Dünyanın dört bir yanında sıcaklıklar rekorlar kırarken, aşırı sıcakların en yoğun olduğu dönemlerde bile şehirlerin bazı bölgeleri bundan çok daha az etkileniyor. Üstelik bu sadece modern dünyaya özgü bir durum değil. Kentsel ısı adası etkisini kendi lehimize nasıl kullanabileceğimizi anlamak önemli.

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) yeni raporuna göre, önümüzdeki beş yıl içinde küresel sıcaklıkların en az bir kez yıllık sıcaklık rekoru kırma olasılığı yüzde 80. Bu durum, aşırı kuraklık, sel ve orman yangınları riskini artırıyor.
2024’te, küresel sıcaklık artışı ilk kez yıllık ortalamada 1,5 °C eşiğini aştı. Oysa 2014’ten önceki tahminlerde bunun mümkün olacağı bile düşünülmüyordu. Geçen yıl ise ölçümlerin yapıldığı 175 yıl içindeki en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti.
Rapora göre, 2025-2029 arasındaki beş yıllık dönemde ortalama sıcaklık artışının sanayi öncesi seviyelerin 1,5 °C üzerine çıkma olasılığı yüzde 70. Bu durum, Paris Anlaşması’nın en iddialı hedefi olan 1,5 °C eşiğinin aşılmasına tehlikeli biçimde yaklaşıldığını gösteriyor
Kentsel Isı Adası Etkisi Neden Oluşur?
Kentler, bulundukları bölgenin topoğrafyasını, ekolojik yapısını ve atmosferik özelliklerini değiştirir. Şehirler büyüdükçe yollar, binalar ve diğer yapılar doğal yüzeylerin yerini alır. Bu değişim yerel çevreyi dönüştürürken, yerel iklimde de buna karşılık gelen bir değişime yol açar. Sonuçta şehirler kendi ekolojisini ve atmosferini yaratan farklı bir ortam oluşturur.

Ağaçlar ve diğer bitkiler gölge sağlayarak hava sıcaklığını düşürür. Bitki örtüsü, toprak ve su ile birlikte, buharlaşan suyun ısıyı emdiği doğal bir süreç olan buharlaştırıcı soğutma sayesinde çevresindeki havayı serinletir. Bu, terin insan vücudunu soğutmasına benzer bir mekanizmadır.
Ancak bu doğal özelliklerin yerini alan insan yapımı yüzeyler böyle bir soğutma etkisi sağlamaz. Aksine, daha fazla ısıyı emer ve yeniden yayar, bu da çevreyi daha sıcak hale getirir. Güneş ışığı bu ısının ana kaynağıdır. Ancak otomobil egzozları, klima üniteleri ve diğer insan faaliyetleri de şehir sıcaklığının arttırır.

Binalar, yollar ve diğer altyapılar, ormanlar ve su kütleleri gibi doğal alanlara göre daha fazla güneş ısısını emer ve bu ısıyı tekrar yayar. Yeşil alanların sınırlı olduğu, yapıların yoğunlaştığı kentsel bölgeler, çevresine göre daha sıcak “adalar” oluşturur. Bu sıcaklık ceplerine kentsel ısı adası denir.
İki temel kentsel ısı adası türü vardır: atmosferik ve yüzey kentsel ısı adası. Atmosferik ısı adası, şehir havasının çevredeki kırsal alanlara göre daha sıcak olmasını ifade eder. Yüzey ısı adası ise asfalt, beton ve metal gibi malzemelerin güneşten gelen ısıyı emip yeniden yaymasıyla oluşur. Bu yüzeyler hızla ısınır ve dokunulduğunda sıcaklıkları hissedilir.
Yüzey ısı adası, atmosferik ısı adasına doğrudan katkı yapar. Şehirleşme süreci, ormanların ve diğer bitki örtüsünün yok edilmesiyle bu etkiyi daha da güçlendirir; çünkü bu doğal unsurlar çevreyi soğutma işlevi görür.
Ayrıca şehirlerin yapısı da bu etkiyi güçlendirir. Yüksek binalar arasındaki dar geçitler rüzgar akışını engeller ve ısıyı hapseder. Tüm bu faktörler birleştiğinde, yoğun şehirleşmiş bölgelerin ortalama sıcaklığı, özellikle gece saatlerinde, çevredeki kırsal alanlardan 7 dereceye kadar daha yüksek olabilir.
Kentsel Isı Adasının Olumsuz Etkilerinden Nasıl Korunabiliriz?

Kentsel ısı adalarında yaşayan insanlar, iklim değişikliğinin etkilerine karşı özellikle savunmasızdır. Üstelik gezegen ısındıkça bu etki daha da şiddetlenecek ve kentsel ısı adaları yüksek sıcaklıkları daha da yoğunlaştıracaktır. İnsan nüfusunun yaklaşık yüzde 70’inin 2050 yılına kadar şehirlerde yaşayacağı öngörüldüğünde, kentsel ısı adası etkisini azaltmanın yollarını bulmak çok daha kritik hale gelir.
Bu etkiyle mücadele etmenin en belirgin yolu, bitki örtüsünü yeniden canlandırmaktır. Şehirlerde yeşil alanların artırılması ve sokakların ağaçlandırılması en basit ve etkili yöntemler arasındadır. Araştırmalar, mevcut alanın yalnızca yarısına—sokaklar boyunca, otoparklarda ve konut bahçelerinde—ağaç dikmenin yaz öğleden sonrası sıcaklıklarını 2,8 ila 5,6 °C arasında düşürebileceğini gösteriyor.

Yüzyıllardır medeniyetler, şehirlerin kendilerini ısıtma ve serinletme gücünü fark etmiş ve kullanmıştır. Antik Roma’daki şehir planlamacıları, öğleden sonra sıcaklıklarını azaltmak için sokakların dar tutulmasını önerirdi. Dar sokaklar, doğrudan güneş ışığına maruz kalan alanı sınırlayarak havayı serinletirdi.
Yunan adalarındaki beyaza boyanmış yapılar da bu eski stratejinin başka bir örneğini sunar. Açık renkli çatı kaplamaları ve soğuk çatı malzemeleri de sıcaklığı düşürmeye yardımcı olur. Sıcak bir günde siyah bir tişört giydiğinizde beyaz bir tişörte göre daha fazla ısınırsınız.
Benzer şekilde, açık renkli inşaat malzemeleri, çatı kaplamaları ve kiremitler güneş ışığını daha fazla yansıtarak daha az ısı emer. Bu özellik özellikle güneş ışınlarının en güçlü olduğu gün ortasında çok etkilidir.

Sonuç olarak
Şehirlerin kendi kendini ne kadar ısıttığını anlamak, artan küresel sıcaklıklar karşısında onları serinletmenin etkili yollarını sunar. Öncelikle şehirlerin sera gazı emisyonlarını ciddi biçimde azaltması gerekir. Üstelik küresel ölçekte koordineli emisyon azaltımları bile ısınma eğilimlerini yavaşlatmak için onlarca yıl gerektirir. Bu yüzden şehirlerin aynı zamanda bu değişime uyum sağlaması şarttır.
Aşırı sıcaklıklar modern yaşamın her yönünü etkileyebilir ve sıcak hava dalgaları önümüzdeki yıllarda da ortadan kalkmayacaktır. Şehirlerin kendilerini ne ölçüde ısıtabildiklerini anlamak, insan kaynaklı küresel ısınmanın taban sıcaklığını artırmasıyla birlikte onları soğutmak için güçlü araçlar sunar. Daha serin bir şehir, daha güvenli bir şehirdir ve bunu yaratmak da toplumların elindedir.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Landsat zooms in on cities’ hottest neighborhoods to help combat the urban heat island effect. Kaynak site: Conversation. Yayınlanma tarihi: 19 Ağustos 2024. Bağlantı. Landsat zooms in on cities’ hottest neighborhoods to help combat the urban heat island effect
- Hibbard, Kathleen & Hoffman, Forrest & Huntzinger, Deborah & West, Tristram. (2017). Changes in land cover and terrestrial biogeochemistry.
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel