu durum, insan psikolojisine dair bilgilerimizin hâlâ ne kadar eksik olduğunu gözler önüne serer.
Kitlesel histeriye dair başka çarpıcı örnekler de mevcuttur. Örneğin 1991’de ABD’nin Rhode Island eyaletinde bir lisede benzer bir olay yaşandı. Bir öğrenci, havalandırma sisteminden zehirli gaz geldiğini sanarak fenalaştı; gözlerinin yandığını ve karnının ağrıdığını söyledi. Ardından aynı odadaki diğer öğrenciler ve öğretmen de benzer semptomlar göstermeye başladı.
Korkuyla dışarı kaçtıklarında, onları gören yan sınıflardaki kişilerde de aynı belirtiler ortaya çıktı. Ancak yapılan tüm incelemelere rağmen okulda herhangi bir toksik maddeye rastlanmadı. Olayı inceleyen doktorlar, bu durumun, o dönemde yaşanan Basra Körfezi Savaşı’nın yarattığı kimyasal saldırı korkusuyla tetiklenen bir toplu histeri vakası olduğunu belirtti.

Bu tür olayların tarihteki en bilinen örneklerinden biri ise 17. yüzyılda gerçekleşen Salem cadı mahkemeleridir. Kitlesel korku, söylentiler ve psikolojik etkiler, onlarca insanın cadılıkla suçlanmasına ve yargılanmasına yol açmıştı.
Sonuç Olarak;
Tanzanya’daki kahkaha salgınını inceleyen bazı uzmanlar, olayın temelinde kültürel bir çatışma olduğunu savunur. Onlara göre, öğrenciler evde geleneksel muhafazakâr değerlerle büyürken, okulda bu değerlere karşı çıkan modern fikirlerle karşılaştı. Bu çatışma, zihinsel bir gerilim yarattı. Tanzanya’nın o dönemde İngiliz sömürgesi olması da bu baskıyı artırdı. Bazı araştırmacılar ise gülme nöbetlerinin beyni etkileyen viral bir enfeksiyondan kaynaklandığını öne sürdü; ancak bu görüş yaygın kabul görmedi.
Peki, o insanlar gerçekten keyif aldıkları için mi güldü, yoksa istemeden kitlesel bir psikolojik dalgaya mı kapıldılar? Bu olay bir salgın tanımına ne kadar uyuyor? Bu sorular hâlâ netlik kazanmadı. Yine de bu olay, insan davranışları hakkında çok şey anlatıyor. İnsanlar çevresindekilerin tepkilerine kolayca uyum sağlıyor. Bu da sosyal çevrenin, bireyin ruh sağlığı üzerindeki etkisini açıkça gösteriyor. Kiminle vakit geçirdiğiniz, nasıl hissettiğinizi doğrudan etkiliyor.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Hempelmann, Christian. (2007). The laughter of the 1962 Tanganyika ‘laughter epidemic’. Humor-international Journal of Humor Research – HUMOR. 20. 49-71. 10.1515/HUMOR.2007.003.
- The 1962 Laughter Epidemic of Tanganyika Was No Joke. Yayınlanma tarihi: 15 Ocak 2016; Bağlantı: https://www.atlasobscura.com/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel