Tarih boyunca cezaevlerinde bulunan insanlar, matematiğin en büyük fikirlerinden bazılarının doğmasına katkıda bulundu. Bu yazıda hapisteki günlerini matematik ile geçirerek insan yaratıcılığının sınır tanımadığını gösteren dört kişiyi hatırlayalım.

2014 yılında üniversite öğrencisi Mura Yakerson, Rusya’nın Saint Petersburg kenti yakınlarındaki kırsal bir bölgede araba kullanma pratiği yapmaya karar verdi. Sessiz bir ortamda güvenli bir şekilde sürüş denemesi yapmak istiyordu. Ancak işler planladığı gibi gitmedi. Park yerinden çıkarken farkında olmadan başka bir araca zarar verdi. Bu önemsiz gibi görünen olay, onun için beklenmedik bir sürecin başlangıcı oldu.
Yakerson, çarptığını fark etmeden olay yerinden ayrıldı. Mahkeme, bu durumu “kaza yerini terk etmek” olarak değerlendirdi ve ona bir yıllık ehliyet iptali ya da üç gün hapis cezası arasında seçim hakkı tanıdı. Yakerson, hapis cezasını tercih etti.

Bu sürede dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak kalacağını ve matematikçi Marc Levine’in zorlu bir makalesini anlamaya yoğunlaşabileceğini düşünüyordu. Levine, Almanya’daki Duisburg-Essen Üniversitesi’nde cebirsel çeşitliklere cebirsel topoloji uygulamaları üzerine çalışıyordu.
Ancak üç günlük hapis süreci, Yakerson’un beklediğinden çok daha zorlu geçti. Enerjisini toparlamakta zorlandı ve Levine’in karmaşık kuramsal metinlerine odaklanamadı. Buna rağmen, zihninde bir gün Levine’in danışmanlığında doktora tezini tamamladığını hayal etti. Bu hayal, ilerleyen yıllarda gerçeğe dönüştü. Yakerson, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Levine’in gözetiminde tamamladı. Tezini savunduktan sonra yaşadığı sıra dışı hikâyeyi meslektaşlarıyla paylaştı.
Yakerson’un deneyimi bir istisna değil. Tarih boyunca, zorlu koşullar altında bile düşünsel üretimlerini sürdüren birçok matematikçi oldu. Antik Yunan filozofu ve tarihçi Plutarkhos’un bilgin Anaksagoras hakkında söylediği sözler bunu özetliyor: “Hiçbir yer, insanın mutluluğunu, erdemini ya da bilgeliğini elinden alamaz.”
Klazomenai’li Anaksagoras

M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan Anaksagoras, dönemin yerleşik inançlarına meydan okuyan cesur bir filozoftu. Güneş’i tanrı olarak görmeyi reddetti; Ay’ın Güneş’in ışığını yansıttığını ve her iki gökcisminin de sadece fiziksel varlıklar olduğunu savundu. Ancak bu düşünceler, Atina’daki dini dogmalarla çelişiyor ve ciddi tepkilere yol açıyordu.
Olayların tam seyri kesin olmamakla birlikte, antik tarihçi Plutarkhos’un aktardığına göre Anaksagoras bu görüşleri nedeniyle hapse atıldı. Ölüm cezasından, yalnızca dönemin güçlü devlet adamı Perikles ile olan yakın ilişkisi sayesinde kurtulduğu düşünülüyor.

Ancak hapishanedeki günlerini boş geçirmedi. Antik dönemin matematikçileri arasında oldukça meşhur bir problemi çözmeye çalıştı: Bir daireyle aynı alana sahip bir kare çizmek. “Dairenin karelenmesi” olarak bilinen bu klasik problemi yalnızca ip, işaretsiz cetvel ve kalemle çözmeye çalıştı.
Başarılı olamadı zaten olması da imkansızdı. Nitekim aradan yaklaşık 2000 yıl geçtikten sonra, 19. yüzyılda matematikçiler bu sorunun yalnızca cetvel ve pergel kullanılarak çözülemeyeceğini kesin olarak kanıtladı.
Bu sonuca ulaşılmasını sağlayan ise Évariste Galois’nin geliştirdiği cebir kuramıydı. Galois de, tıpkı Anaksagoras gibi, hayatının bir döneminde hapse atılmıştı. Onun “suçu” ise Fransız kralının ölümüne kadeh kaldırmaktı.
Tibor Radó
Macar asıllı Tibor Radó, 20. yüzyılın başlarında mühendislik eğitimi almaya başladı. Ancak I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Rus cephesine asker olarak gönderildi ve 1916 yılında Sibirya’daki bir savaş esiri kampına sevk edildi.

Bu kampta, kendisi gibi tutsak olan Avusturyalı matematikçi Eduard Helly ile tanıştı. Helly, Radó’nun matematiğe duyduğu doğal ilgiyi fark etti ve ona araştırmanın temel prensiplerini öğretmeye başladı. 1919 yılında Rusya’daki Beyaz Ordu isyanları sırasında Radó kamptan kaçmayı başardı. Sibirya’nın çetin koşullarında yürüyerek 1.000 kilometreden fazla yol katetti. Sonunda, 1920’de Macaristan’a ulaşmayı başardı.
Eve döndüğünde eğitimine devam etti; ancak bu kez mühendislik yerine matematiği seçti. Bu kararında, üzerinde derin bir iz bırakan Helly’nin etkisi büyüktü. Radó, Helly’nin 1943’teki ölümüne kadar onunla yakın temasını sürdürdü.
Akademik kariyeri boyunca Radó, matematiğin sınırlarını zorladı. Öyle sayılar ve fonksiyonlar tanımladı ki, bunlar en güçlü süper bilgisayarlar tarafından bile hesaplanamıyordu. Başka bir deyişle, “hesaplanamaz” kavramını somutlaştırarak, matematiksel düşüncenin erişebileceği uç noktaları keşfe çıktı.
André Weil
1930’lu yıllarda dünya genelinde artan siyasi gerilimler, pek çok entelektüel gibi matematikçi André Weil’i de etkiledi. Pasifist kimliğiyle tanınan Weil, Fransa’da askere alınmamak için Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti. Ancak 1939’da, II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, araştırma amacıyla bulunduğu Finlandiya’da gözaltına alındı.

Finlandiyalı yetkililer, yanında bulunan bazı belgeleri casusluk faaliyeti olarak yorumladı. Yetkililer, Weil’in üzerinde çalıştığını söylediği Honoré de Balzac’a ait bir romanın metniyle dolu kâğıt rulolar, Rusça bir mektup ve Weil ile diğer Fransız matematikçilerin kullandığı takma adların yazılı olduğu kartvizitler de buldu.
Neyse ki ünlü Fin matematikçi Rolf Nevanlinna, yetkilileri ikna ederek Weil’in sınır dışı edilmesini sağladı. Oradan Birleşik Krallık üzerinden Fransa’ya iade edilen Weil, askerlikten kaçtığı gerekçesiyle yeniden hapse atıldı.
Weil, Rouen’deki cezaevinde bulunduğu dönemde matematik tarihinin en iddialı projelerinden birini geliştirdi. Bu proje, sayı teorisi, cebir ve geometri gibi birbirinden uzak görünen alanlar arasında bir tür Rosetta Taşı işlevi gören bir düşünce sistemiydi. O günden bu yana, matematikçiler bu varsayımlar üzerinde çalışmayı sürdürüyor.
Günümüzde Hapiste Matematik
Bu dört örnek, cezaevindeyken bilime önemli katkılarda bulunan ya da kariyerlerini bambaşka bir yöne taşıyan pek çok kişiden yalnızca birkaçıdır. Özellikle dikkat çekici bir örnek, 2010 yılında cinayet suçundan hüküm giyen Christopher Havens’tır.

Havens, 2010 yılında cinayet suçundan hüküm giydi. Cezaevindeyken matematiğe olan ilgisi arttı ve bunun sonucunda hapishanedeki insanlara matematik araştırmalarını ulaşılabilir kılmak amacıyla Prison Mathematics Project (PMP) adlı girişimi kurdu.
Proje pek çok açıdan başarılı olmuştur. Bazı mahkûmlar, bu program sayesinde ilk kez akademik makalelerini yayımlama fırsatı bulmuştur. Tarih boyunca cezaevinde başlayan büyük matematiksel atılımları düşünürsek, PMP’nin gelecekte hangi yeni keşiflere zemin hazırlayacağını görmek gerçekten heyecan vericidir.

Kaynaklar ve ileri okumalar
Four Remarkable Stories from the History of Math Behind Bars. Yayınlanma tarihi: Kaynak site: Scientific American. Bağlantı: Four Remarkable Stories from the History of Math Behind Bars
Matematiksel