Mühendislik ve Teknoloji

Analog Televizyonlarda 37. Kanal Neden Yoktur?

Netflix ve Youtube’un hayatımıza girmediği zamanlarda can sıkıntısını gidermek için kullandığımız yegane araç küçük ekranlı analog televizyonlardı. Ancak anteni ayarlayıp kanallar arasında düğmelere basarak dolaştığımız zamanlarda ilginç bir durum vardı. Kanallar arasında gezinirken 36. kanal ile 38. kanal arasında statik olarak adlandırılan bir gürültülü ekran çıkardı.

Dijital televizyon, bilgileri sayısal veri paketleri olarak ileten bir teknoloji kullanırken, analog televizyon bilgileri sürekli dalga formunda iletmektedir.

Bu durum size garip gelecektir. Ancak gerçekten de Amerika, Avrupa veya Asya’nın çeşitli yerlerinde kanallar arasında gezinseydiniz, buna şahit olmuş olmanız mümkündür. Hatta ileriki süreçte de 37. kanal uzun süre boş kalmaya devam etti. Aklınıza hemen bazı binalarda 13. katın olmaması gibi batıl bir inanç geldiyse aslında yanılıyorsunuz. Bu noktada suçlanması gereken şey aslında astronomi idi. 37. Kanal gökbilimcilerin gökyüzünü incelemelerine yardımcı olmak için boş bırakılmıştı.

37. Kanal İle Astronominin Bağlantısı Nedir?

Sonucunda tüm bu gelişmeler Jansky’nin azmi ile başladı. Jansky, aylar boyunca farklı yerlerden ve farklı kuvvetlerde gelen radyo parazitlerini dinledi. Şimdilerde, anteninin bir kopyası, Batı Virginia’daki Green Bank Gözlemevi’nin arazisinde duruyor.

Ne olup bittiğini anlamak için bazı kısa ön bilgiler verelim. Radyo astronomi, gök cisimlerinin radyoelektrik dalgaları alanındaki elektromanyetik ışımasını inceleyen astronomi dalıdır. Gözlemlenen ilk astronomik radyo sinyalini 1931 yılında Bell Telefon Laboratuvarlarında çalışan Karl Guthe Jansky adındaki bir mühendis tesadüfen keşfetti.

Kendisi okyanus aşırı kısa dalga ses iletimi esnasında meydana gelen parazitleri inceliyordu. Bu esnada, bilinmeyen bir kaynaktan gelen ve sürekli kendini tekrar eden bir sinyal tespit etti. Sinyalin günde bir defa tepe değeri yapması Jansky’e kaynağın güneş olabileceğini düşündürdü. Devam eden incelemeler ışınım kaynağının güneşin doğuş ve batışını tam olarak takip etmediğini ancak 23 saat 56 dakika süren bir döngüde kendini tekrar ettiğini ortaya çıkardı.

Tüm astronomi, ışık dalgalarını gözlemlemekle ilgilidir. Elektromanyetik spektrumun farklı bölümlerine ayarlı teleskoplar, uzaydaki gizli nesneleri ortaya çıkarır. Görselde Farklı dalga boylarında Circinus galaksisi var. Yıldız oluşumunun yakıtı olan soğuk hidrojen gazı (mavi renkli), CSIRO’nun radyo teleskoplarından biri kullanılarak haritalandı. Uzayın sıcak tozu (kırmızı renkli) ve yıldızlar (yeşil renk) kızılötesi cihazlardan alınan veriler ile haritalandı. Bu üç görüntü birleştirildiğinde, galaksinin iç diskindeki ve sarmal kollarındaki gaz ve yıldızları ortaya çıkarıyor.

Gözlemlerini o zamana kadarki gökbilim haritalarıyla karşılaştıran Jansky kaynağın  Samanyolu olduğunu anladı. Sonrasında da bunun gökadanın merkezine doğru Yay Takımyıldızı yönünde en güçlü değerine ulaştığını gördü. 1933 yılında bu keşfini tüm dünyaya duyurdu. Karl Jansky bu şekilde dünya dışı bir sinyali ilk bulan kişi olmuştu.

Radyo teleskoplar, yıldızlar, galaksiler ve karadelikler gibi evrendeki radyo kaynaklarından gelen radyo dalgalarını algılamak için anten ve radyo alıcılarını kullanır.

Bu Konunun Televizyon İle İlgisi Nedir?

1937 yılında Grote Reber 9 metre çaplı parabolik bir radyo teleskop inşa etti. Bu da bu bilim dalının gelişimine büyük katkı sağladı. Bu teleskop, 608-614 megahertz aralığını kullanarak çalışıyordu. Sonrasında da ilk defa gökyüzünün radyo frekansları yardımıyla haritasının çıkarılması projesini yürüttü. O zamandan beri gökbilimciler, çok çeşitli nesneler tarafından yayılan radyo dalgalarını tespit ederek Evreni keşfetmek için radyo teleskoplarını kullanıyorlar.

37. kanalın televizyonlarımızda yer alabilmesi için 610 MHz bandından iletim yapması gerekir. Ne yazık ki, bu aynı zamanda Illinois Üniversitesi’nin Danville yakınlarındaki Vermilion Nehri Gözlemevi’nin ihtiyaç duyduğu frekanstı. Radyo astronomisinde yaygın olarak kullanılan 410 MHz ve 1.4 GHz ile birlikte üç frekanstan biridir. Sonuçta bir televizyon kanalına sahip olmamız, evrene açılan metaforik bir pencerenin üç ana “bölmesinden” birini kapatmak anlamına gelecekti.

Ancak ne yazık ki televizyon yayıncıları için bu çok da önemli olmadı. Bu nedenle 37. kanalın kullanıma açılması için uzun süre lobi yaptılar. 1959’da Cenevre’deki Uluslararası Telekomünikasyon Konferansı, radyo astronomisi için yayın spektrumunun bir kısmının ayrılmasını önerdi.

4 Ekim 1963’te Federal İletişim Komisyonu, kanal 37’yi 1 Ocak 1974’e kadar ülke çapında radyo astronomisinin özel kullanımı için ayırdı. Bu nedenle Amerika Birleşik Devletleri’nde hala 37. kanal yoktur. Ancak 37. kanal sayesinde, radyo astronomları Güneş’ten pulsarlara ve yıldızlar arasındaki ıssız boşluklara kadar her şeyi takip edebilmektedir.


Kaynaklar ve ileri okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Batuhan Erdik

Grafik tasarımcısı ve bilgisayar meraklısı...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu