Psikoloji

Beyaz Ayı Sendromu: Bir Şeyi Kafaya Takmamak İsterseniz Takarsınız!

Beyaz ayı sendromu, ne kadar çabalarsak çabalayalım bazı düşüncelerden kaçınmanın her zaman mümkün olmadığını bize hatırlatır.

beyaz ayı

Aslında bu durumu hepimiz yaşamışızdır. Yatağa uzanırsınız ve sabah erken kalkmanız gerekmektedir. Dolayısıyla uyumanız şarttır. Ama dışarıdan gelen bir köpek havlaması, yan odadan yükselen film sesi… Sanki her şey size karşıdır. Zihniniz bir kez seslere odaklandı mı, işiniz zorlaşır. Saate bakarsınız; uyanmanıza yalnızca dört saat kalmıştır. Uyumanız gerekir ama büyük ihtimalle uyuyamayacaksınız.

Bu durumun nedeni, “beyaz ayı sendromu” ya da bilimsel adıyla “ironik işlem teorisi” olarak bilinir. “Beyaz ayı sendromu”, ne kadar çabalasak da bazı düşünceleri zihnimizden uzaklaştıramadığımız durumları tanımlar.

Beyaz Ayı Sendromu: Bir Şeyi Kafaya Takmamak İsterseniz Takarsınız!
Düşüncelerinizi bastırmaya çalışmayın. Bu eyleminiz, kısa vadede etkili olabilse de, diğer kendini kontrol etme stratejilerinden daha zahmetlidir. Er geç bu durum geri tepecektir.

Lütfen Beyaz Bir Ayı Düşünmeyin

Şimdi küçük bir deneme yapalım: Beyaz bir ayıyı düşünmemeye çalışın. Hay aksi! Normalde asla aklınıza gelmeyecek olan o beyaz ayı, şu an gözünüzün önünde belirdi, değil mi?

Bu oyunu sizden önce, Rus edebiyatının ünlü ismi Dostoyevski de oynamış olmalı ki Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları adlı eserinde şöyle yazar: “Kendine şöyle bir görev ver: Beyaz bir kutup ayısını düşünmemeye çalış. Göreceksin ki her dakika aklına gelmeye başlayacak.”

Harvard Üniversitesi’nden sosyal psikolog Profesör Daniel Wegner, daha sonra bu pasajla karşılaştı ve düşünceleri bastırmanın ne denli zor olduğunu merak etti. Bu konu üzerine bir deney yapmaya karar verdi. Deney oldukça basitti; ancak sonuçları bir o kadar ilginçti.

Beyaz Ayı Sendromu
Şaşırtıcı bir şekilde, açıkça bir beyaz ayı hakkında düşünmemeleri talimatı verilen katılımcılar, üzerinde düşünmeye teşvik edilenlere göre zili daha sık çaldılar.

Wegner, bir grup denekten beş dakika boyunca beyaz bir kutup ayısını düşünmelerini istedi. Bu süre zarfında, akıllarına gelen düşünceleri yüksek sesle ifade etmeleri gerekiyordu. Beyaz kutup ayısı akıllarına geldiğinde ise önlerindeki zili çalmaları talep edilmişti.

Daha sonra Wegner, aynı deneyi ikinci bir grupla tekrarladı. Deneyin tüm koşulları aynıydı; ancak tek ve önemli bir fark vardı: Bu kez, deneklerin beyaz bir kutup ayısını düşünmemeleri istenmişti. Katılımcılar kendilerini durduramıyordu. Sonuç olarak, ziller durmaksızın çaldı.

Beyaz Ayı Sendromu Neden Ortaya Çıkıyor?

Beyaz Ayı Sendromu
Beyaz ayı sendromuna adını veren beyaz bir ayı.

Sonraki on yıl boyunca Wegner, bu fenomenin neden ortaya çıktığını daha iyi anlamak için araştırmalarını sürdürdü. Bulguları, beynin bir bölümünün beyaz bir ayıyı düşünmemeye itaatkâr bir şekilde çalışırken, başka bir bölümünün “yardımcı olmak amacıyla” araya girip başarı durumunu kontrol ettiğini ortaya koydu—ki bu da ironik bir şekilde o beyaz ayıyı tekrar tekrar hatırlatıyordu. Wegner bu duruma alaycı bir şekilde “ironik süreç” adını verdi.

Bir çalışmada düşünceyi bastırmanın özdenetim üzerindeki etkisini doğrudan test etmek için, bilim adamları katılımcılardan beş dakika boyunca çikolata hakkındaki düşüncelerini bastırmalarını istediler. Bundan sonra istedikleri kadar çikolata yiyebilirlerdi. Bastırma grubu, deneyin sonunda iki kat daha fazla çikolata tüketti 

Aklımıza Takılan Düşüncelerden Nasıl Kurtulabiliriz?

Takıntılı düşünceleri kafamızdan tamamen atmanın sihirli bir yolu yok, ancak yıllar içinde işe yaradığı gözlemlenen bazı yöntemler ortaya çıktı. Bazıları şaşırtıcı derecede basit, bazıları ise daha derin bir içsel farkındalık gerektiriyor.

Bunlardan ilki: odağını yeniden yönlendirmek. Wegner, katılımcıların dikkatlerini “beyaz ayı” düşüncesinden uzaklaştırmak için, akıllarına kırmızı bir Volkswagen getirmelerini istediğinde bunun işe yaradığını gözlemlemişti. Düşüncenin yerini alacak şeyin anlamlı olması gerekmiyor; önemli olan zihinsel sahneyi devralabilmesi.

Bir başka yöntem ise düşünceyi ertelemek. Düşünceyi bastırmak yerine, ona belirli bir zaman ayırmak öneriliyor. Bazı insanlar, gün içinde belirli bir saati yalnızca bu düşüncelerle yüzleşmek için ayırdıklarında rahatladıklarını belirtiyor. Böylece zihin, o an için boşalıyor; düşünce kovulmuyor ama “şimdilik sonra” denilerek kenara çekiliyor.

Wegner’ın dikkat çektiği bir diğer nokta, çoklu görevdir (multitasking). Zihin sürekli meşgul olduğunda, özellikle ölüm gibi karanlık düşüncelere kayma ihtimali artar. Beyin kapasitesi zorlandıkça savunma mekanizmaları zayıflar ve düşünceler kolayca o boşlukları doldurur.

Bir diğer yaklaşım da kontrollü maruz kalma. Düşünceyi bastırmak yerine, ona kısa bir süreliğine alan tanımak. Kafanızın içindeki buhar kazanına biraz nefes aldırmak gibi düşünebilirsiniz—içeride biriken baskı azaldığında, patlama riski de azalacaktır.

Sonuç Olarak;

Düşüncelerinizi bastırmaya çalışmayın. Bu yöntem kısa vadede etkili görünebilir, ancak diğer özdenetim stratejilerine kıyasla çok daha zahmetlidir. Üstelik er ya da geç geri tepecek ve arzularınızı daha da güçlendirecektir.

Şimdi bir deney yapalım: Matematiği düşünmemeye çalışın. Kim bilir, belki de bu sefer aklınızı en çok o meşgul eder. 🙂


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • Why it’s so hard to stop obsessing about things — and what to do about it; Yayınlanma tarihi: 12 Temmuz 2019; Bağlantı: Why it’s so hard to stop obsessing about things — and what to do about it/
  • Giuliano RJ, Wicha NY. Why the white bear is still there: electrophysiological evidence for ironic semantic activation during thought suppression. Brain Res. 2010 Feb 26;1316:62-74. doi: 10.1016/j.brainres.2009.12.041. Epub 2010 Jan 4. PMID: 20044982; PMCID: PMC2822038.
  • Wegner DM, Schneider DJ, Carter SR 3rd, White TL. Paradoxical effects of thought suppression. J Pers Soc Psychol. 1987 Jul;53(1):5-13. doi: 10.1037//0022-3514.53.1.5. PMID: 3612492.

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir