Sanat ve Edebiyat

John Cage ve 4’33”: En Çok Ses Getiren En Sessiz Beste

Bazı sanatçılar ve müzisyenler, dünyayı farklı açılardan görebilmemiz için bakış açımızı—yani referans çerçevemizi—sarsma konusunda ustalaşmıştır. Bu isimlerden biri, 20. yüzyılın en etkili Amerikalı bestecilerinden ve aynı zamanda bir filozof olan John Cage’dir.

John Cage ve 4'33": En Çok Ses Getiren En Sessiz Beste
John Cage (5 Eylül 1912 – 12 Ağustos 1992), 20. yüzyılın önemli Amerikalı bestecilerinden biridir. Genellikle çağdaş müziğin öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir.

John Cage, çağdaş müziğin evriminde kilit rol oynamış bir isimdir. Adı, 20. yüzyıl Batı müziğinin neredeyse tüm akımlarıyla birlikte anılır. Aynı zamanda deneysel müziğin öncülerinden biri olarak kabul edilen Cage, aleatorik (rastlantısal) müzik alanında da çığır açmıştır. Peki ama neden “deneysel” bir besteci? Cevap için önce kendisini kısaca tanıyalım.

John Cage’in Hayatı ve Kariyeri

John Cage, 1912 yılında Los Angeles şehir merkezinde doğdu. Babası bir mucit, annesi ise Los Angeles Times’ta yarı zamanlı gazetecilik yapan bir yazardı. Dördüncü sınıfta piyano dersleri almaya başladı. Ancak Cage hiçbir zaman kendini yeni bir Mozart olarak görmedi.

John Cage ve 4'33": En Çok Ses Getiren En Sessiz Beste
Cage’in en önemli icatlarından biri, erken dönemlerinde keşfettiği hazırlanmış piyanodur (prepared piano)

Liseden birincilikle mezun oldu ve o dönemde hedefi yazar olmaktı. 1928’de teoloji eğitimi almaya başladı. Ancak üniversite derslerinde öğretilen düşünsel kalıplardan memnun kalmadı ve iki yılın ardından okulu bıraktı. Bunun yerine, ailesinin maddi desteğiyle Avrupa’ya seyahat etti ve geleneksel eğitimin yerine yaşam deneyimlerinden öğrenmeyi tercih etti.

Her zaman çok yönlü bir entelektüel olan John Cage, resim, yazı ve matematikle de ilgisini sürdürdü. Hatta erken dönem yazı ve bestelerinde matematiksel denklemlerden faydalandı. Ancak bu ilk bestelerinin sonuçlarından memnun kalmadı ve 1931 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne geri döndü.

Bir arkadaşının tavsiyesiyle, 20. yüzyılın önde gelen bestecilerinden ve Alman dışavurumculuğunun önemli figürlerinden Arnold Schoenberg’in öğrencisi oldu. Schoenberg, sonraki iki yıl boyunca Cage’in en büyük ilham kaynağı olacaktı.

Arnold Schoenberg
Arnold Schoenberg (13 Eylül 1874 – 13 Temmuz 1951)

1950’lerin başında, Cage’in müziğe bakışını kökten değiştirecek bir deneyim yaşadı ve sesten yalıtılmış yankısız bir odaya girdi. Bu odalar; yeni ses ekipmanlarını test etmek ya da sanayi makinelerinden çıkan gürültünün yönünü ölçmek gibi çeşitli akustik deneylerde kullanılır.

John Cage, Harvard Üniversitesi’ndeki böyle bir odayı ziyaret ettiğinde 4’33” eserine ilham kaynağını bulur. Şöyle yazar: “İçeride iki ses duydum: biri tiz, diğeri bas. Mühendise bunları anlattığımda, tiz sesin sinir sistemimden, bas sesin ise kan dolaşımımdan geldiğini söyledi.”

John Cage ve 4’33”

Cage, sessizlik diye bir şeyin aslında mümkün olmadığını fark etmiştir. Sonucunda Cage çok tartışılan, 4’33’’ü bestelemeye karar verir. Piyano için bestelediği 4’33” adlı eseri, piyanistin 273 saniye boyunca sessizlik içinde oturmasını öngörür. Bu da, mutlak sıfır noktasında moleküler hareketin durduğu Celsius ölçeğinde sıfırın altındaki derece sayısını temsil eder.

Cage, bu eserle ilgili olarak şunları söyler: “Boşluk ya da boş zaman diye bir şey yoktur. Her zaman duyulacak ya da görülecek bir şey vardır. Aslında, ne kadar uğraşırsak uğraşalım, tam bir sessizlik yaratamayız.”

Üç bölümden oluşan eser, New York’taki Woodstock şehrinde yer alan Maverick Konser Salonu’nda, ünlü piyanist David Tudor tarafından ilk kez sahnelendi.

John Cage ve 4'33": En Çok Ses Getiren En Sessiz Beste
David Tudor performans sırasında

Eserin icrası şöyle gerçekleşti: Tudor sahneye çıktı, piyanonun başına oturdu ve kapağını kapattı. Ne bir nota çaldı, ne de kasıtlı olarak herhangi bir ses çıkardı. Sadece bir kronometre tuttu ve belirli aralıklarla nota kâğıtlarını çevirdi. Sessizlik içinde geçen performans, sırasıyla 33 saniye, 2 dakika 40 saniye ve 1 dakika 20 saniyeden oluşan üç bölüm hâlindeydi. Bu sürelerin toplamı ise eserin adını oluşturuyordu: 4’33”.

Eserin amacı, izleyicinin çalınan müzik yerine salonun ortam seslerine odaklanmasını sağlamaktı. Bu sırada duyulanlar; birinin öksürüğü, sandalye gıcırtısı ya da ağaçların hışırtısı gibi o ana özgü seslerdi. İlk başta pek çok seyirci ne olduğunu anlayamadı. Ancak zamanla, yapıtın aslında hayatta mutlak sessizliğin mümkün olmadığını anlatmaya çalıştığını fark ettiler. Seyirciler, istemeden çıkardıkları seslerle bu sıra dışı kompozisyonun bir parçası hâline geldiler.

16 Ocak 2004’te BBC Senfoni Orkestrası, bu eserin ilk orkestra yorumunu gerçekleştirdi. Performans, BBC radyo kanallarında canlı yayınlandı. Orkestra, dört buçuk dakika boyunca sahnede hiçbir ses çıkarmadan oturdu. Hem salondaki izleyiciler hem de radyo başındakiler bu sessizliği dinledi.

John Cage’in Kalıcı Etkisi

Bu eserin sanat olup olmadığı herkes için ikna edici değildir. Martin Gardner, “Hiçbir şey” başlıklı denemesinde şöyle yazar: “4’33” adlı eseri hiç dinlemedim ama onu dinleyen arkadaşlarım, Cage’in en iyi bestesi olduğunu söylüyor.”

John Cage, 1966 yılında Washington D.C.’deki Ulusal Sanat Vakfı’nın açılışında verdiği konser sırasında

John Cage’in çağdaş müziğe ve sanata en büyük katkısı, dinleme eylemini ve dolayısıyla müziğin ne olduğunu sorgulatmasıydı. Bu yaklaşım, Batı müziğindeki “dahi besteci” anlayışlarının yerini “Müzik nedir?” gibi temel sorulara bıraktı.

4’33” ile yarattığı tartışmalı başarının ardından Cage, modern dans için müzik bestelemeye başladı. Ömrü boyunca hem yaşam hem sanat arkadaşı olan ünlü dansçı Merce Cunningham ile birlikte çalıştı. Bu dönemde, eserlerinde rastlantısallığı kullanma yöntemlerini geliştirmeyi sürdürdü.

John Cage ve 4'33": En Çok Ses Getiren En Sessiz Beste
John Cage, Ocak 1960’ta popüler TV şovunda “Water Walk” şarkısını seslendiriyor

1960’lara gelindiğinde Cage, yalnızca Amerika’da değil, uluslararası alanda da tanınan bir isimdi. Cesur ve yaratıcı yaklaşımıyla, doğrudan ya da dolaylı olarak pek çok önemli sanatçıyı etkiledi. Cage ayrıca video sanatçısı Nam June Paik ile çalıştı ve kısmen rastlantısal yöntemlerle kaleme aldığı yazılarıyla 1960’lardan itibaren deneysel şiir alanını da etkiledi.

Bugün bile John Cage’in etkisi, müzik besteciliğinin ötesine taşan bir güç taşıyor. 4’33” ve diğer yenilikçi eserleriyle ortaya koyduğu fikirler, sanatçının rolünü yeniden düşünmeyi gerektirdi. Artık sanatçı yalnızca bir nesnenin yaratıcısı değil; evrenin akışına aracılık eden bir varlık olarak görülüyor.

Sonuç Olarak

Cage, 1992 yılında, 79 yaşındayken hayatını kaybetti. Doğumunun yüzüncü yılında, küratör Juraj Kojs, 4’33”’e ithafen dünyanın dört bir yanından bestecilere dört dakika otuz üç saniyelik on üç özgün eser sipariş etti.

Günümüzün gürültüyle dolu dünyasında, 4’33”’in fikrini zaman zaman yaşamımıza taşımak gerekebilir. Çünkü sessizliğin içindeki sesler, belki de ihtiyaç duyduğumuz iç huzuru sağlayacaktır.


Kaynaklar ve ileri okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir