Astronomi

Antik Yunan Kozmolojisi ve Ünlü Filozofların Gözünden Kozmos

Antik Yunan kozmolojisi, eski Yunan halkının evrenin yapısı ve başlangıcıyla ilgili anlayış geliştirme çabalarını kapsayan bir disiplindir. Yunan düşünürleri, kozmosla ilgili çeşitli bakış açıları geliştirmiştir. Bu görüşlerin temelinde mitolojik anlatılar, felsefi düşünceler, matematiksel yaklaşımlar ve gözlemsel veriler yer almaktadır.

Antik Yunan Kozmolojisi ve Ünlü Filozofların Gözünden Kozmos
Kozmoloji, evrenin kökeni, yapısı, büyüklüğü, yaşının ve evrenin evriminin incelendiği bir bilim dalıdır. Kozmoloji, gökbilim ve astrofizikle yakından ilişkilidir, ancak daha geniş bir perspektife sahiptir.

Başlangıçta evrene dair düşüncelerimiz tamamen farklıydı; doğaüstü varlıklar ve güçlerle açıklamaya çalışıyorduk. Zamanla, evreni anlama biçimimiz değişmeye başladı ve yeni bakış açıları gelişti. Thales ve döneminin diğer düşünürleri, evreni fiziksel ve doğal unsurlar temelinde değerlendirmeye yöneldiler.

Bu değişim, felsefe ve bilim tarihinde kritik bir kırılma noktasıdır. Çünkü bu sayede evreni gözleme dayalı olarak inceleme ve matematiksel yöntemlerle çözümleme süreci başlamış oldu. Bu yazıda, Thales’ten yola çıkarak Antik Yunan kozmolojisine ve dönemin filozoflarının evrene dair görüşlerine kısa bir yolculuk yapacağız.

Miletli Thales’in Kozmosu

Antik Yunan filozofları arasında Thales, genellikle ilk filozof olarak kabul edilmektedir. Thales, kozmosun temelini mitolojik ya da ruhani inançlarla değil, doğaya dayalı ilkelere göre açıklamaya çalışmıştır.

thales
Jacques de Gheyn’in Miletli Thales tablosu

Thales’e göre su, evrendeki her şeyin temelini oluşturan bir unsurdu. Yaşamın kaynağı olarak gördüğü suyun, tüm varlıkları meydana getirdiğini ve madde dönüşümlerini yönettiğini savundu. Su, ona göre evrenin ilk maddesiydi.

Astronomi alanında Thales, Dünya’nın suyun üzerinde yüzdüğünü öne sürdü. Suyun buharlaşıp tekrar yoğuşarak yağmura dönüşmesini gözlemleyen Thales, bu döngüyü evrendeki düzenin bir kanıtı olarak değerlendirdi.

Thales ayrıca bir güneş tutulmasını doğru şekilde öngörmesiyle tanındı. Bu başarı, onun geometri ve astronomi bilgisine işaret eder. Ayrıca, gökyüzünü çevreleyen hayalî bir küre olan “göksel küre” fikrini de ortaya attı. Bu küre, sabit yıldızları ve gök cisimlerini içeriyordu.

Thales’in görüşleri, doğayı fiziksel özelliklerle açıklama çabalarının önünü açtı. Mitolojik anlatılardan uzak duran bu yaklaşım, daha sonra hava, ateş ve toprak gibi başka temel unsurların evrenin yapı taşları olarak görülmesini etkiledi.

Anaksimandros ile Kozmosu Geometrik Olarak Düşünmeye Başladık

Miletli Anaksimandros, Thales’in öğrencisi olan ünlü bir filozof ve gökbilimciydi. Hocası gibi, evrendeki her şeyin türediği ve sonunda geri döneceği bir ilk madde ya da ilke olduğunu savundu. Ona göre bu varlık, fiziksel dünyanın ötesinde, sonsuz ve ezelî bir gerçeklikti.

Anaksimandros ile Kozmosu Geometrik Olarak Düşünmeye Başladık
Anaksimandros (MÖ 610 – MÖ 546)

Anaksimandros’un astronomi ve kozmolojiye dair özgün çalışmaları günümüze ulaşmamış olsa da, düşünceleri Aristoteles gibi sonraki filozoflar tarafından korunarak aktarılmıştır.

Anaksimandros, evrenin planlı ve düzenli bir bütün olduğunu ifade eden ilk kişidir. Ona göre Dünya evrenin merkezindeydi. Diğer gök cisimleri eş merkezli halkalarla Dünya’nın çevresine dizilmişlerdi. Ayrıca Anaksimandros, gök sicimlerinin yoğunlaştırılmış havayla dolu ateşli halkalar olduğunu düşünüyordu. Gök cisimleri hava akımları sayesinde hareket ediyordu. Bunların yanı sıra ona göre Ay’ın evreleri Güneş’in Ay’ı aydınlatmasından kaynaklanıyordu.

Anaksimandros’un gözünden kozmos

Anaksimandros’un düşüncesini özgün kılan, Dünya’nın bir şeyin üzerinde durduğu fikrini tümüyle reddetmesiydi. Örneğin, hocası Thales, Dünya’nın suyun üzerinde yüzen düz bir disk olduğunu savunmuştu.

Anaksimandros ise Dünya’nın silindir biçiminde olduğunu ve evrenin merkezinde, hiçbir desteğe ihtiyaç duymadan asılı durduğunu ileri sürdü. Ona göre, Dünya’nın bir yöne hareket etmesi için özel bir neden yoktu; bu yüzden olduğu yerde duruyor ve hareketsiz kalıyordu.

Sisamlı Aristarkus ve Heliosentrik Modeli

Sisamlı Aristarkus ve Heliosentrik Modeli
(Aristarkus ya da Aristarkos – MÖ 310 / 230) Aristarkos, gökbilimciden çok matematikçi olarak tanınır. Romalı mimar Vitruvius’un notlarında; İskenderiye’de okuduğu ve bilimin her dalında bilgi sahibi olduğu anlatılıyor.

Aristarkhos, selefleri gibi evreni gözleme ve akıl yürütmeye dayalı bir yaklaşımla açıklamaya çalıştı. Ancak onun doğaya odaklanan yöntemi, dönemin yaygın görüşü olan yermerkezli anlayıştan uzaklaşıp Güneş’in merkezde yer aldığı bir evren modeli geliştirmesine yol açtı.

Aristarkhos’a göre Güneş evrenin merkezindeydi ve Dünya ile diğer gezegenler onun çevresinde dönüyordu. Bu görüşe, gökyüzü gözlemleriyle ulaştı. Yıldızların düzenli hareketi, Dünya’nın kendi ekseni etrafında döndüğünü düşündürürken, gezegenlerin karmaşık hareketleri bu modelle daha uyumlu görünüyordu.

Bunların yanı sıra Aristarkus Güneş, Dünya ve Ay’ın mesafeleri ile boyutlarını tahmin etmeye çalıştı. Bu gök cisimlerinin boyut ve mesafelerini hesaplamak için Ay tutulması esnasında açıların ölçülmesiyle çalışan bir yöntem önerdi. Hatta kendisi de Güneş ve Ay’ın Büyüklükleri Üzerine adlı eserinde bu gök cisimlerinin boyutlarını ve mesafelerini Dünya’nın boyutu cinsinden ifade etmiştir.

Aristarkus’un Güneş, Dünya ve Ay’ın boyutlarıyla mesafelerini karşılaştırdığı çizimi.

Ayrıca Aristarkhos, Güneş, Ay ve Dünya’nın büyüklüklerini ve uzaklıklarını tahmin etmeye çalıştı. Ay tutulmaları sırasında oluşan açılardan yararlanarak bu gök cisimlerinin birbirlerine göre konumlarını ve boyutlarını hesaplamaya yönelik yöntemler önerdi.

Yaptığı tahminlere göre, Güneş Dünya’dan çok daha büyüktü ve çapı Ay’ınkinden 6 ila 7 kat fazlaydı. Ayrıca Güneş’in, Dünya’dan Ay’a olan uzaklığın yaklaşık 19 katı kadar uzakta bulunduğunu öne sürdü.

Ancak bu yenilikçi model, döneminde kabul görmedi. Batı dünyasında uzun süre egemen olan görüş, yermerkezli evren anlayışıydı. Aristarkhos’un çalışmaları zamanla unutuldu, ancak 16. yüzyılda Kopernik tarafından yeniden keşfedildi ve modern astronominin temellerini attı.

Hipparkos ve Göklerin Matematiği

İznikli Hipparkhos, İ.Ö. 2. yüzyılda yaşamış, antik Yunan’ın en etkili astronom ve matematikçilerinden biriydi. Gözlem tekniklerini geliştirmesi ve yıldızların parlaklık derecelerini ölçmek için kullandığı kademe sistemiyle, bilimsel yönteme büyük katkı sağladı. Felsefi görüşleri hakkında fazla bilgi olmasa da, bilimsel düşünceye getirdiği düzenli ve titiz yaklaşım onu döneminin ötesine taşıdı.

Hipparkhos’un en önemli katkılarından biri, tarihteki ilk kapsamlı yıldız kataloğunu oluşturmasıydı. “Hipparkhos Kataloğu” yaklaşık 850 yıldızın konumunu ve parlaklık derecesini içeriyordu. Bu çalışma, daha sonra geliştirilecek yıldız sınıflandırmalarına zemin hazırladı.

Trigonometri alanında yaptığı ilerlemeler, gök cisimlerinin uzaklık ve büyüklüklerinin hesaplanmasında büyük rol oynadı. Bu sayede astronomik ölçümler daha hassas hâle geldi.

Hipparkos ve Göklerin Matematiği

En dikkat çekici keşiflerinden biri, ekinoksların devinimini açıklamasıydı. Ayrıca, Ay’ın hareketlerindeki düzensizlikleri inceleyerek, güneş ve ay tutulmalarının ne zaman gerçekleşeceğini önceden tahmin etmeye yarayan matematiksel modeller geliştirdi. Hipparkhos, evreni doğaüstü anlatımlardan uzaklaştırıp, gözleme ve hesaplamaya dayalı bir anlayışla açıklamaya çalışan öncü isimlerden biri oldu.

Batlamyus’un Jeosentrik Evren Modeli

Klaudyos Ptolemaios, ya da Batlamyus, 2. yüzyılda yaşamış Yunan-Mısırlı bir astronom, matematikçi ve coğrafyacıdır. Batlamyus’un düşüncesi, özellikle Aristoteles ve Platon’un etkisi altındaydı. Onlar gibi o da evreni matematiksel düzen ve gözleme dayalı olarak anlamaya çalıştı.

Klaudyos Batlamyus (MS 100 – MS 170)

Batlamyus, Dünya’yı evrenin merkezine yerleştirdi. Güneş, Ay, gezegenler ve yıldızlar, Dünya çevresinde iç içe geçmiş küreler içinde dönerdi. Tüm gök cisimleri, kusursuz daireler çizerek hareket ederdi. Ancak gözlemler, gezegenlerin hareketlerinin bu kadar düzgün olmadığını gösteriyordu. Batlamyus, bu tutarsızlıkları açıklamak için “epicycle” ve “eşmerkez” adını verdiği kavramları geliştirdi.

Bu karmaşık sistem, özellikle gezegenlerin zaman zaman geri gidiyormuş gibi görünen hareketlerini açıklamak için geliştirilmişti. Gözleme dayalı olması nedeniyle dönemi için büyük bir başarıydı ve yüzyıllar boyunca bilimsel düşünceye yön verdi.

Batlamyus, kendi jeosentrik evren modelinde Dünya’yı sabit kabul ettiği için bazı sorunlarla karşılaşmıştı. Gezegenlerin yörüngesindeki düzensizlikleri gidermek için de episiklik hareket kavramını ortaya attı. Böylece Batlamyus, gezegenlerin dönüşlerindeki geriye doğru hareket ediyormuş izlenimi veren kusurlar gibi kusurları açıklayabilmiştir.

Batlamyus, gök cisimlerinin konumlarını ve hareketlerini açıklamak için trigonometri ve geometri gibi matematiksel araçları ustalıkla kullandı.

Her ne kadar geliştirdiği yermerkezli model sonradan hatalı olduğu ortaya çıksa da, Batlamyus’un gözleme ve matematiğe dayalı yöntemi bilim tarihinde büyük bir etki yarattı. Onun çalışmaları, hem felsefi hem de bilimsel düşünceyi şekillendirdi.


Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir