Toplum ve Yaşam

Haşlanan Kurbağa Sendromu Bir Metafor mu Yoksa Gerçek mi?

Bir kurbağayı kaynayan bir suyun içine atarsanız, doğal olarak can havli ile kurbağa kendini dışarı fırlatır. Sonuçta kaynar sudan dolayı canı yanacaktır. Ama aynı kurbağayı soğuk suya koyar sonra da suyu yavaş yavaş ısıtırsanız, kurbağa buna duyarsız kalır. Çünkü, sessiz ve yavaş gerçekleşen değişimlere tepki vermeyecek şekilde programlanmıştır. Hatta giderek kaynayan suda halinden memnundur. Ancak sonunda bu memnuniyet durumu bir tabakta son bulacaktır.

Bu okuduğunuz hikaye dilimize haşlanan kurbağa sendromu biçiminde yerleşmiştir. Çağdaş bilim insanları, bu gözleme katılmayacaktır. Ancak, korkunç görünen bir geleceğe korkusuzca yelken açma girişiminde bulananlar için bir metafor olarak bu söylem hala kullanılmaktadır.

Haşlanan Kurbağa Sendromu Bir Metafor mu Yoksa Gerçek mi?

Haşlanan kurbağa hikayesi genellikle insanları, nihai olarak istenmeyen sonuçlara maruz kalmamaları için kademeli değişimin farkında olmaları konusunda bir uyarı olarak anlatılmaktadır. Bu bir metafor olsa da aslında temelini gerçek bir deneyden alır. Bu deneyi aktarmadan önce yaşadığımız kısaca bir başka araştırmadan size bahsedelim.

Hepimizin bildiği gibi, gündelik sorunlarımızla biz boğuşurken, dünyamızda giderek ısınıyor. Peki ama bu duruma nasıl tepki veriyoruz? Araştırmayı gerçekleştiren ekip çalışmalarında, dünyanın farklı bölgelerinden atılan iki milyardan fazla tweet’i inceledi. İnsanların iklim değişikliği ile ilgili duyarlılıklarını anlamaya çalıştı. Temel olarak, insanların ne tür hava durumunu normal veya olağandışı bulduğunu belirlemekti.

Ekibin bulduğu şey şuydu. İnsanlar kışın havanın sıcak geçmesi ya da yazın soğuk olması gibi alışık olmadıkları durumlar hakkında reaksiyon gösteriyordu. Ancak zaman ilerledikçe referans noktası olarak daha yakın deneyimleri göz önüne aldığı için verilen tepkiler azalıyordu. Diğer bir deyişle normalleştirmek istemediğimiz koşulları hızla normalleştirme riskimiz vardı.

Bu araştırma belirli sayıda sosyal medya kullanıcısı üzerinde yapılmıştı. Bu nedenle elbette bize geneli göstermeyecektir. Ancak yine de insanların hafızasının çok da iyi olmadığını ve normal tanımlarını farklı referans noktalarına göre aldıklarını bizlere hatırlatır.

Dediğimiz gibi günümüzde haşlanan kurbağalar ile deneyler yapılmamaktadır. Ancak bu durum bir zamanlar farklıydı. Aslına bakarsanız 19. yüzyılda, kurbağaların yavaş yavaş ısınan suya tepkisini ölçmek için çeşitli deneyler yapılmıştı.

Haşlanan Kurbağa Deneyi Nedir?

Haşlanan Kurbağa Sendromu Bir Metafor mu Yoksa Gerçek mi?

Haşlanmış kurbağa masalının kökenleri, 1870’lerde hayvanların ruhu olup olmadığını ve varsa, vücudun neresinde olduğunu belirlemek için yola çıkan 19. yüzyıl Alman fizyolog Friedrich Goltz’un çalışmasına dayanmaktadır. Goltz, özellikle beyinden ayrı olarak var olduğu ve ikinci bir bilinç merkezi olduğu düşünülen “omurilik ruhu” kavramıyla ilgilenmekteydi.

Bu amaçla kendisi kurbağalar ile iki deney yaptı. İlkinde kurbağaların kafalarının arkasındaki belli bir bölgeye iğne batırarak felç olmalarını sağladı. Sonrasında da onları soğuk suya koydu ve sıcaklığı yavaşça yükseltti. Ölüm yaklaşık 40 derecede meydana gelecekti. Bu esnada kurbağalar oturdukları yerde ölümü beklemişlerdi.

Daha sonra da aynı deneyi sağlıklı kurbağalar ile tekrarladı. Sonucunda elbette sağlıklı kurbağalar 25 derece civarında sudan çıktılar. Goltz, aradığı cevaba ulaşmıştı. Beyin olmadan sadece omurilik hayvanlarda gerekli tepkinin ortaya çıkmasını sağlamamıştı. Bu durumda ruhun merkezi beyin olmalıydı. Bu sonuç, 1872’de Alman bilim insanları Albert Heinzmann ve 1875’te Carl Fratcher tarafından da deneylerle tekrarlanacaktı. Aslında Goltz deneyinin bulgularında sağlıklı kurbağalarda bu duruma rastlanmadığını belirtmişti. Ancak sonraki bilim insanları normal kurbağalarda da aynı sonuçları gözlemlediklerini kaleme aldı.

Haşlanan Kurbağa Sendromu Bir Metafor mu Yoksa Gerçek mi?

Ancak elde edilen bulgular 1888’de William Thompson Sedgwick’in dikkatini çekti. “On the Variation of Reflex Excitability in the Frog Induced by Changes of Temperature” isimli makalesinde konuya başka bir bakış açısı getirdi.

” Gerçek şu ki, ısıtma yeterince kademeli olursa, normal kurbağada bile hiçbir refleks hareketi üretilmeyecektir. Eğer su yeterince yavaş bir şekilde ısıtılırsa canlı bir kurbağa hareket etmeksizin kaynatılabilir. Deneyde sıcaklık saniyede 0.002 derece arttırıldı. Bunun sonucunda da kurbağa 2,5 saatin sonunda hareket etmeksizin ölmüş olarak bulundu.”

Ancak matematik böyle demez. Su 100 derecede kaynar bu da 2,5 saatlik bir zaman diliminde saniyede 0.002 derecelik bir artışla suyun başlangıç sıcaklığının 82 derece olması demektir. Bu sıcaklıkta sağlıklı bir kurbağa kesinlikle tencereden fırlamaya çalışır. Ancak yine de kaynayan kurbağa efsanesi bir süre doğru gibi kabul görecekti.

Sonuç Olarak;

Sonucunda günümüzde ne kadar yavaş ısıtılırsa ısıtılsın kurbağaların kaynayan suyun içinden kaçacağını biliyoruz. Üstelik bunu anlamak için daha fazla kurbağayı canlı canlı kaynatmamıza da gerek yok.

Ancak gerçek kurbağa üzerinde yapılan bilimsel deneyler konuyu desteklemese de haşlanan kurbağa sendromunun bir metafor olarak kullanımı gerçektir. Bu durumun varlığı geçmişten günümüze çeşitli deneyimlerle açık şekilde ortadadır. Ayrıca göz atmak isterseniz: Eylemsiz Bilgi: Ezbere Dayalı Anlamadan Bilme Sorunu


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • Boiling frog; https://en.wikipedia.org
  • Edward Wheeler Scripture; https://en.wikipedia.org/
  • Moore FC, Obradovich N, Lehner F, Baylis P. Rapidly declining remarkability of temperature anomalies may obscure public perception of climate change. Proc Natl Acad Sci U S A. 2019 Mar 12;116(11):4905-4910. doi: 10.1073/pnas.1816541116. Epub 2019 Feb 25. PMID: 30804179; PMCID: PMC6421414.
  • Human Beings Are Susceptible to ‘Boiling Frog’ Phenomenon, Climate Scientists Warn. Yayınlanma tarihi: 4 Mart 2019; Bağlantı: https://www.sciencealert.com/

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Batuhan Erdik

Grafik tasarımcısı ve bilgisayar meraklısı...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu