
Eğer bir çocuğa yeterince erken bir yaşta belli bir konuda eğitim vermeye başlarsanız, bu çocuktan bir dahi yetiştirebilir misiniz? Yani aslında deha doğulmaz, deha mı olunur? Bir adam bu soruyu kanıtla yanıtlamaya karar verdi.
Laszlo Polgar, bir çocuğu dahi olarak yetiştirmek için bir deney yapmayı planladı. Uzun vadede sıkı çalışmanın yetenekleri geride bıraktığını göstermek istiyor. Bu nedenle üç kızını planına uygun bir biçimde yetiştirdi. Bu üç kız kardeşi günümüzde Polgar kardeşler olarak tanıyoruz. Hayatları boyunca satranç alanında başarıdan başarıya koşmuş bu üç kız kardeşin başarısı aslında babaları tarafından planlanan bir deneyin sonucudur.
1960’larda Macaristan’da yaşayan bir eğitim psikoloğu olan Laszlo Polgar’a göre çocuklar kapasitelerinin çok altında yetiştiriliyordu. Laszlo doğuştan gelen yetenek fikrini tamamen reddediyordu. Hatta bu konuda bir kitap bile yazmıştı. (Bring Up Genius!).
Sonunda yukarıda aktardığımız deneyi tasarlamaya karar verdi. Ancak bunun için öncelikle çocuklarının olması gerekiyordu. Fikirlerini kamuoyuna açıkladı ve onunla evlenecek bir eş aradığını duyurdu. Şaşırtıcı bir şekilde, Ukrayna’dan Klara adında bir öğretmen bu çağrıya cevap verdi.
Çift, evlendikten sonra Macaristan’a yerleşti. Sonra plan yapmaya başladılar. Laszlo ve Klara’nın kısa süre sonra Susan adında bir kızı oldu. Susan dört yaşına geldiğinde ise deney başladı.
Polgar Kardeşler Deneyi

Aslında deneyin başlangıcında çift satranç üzerine odaklanmamıştı. Hatta Klara çocuklara dil ve matematik öğretmeyi planlamıştı. Ancak bu alanlarda başarının ölçülmesi kolay değildi. Sonunda çift satrancın deney için uygun bir alan olacağına karar verdi. Sonucunda da Suzan Polgar’ı bir satranç dehası olarak yetiştirmek için bir plan yaptı.
Laszlo ve Klara, hayatlarını Susan’a satranç öğretmeye adadılar. Devamında aileye Sophia ve Judit katıldı ve onlar da programa dahil oldu. Aldıkları karar sonucunda her üç kız da evde eğitim gördü. Ebeveynler kendilerini onlara adamak için işlerini bıraktılar.
Çocukların ev eğitimi satranç üzerineydi. Ev satranç kitapları ve ünlü satranç oyuncularının resimleriyle doluydu. Çocuklar sürekli birbirlerine karşı oynuyorlar ve bulabildikleri en iyi turnuvalarda yarışıyorlardı.
Judit Polgar ve Kız Kardeşleri Babalarını Haklı Çıkardı

1970’li yıllarda satranç dünyası erkek egemenliği altındaydı ve bu oyunun kadınlara dönük olmadığına dair yaygın bir inanış vardı. Ancak bu üç kardeş bu inanışı yerle bir edecekti. Susan on dokuz, Sophia on dört ve Judit on iki yaşındayken, Kadınlar Olimpiyatları’nda bir takım olarak yarıştılar. Sonucunda Macaristan’ın Sovyetlere karşı ilk zaferini alarak ulusal kahramanlar oldular.
Susan Polgár 21 yaşında, dünyanın en iyi kadın satranç oyuncusu olarak tanındıktan sonra, 1986’da Erkekler Dünya Şampiyonasına katılmaya hak kazanan ilk kadın oldu. İkinci çocuk olan Sofia Polgár, dünyanın en iyi on kadın satranç oyuncusu arasına girdi. Ayrıca kariyeri boyunca diğer birçok erkek büyük ustayı da yendi.
1976 doğumlu Judit Polgár ise üç efsanevi kız kardeş arasında en yüksek satranç sonuçlarını elde etti. Judit, günümüzde tüm zamanların en güçlü kadın satranç oyuncusu olarak kabul edilmektedir. 1989 yılında dünyada en iyi yüz sporcu arasına giren Judit, 1991 yılında da bir rekor kırarak tarihteki en genç büyük usta unvanını elde etti.
Polgarlar sıralamada hızla yükselirken, dünyanın en iyi oyuncularının çoğu hala kadınların erkekler kadar iyi oynayabileceğinden şüphe duyuyordu. Dünyanın en üst sıradaki oyuncusu Garry Kasparov, Judit için “Yetenekli ama çok yetenekli değil.
Kadınlar doğaları gereği istisnai satranç oyuncuları değiller.” diyerel düşüncelerini dile getirmişti. 2002 yılında, o zamana kadar dünyanın en iyi sekizinci oyuncusu olarak gösterilen Judit satranç efsanesi Gary Kasparov’u da yendi.

László’nun çılgın ve belki de etik olmayan deneyi, mucize çocuklar üretme girişimi başarılı olmuştu. Laszlo veya Klara’nın doğuştan gelen herhangi bir satranç yeteneğini yoktu. Laszlo vasat bir oyuncuydu ve Klara ise satranç bile bilmiyordu. Çocukların başarısı, bilinçli çaba ve yoğun çalışma sonucunda ortaya çıkmıştı.
Polgar Kardeşler’in Sırrı Neydi?

Polgar’ların başarısının temelinde örüntü tanıma yatıyordu. Herkesin dakikalar, bazen saatlerce süren muhakeme sonunda yapabildiği bir hamleyi, Polgar’lar hiç düşünmeden yapabiliyorlardı. Onlar satranç oynarken, beyinlerinde kullanılan kısım, hepimizin yüz tanırken kullandığı kısımla aynıydı. Kısacası yıllar süren çalışma Polgar kardeşlerin beyinlerini değiştirmişti. Bu da aslında babasının deha doğulmaz, deha olunur teorisini kanıtlayan bir durumdu.
Polgar kardeşlerin de etkisi ile günümüzde satranç şampiyonalarında artık kadınlar, erkeklerle eşit şartlar altında yarışıyorlar. Anlaşılan o ki yaptığımız şey her ne olursa olsun eğer aklımızı tamamen ona verirsek ve gerçekten istersek başarılı olmak mümkün.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Geoff Colvin; Talent is Overrated: What Really Separates World-Class Performers from Everybody Else; ISBN: 1591842948
- The Grandmaster Experiment; yyaınlanma tarihi: 1 Ekim 2005; Bağlantı: https://www.psychologytoday.com
- How Judit Polgár Became The Greatest Female Chess Player Of All Time; yayınlanma tarihi: 18 Nisan 2018; Bağlantı: https://allthatsinteresting.com/judit-polgar
Matematiksel
Çok güzel ilgi çekici bir yazı. İnsanın istediğini elde edebileceğine dair çok güzel bir ornek