Teknoloji - Mühendislik

Gustaf Dalén: Nobel Fizik Ödülü Sahibi Bir Mühendis

Yıllar boyunca pek çok kişi, mühendisliğin toplum tarafından yeterince anlaşılmadığını ve hak ettiği değeri görmediğini savundu. Bu algının başlıca nedenlerinden biri, mühendisliğe özel bir Nobel Ödülü bulunmamasıdır.

Nils Gustaf Dalen (1869-1937)

Pek bilinmeyen bir gerçek ise şudur: Nobel Ödülü, bazı mühendislik başarılarını da tanımıştır. Bu örneklerden biri, 1912 yılında kontrol mühendisliği alanında verilen bir ödüldür. Bu ödülü kazanan kişi ise Nils Gustaf Dalén’dir.

Gustav Dalén Kimdir?

Nils Gustav Dalén, 1869 yılında İsveç’in güneybatısında, bir çiftçinin beş çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya geldi. Temel eğitimini tamamladıktan sonra, tarım, bahçecilik ve süt ürünleri üzerine öğrenim gördü ve bu süreçte olağanüstü bir mekanik yetenek sergiledi.

Gustaf Dalén’in yaklaşık 1900 yılına ait bir fotoğrafı. Birkaç yıl sonra AGA’da kariyer yapacaktı.

1892 yılında, 22 yaşındayken Göteborg’daki Chalmers Enstitüsü’ne kaydoldu. Dört yıl sonra makine mühendisliği diplomasıyla mezun oldu. Ardından, Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü’nde bir yıl süreyle yüksek lisans eğitimi aldı. 1897’de İsveç’e döndü ve danışman mühendis olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde, sıcak hava türbinleri, kompresörler ve hava pompaları üzerine araştırmalar yaptı.

1900 yılında, bir meslektaşıyla birlikte Dalén & Alsing adlı bir mühendislik şirketi kurdu. Aynı yıl, geliştirdikleri buluşları ticarileştirmeye çalışırken, İsveç Karbür ve Asetilen Şirketi’nde teknik müdür olarak göreve başladı. Çalıştığı şirket, aynı yıl içinde Fransız yapımı bir sistem olan “Acetylene Dissous” (gaz biriktirici) teknolojisinin İskandinavya’daki patent haklarını da aldı.

Asetilen gazı, yoğun ve güçlü ışık üretme kapasitesi sayesinde deniz fenerleri ve şamandıralar için ideal bir kaynak olarak görülüyordu. Ancak son derece uçucu ve yanıcı olması, güvenli kullanımını neredeyse imkânsız hâle getiriyordu.

Dalén önce, asetilen gazının güvenli biçimde taşınmasını mümkün kılan bir gaz biriktirici tasarladı. Ardından, gazı kısa aralıklarla pilot aleve ileten özel bir valf geliştirdi. Bu sistem, belirli aralıklarla parlak ışık patlamaları üreterek çalışıyor, böylece gaz tüketimini yaklaşık onda bire düşürüyordu.

Gustaf Dalén’in Buluşları Deniz Taşımacılığını Dönüştürdü

Bu buluş, deniz taşımacılığını kökten değiştirdi. Tek bir asetilen tüpüyle bir şamandıra, altı ay ya da daha uzun süre boyunca ışık yayıyordu. Bu gelişme sayesinde, daha önce insanlı istasyonların kurulamadığı bölgelere şamandıra ve deniz feneri yerleştirmek mümkün hâle geldi. Gece seyrüseferi yaygınlaştı; deniz güvenliği arttı, yolculuklar kısaldı.

Gustaf Dalén’in teknik iyileştirmeleri sayesinde AGA deniz fenerleri dünya lideri haline geldi. Japonya’nın Habushiwa kentindeki bir deniz feneri.

Dalén, geliştirdiği sistemi bir adım ileri taşıdı ve “güneş valfi” adlı aygıtı icat etti. Bu cihaz, gündüzleri ışığı kapatarak gaz tüketimini daha da azalttı.

Güneş valfi, cam bir tüpün içine yerleştirilmiş dört dikey metal çubuktan oluşuyordu. Çubukların üçü parlak, biri siyahtı. Siyah çubuk, güneş ışığını daha fazla emdiği için daha çok ısınıyor ve uzuyordu. Bu uzama, mekanizmadaki bir kolu harekete geçirerek gaz akışını kesiyor, böylece gündüz saatlerinde ışık sönüyordu.

Dalén’in bu basit ama dahice deniz feneri sistemleri, günümüzde hâlâ kullanılmaya devam ediyor.

Hava karardığında siyah çubuk soğuyup kısalıyor, sistem eski konumuna dönüyor ve gaz tekrar akmaya başlıyordu. Işık da bu sayede otomatik olarak yanıyordu.

Thomas Edison bu buluşu ilk duyduğunda, “Çalışmaz,” demişti. Hatta güneş valfinin gerçekten çalıştığı söylendiğinde bile inanmamıştı. Benzer şekilde, Alman Patent Ofisi de başvuruyu başta kabul etmedi. Bunun üzerine Dalén, Berlin’e gidip cihazı kendi elleriyle çalıştırarak sistemi bizzat tanıttı.

Gustaf Dalén Görme Yetisini Nasıl Kaybetti?

1909 yılında, İsveç Karbür ve Asetilen Şirketi adını İsveç Gaz Akümülatör Şirketi olarak değiştirdi. Daha sonra AGA (Amalgamated Gas Accumulator Company) adını alacak bu şirketin genel müdürlüğüne Gustav Dalén getirildi. 1912’ye gelindiğinde, hem Dalén’in ismi hem de geliştirdiği AGA aydınlatma sistemi, deniz fenerleri ve denizcilik dünyasında uluslararası düzeyde tanınır hâle gelmişti.

Şirket hızla büyüdü. Güçlü rakiplerini geride bıraktı ve Panama Kanalı’nın aydınlatma sistemini üstlendi. Lidingö’de yeni bir üretim tesisi inşa ediliyordu. Gazla çalışan daha güçlü ışıklar geliştirmek için ekip son test aşamalarına gelmişti.

Kazadan sonraki incelemeleri gösteren bir kare.

Ancak Eylül 1912’de, Stockholm yakınlarında terk edilmiş bir taş ocağında yürütülen bir güvenlik testi sırasında ciddi bir kaza yaşandı. Dalén ağır şekilde yandı. Göz doktoru olan kardeşi tüm çabalarına rağmen görme yetisini kurtaramadı. Denizcilere ışık ve güvenlik sunan bu sistem, sonunda mucidini karanlıkla baş başa bıraktı.

Kazadan sadece birkaç hafta sonra, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi Dalén’in “gaz akümülatörleriyle birlikte çalışan, kendi kendini düzenleyen mekanizmaları icat ettiği” için Nobel Fizik Ödülü’nü kazandığını duyurdu. Ancak sağlık durumu nedeniyle ödül törenine katılamadı; kardeşi onun adına ödülü aldı. Dalén, Nobel konuşması yapmadı.

Önce görevinden ayrılmayı düşündü. Fakat yakın çevresi, özellikle dostları ve çalışma arkadaşları, şirketin başında kalması için ısrar etti. Onları dinledi ve 1937’de hayatını kaybedene kadar AGA’nın genel müdürlüğünü sürdürdü. Görme yetisini kaybetmiş olmasına rağmen teknik çalışmalarına devam etti ve hafızasını olağanüstü bir biçimde kullanarak üretkenliğini korudu.

Gustaf Dalén’in hayatı, 1954’te gösterime giren “Seger i mörker” adlı uzun metrajlı film ile beyaz perdeye yansıdı.

Gustaf Dalén Denizcilikten Sonra Mutfakları da Şekillendirdi

Kazadan sonra evde dinlenirken, Dalén eşinin mutfakta uzun süre vakit geçirdiğini fark etti. Teknik belgelerden, çizimlerden ve laboratuvardan uzak kalan Dalén, bu kez kendi evindeki pratik bir sorunla karşı karşıyaydı. Hayatını sorun çözmeye adamıştı ve şimdi karşısında yeni bir ihtiyaç vardı: Eşi mutfakta güçlük yaşıyordu.

Bu duruma kayıtsız kalmadı. Eşinin işini kolaylaştırmak için, güvenli çalışan, yakıt tasarrufu sağlayan ve minimum dikkatle kullanılabilen bir fırın tasarlamaya karar verdi. Deniz fenerlerini otomatikleştiren mühendislik yaklaşımını bu kez evin içine, mutfağa taşıdı.

AGA soba, AGA fabrikalarında üretilen birçok üründen biriydii.

Yedi yıl süren çalışmalar sonucunda, bilimsel prensiplere dayanan ama herkesin rahatlıkla kullanabileceği bir fırın geliştirdi. Az yakıtla yüksek performans sağlıyor, güvenilir biçimde çalışıyor ve aynı zamanda mutfağı da ısıtıyordu.

AGA fırını Haziran 1929’da piyasaya sürüldü. İlk AGA fırını özel hane kullanımı için tasarlanmıştı, fakat kısa süre içinde ticari işletmelere uygun çeşitli modeller de geliştirildi. 1929’da AGA, İngiltere’ye ithal edildi. 1932’de ise, Bell’s grubuna bağlı Bell’s Heat Appliances Ltd, AGA fırınlarının lisanslı üretimine başladı.

Sonuç Olarak

Nils Gustav Dalén, 9 Aralık 1957’de hayatını kaybetti. Hayatı boyunca İsveç’in en çeşitli üretim alanlarına sahip şirketlerinden birini inşa etti. Dalén hayattayken, şirket yaklaşık 250 patent aldı ve bunların yaklaşık yarısında tek başına ya da ortak olarak Dalén’in imzası bulunuyordu.

Dalén, bir zamanlar mükemmel bir ev fırını olarak tasarladığı AGA’nın, 1980’lerde bir statü sembolüne dönüşeceğini elbette öngöremezdi. O dönemin yükselen orta sınıfı, “kırsal yaşam” idealini benimsedi. Parlak kumaşlar, gösterişli perdeler ve gelişmiş teknolojiyle donatılmış, sıcak bir atmosfere sahip mutfaklar bu yaşam tarzını yansıtan semboller hâline geldi. Bu mutfakların merkezinde ise aristokrasinin gözdesi olan AGA fırını yer alıyordu.


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • Gustaf Dalén; Bağlantı: https://www.nobelprize.org/
  • Reif-Acherman, Simón. (2014). Nils Gustaf Dalén. Proceedings of the IEEE. 102. 1389-1393. 10.1109/JPROC.2014.2320276.
  • Greenslade, Thomas. (2009). Nils Gustav Dalén, the Unknown Nobel Prize Winner. The Physics Teacher. 47. 10.1119/1.3049878.

Matematiksel

Ceren Demir

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Ekonomi bölümünde yüksek lisansa devam ediyorum ve İstanbul Gelişim Üniversitesi'nde akademik görevimi sürdürüyorum. Spora, sanata (özellikle resim sanatı), müziğe, doğaya, doğa sporlarına, felsefeye, psikolojiye, kitaplara, filmlere düşkünüm.. Okumayı, yazmayı, öğrenmeye çabalamayı çok seviyorum. Amaçlı ve amaçsız yaşamanın çeşitli noktalardan artı ve eksileri olduğunu düşünsem dünyadaki her şeyin gelip geçici olduğuna inanıyorum. Yine de -her şeye rağmen- ben uzun süredir amacı olanlardanım.. Buradan enerji sağlayabiliyorum.. Çoğunlukla enerjik, dışa dönük olsam da yeri geldikçe oldukça içe kapanmaya ve yalnızlığa susayabiliyorum. İkisi de keyifli ve öğretici.. Matematiksel sitesinin öncelikle hayranı olan bir okuruyum sonra Matematiksel’e katkı sağlamaya çalışan enfes ekibin bir parçasıyım.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir