Teknoloji - Mühendislik

Optik Telgraf: 18. Yüzyılda İcat Edilen Zamanın E-Posta Sistemi

Optik telgraf, internetin doğuşuna zemin hazırlayan ancak bugün büyük ölçüde unutulmuş bir iletişim ağıydı. E-posta nasıl tüm iletişim sistemlerini hız açısından geride bırakıyorsa, optik telgraf da kendi döneminde bir devrim yarattı. Ancak bu teknolojinin özü eski bir kavramdı.

Tarih boyunca uzun mesafe iletişimi sabır gerektirirdi. Yazının icadından önce bile insanlar haberleri haberciler aracılığıyla iletirdi. Ancak sözlü ya da yazılı mesajlar habercinin hızına bağlıydı.

Bir insan veya at uzun mesafede saatte 5–6 kilometre hızla ilerleyebilirdi. Günde 10 saat yürüyerek yaklaşık 300 kilometrelik bir mesafeyi bir haftada kat edebilirdi. Dörtnala giden bir at ise saatte ortalama 21 kilometre hız yaparak bu süreyi birkaç güne indirebilirdi.

Posta güvercinleri yaklaşık iki kat daha hızlıydı ancak daha az güvenilirdi. Kıtalararası iletişim ise yalnızca gemilerin hızına bağlıydı. Yüzyıllarca süren bu yavaşlık, telgrafla sona erdi. Çoğu tarih kitabı bu dönüşümü 19. yüzyılın ortalarındaki elektrikli telgrafla başlatır.

Oysa sıklıkla gözden kaçan önemli bir adım vardı: 1791’de Fransız Claude Chappe optik telgrafı geliştirdi. Bu sistem, postacıya, ata, tellere veya elektriğe ihtiyaç duymadan mesajları uzun mesafelere hızla iletiyordu.

Optik Telgraf Nedir?

1791 yılı 2 Mart’ında mucit Claude Chappe, optik telgrafıyla kardeşine ilk mesajını gönderdi: “si vous reussissez, vous serez bientôt couvert de gloire” (Başarırsan yakında şanla anılacaksın). İlk deneme hattı Brulon ile Parcé arasında kurulmuştu.

Amerikalı Samuel F. B. Morse, 1839’da elektrikli telgraf makinesini icat ederek iletişimde çığır açtı. Ancak ondan çok önce, 22 Mart 1792’de Fransız rahip ve bilim insanı Claude Chappe (1763–1805), optik telgrafıyla birkaç yüz kilometre öteye birkaç dakika içinde ilk mesajını gönderdi. Ne yazık ki çok az kişi onun bu başarısını hatırladı.

Chappe, optik telgraf ağını 5 ila 20 kilometre arayla yerleştirdiği kulelerle kurdu. Her kuleye bir ahşap semafor ve iki teleskop ekledi. 1600 yılında icat edilen teleskopları kullanarak kuleler arası iletişimi sağladı.

Optik Telgraf

Semaforun iki işaret kolunu yedi farklı konuma getirdi ve ahşap direği dört farklı pozisyona döndürdü. Böylece 196 farklı düzenleme oluşturdu ve her birini bir harfi, sayıyı, kelimeyi ya da cümle parçasını kodlamak için kullandı.

Optik Telgraf Nasıl Çalışıyordu?

Her kulede bir telgrafçı görev yapardı. Telgrafçı, teleskopla zincirdeki önceki kuleyi izler ve oradaki semaforun konumunu belirlerdi. Semaforu belirli bir pozisyona getirdiğinde, aynı sembolü kendi kulesinde yeniden oluştururdu.

Daha sonra teleskopla bir sonraki kuleyi kontrol eder ve sembolün doğru şekilde aktarıldığından emin olurdu. Telgrafçılar mesajları bu şekilde sembol sembol kuleden kuleye aktararak iletirdi. İki koldan oluşan semaforu kullanarak dakikada 1 ila 3 sembol hızında çalışırlardı.

Optik telgraf kulesi
Semaforun, her birinde yedi farklı konuma getirilebilen iki sinyal kolu vardı. Ayrıca ahşap direğin kendisi de 4 farklı pozisyon alıyordu. Tüm bunların sonucunda 196 farklı pozisyon mümkün olmaktaydı. Bu düzenlemelerin her biri bir harf, bir sayı, bir kelime veya bir cümle için bir koda karşılık geliyordu.

Bugün bu teknoloji bize biraz tuhaf gelecektir, ancak o dönemde insanlar için optik telgraf gerçek bir devrim yarattı. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde sadece birkaç on yıl içinde kıtasal ağlar kurdular.

Fransız Devrimi sırasında mühendisler ilk hattı Paris ile Lille arasında, cephe hattına yakın bir bölgede inşa ettiler. 230 kilometre uzunluğunda olan bu hat 15 semafor içeriyordu. İlk mesajda Avusturyalılara karşı kazanılan bir askeri zaferi bildirdiler ve bunu yarım saatten kısa sürede iletmeyi başardılar.

Elli yıldan kısa bir sürede Fransızlar, 530’dan fazla kule içeren ve toplam uzunluğu neredeyse 5.000 kilometreyi bulan ulusal bir ağ kurdular. Paris’i Strasbourg, Amsterdam, Toulon, Perpignan, Lyon, Torino, Milano ve Venedik’e bağladılar.

Optik telgraf kulesi
Optik telgraf kulesi

19. yüzyılın başında insanlar, Amsterdam’dan Venedik’e kısa bir mesajı kablosuz olarak bir saat içinde gönderebiliyordu. Oysa birkaç yıl önce aynı mesafeyi bir atlı habercinin kat etmesi en az bir ay sürüyordu.

Optik Telgraf Hızla Yaygınlaştı

Başka ülkeler de bu sistemi geniş ölçekte kopyaladı. İsveç ülke çapında bir ağ kurdu, ardından İngiltere’nin bazı bölgelerinde ve Kuzey Amerika’da benzer sistemler inşa ettiler. Bir süre sonra İspanya, Almanya ve Rusya büyük optik telgraf altyapıları geliştirdi.

Çoğu ülke kendi optik telgraf tasarımını geliştirdi. Örneğin bazı ülkeler kollar yerine panjurlar kullandı. İsveç iki kat daha hızlı bir sistem tasarladı, İspanya ise rüzgara dayanıklı bir telgraf yaptı. İnsanlar optik telgrafı daha sonra denizcilik ve demiryolu trafiğinde de kullandı.

Optik Telgraf

Gerçek anlamda bir Avrupa ağı kuramadılar. Amsterdam ile Venedik arasındaki bağlantı kısa bir süre çalıştı. Napolyon Hollanda’dan çekilince telgraf ağını da söktüler. İspanya ise çok geç harekete geçti ve ülke çapındaki ağı ancak diğer ülkeler bu teknolojiyi terk etmeye başladığında tamamladı..

Optik telgrafı yalnızca ordu ve devlet kurumları kullandı; bireyler bu sisteme erişemedi. Yine de yetkililer, piyango sonuçlarını ve borsa verilerini iletmek için de bu ağı kullandılar.

Optik telgraf ortaya çıktığı hızla gözden düştü. Elektrikli telgraf geliştikten elli yıl sonra insanlar tamamen ona geçiş yaptı. Fransızlar son optik hattı 1853’te kapattı; İsveç ise teknolojiyi 1880’e kadar kullanmayı sürdürdü.

Sonucunda elektrikli telgraf sisteme sis, rüzgar, şiddetli yağmur veya alçak bulutlar engel olmazdı ve geceleri de çalışırdı.

Ayrıca elektrikli telgraf, mekanik optik telgraftan daha ucuzdu. Bir diğer avantajı, mesajların ele geçirilmesini çok daha zorlaştırmasıydı. Optik telgrafın kodunu bilen herkes mesajları çözebilirdi. Elektrikli telgraf ise kıtalararası iletişimi mümkün kıldı. Optik telgrafla bunu ancak Asya üzerinden büyük bir dolambaç yaparak sağlayabiliyorlardı.

Sonuç olarak

Elektrikli telgraf, yüz yıldan uzun bir süre boyunca uzun mesafelerde metin mesajı iletmenin başlıca yöntemi oldu. Başlangıçta elektrik telleri kullanıldı, daha sonra radyo dalgalarıyla iletişim kuruldu. İlk hat 1844’te kuruldu, ilk transatlantik bağlantı ise 1865’te hizmete girdi. Telgraf sistemi, harf ve sayıları nokta ve çizgilerle simgeleyen Morse alfabesini kullanıyordu.

Elbette e-posta, optik telgraftan çok daha verimlidir. Ancak bu, elektronik postanın düşük teknolojili öncüsünün kabloya veya enerjiye ihtiyaç duymadan benzer bir sonucu elde ettiği gerçeğini değiştirmez. Buna karşılık internet, kablo yığınlarından oluşur ve giderek artan bir hızla enerji kaynaklarımızı tüketir.


Kaynaklar ve İleri Okuma


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Batuhan Erdik

Grafik tasarımcısı ve bilgisayar meraklısı...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir