Biyoloji ve Coğrafya

İnsanlık Soy Ağacı Düşündüğümüzden Çok Daha Fazla Birbirine Bağlıdır

İnsanlığı ırk, milliyet veya kültüre göre tanımlayan farklı gruplara bölünmüş olarak düşünmeye alışığız. Ancak bilimsel açıdan konuşursak, insanlar bu yüzeysel farklılıkların öne sürdüğünden çok daha fazla birbirine bağlıdır. Genetikteki ilerlemeler, tüm insanların yalnızca birkaç bin yıl önceki ortak ataları paylaştığını ortaya koyuyor. İnsanlık soy ağacı çok farklı bir gerçeği bizlere anımsatıyor.

İnsanlık soy ağacı sandığımızdan çok daha fazla birbirine bağlıdır. Aile soyağacımız bize büyük resmin yalnızca küçük bir kısmı hakkında fikir verir. Zamanda geriye doğru soy ağacınızın izini sürerken tüm atalarınızı saydığınızı hayal edin. İki ebeveyn, dört büyükanne ve büyükbabalar, sekiz büyük büyükanne ve büyükbabalar biçiminde saymaya devam edersiniz.

Nesiller arasında 25 yıl fark olduğunu varsayarsak, geriye doğru giden her nesilde, sahip olduğunuz ataların sayısı iki katına çıkar. Bu hesaplama ile 12 nesil öncesinde, sizin 10. nesil büyükanne ve babalarınız olan 4.096 insan var. Bunların çoğu yaklaşık 1600’lerin ikinci yarısında, Avrupa’da Aydınlanma çağının başladığı yıllarda sizin yaşlarınızdaydı. 

Sadece 7 nesil geriye gitseniz bile işlerin garipleşmeye başladığını fark edersiniz.

Mümkün olmasa da saymaya devam ederseniz 33. nesilde (yaklaşık 800 ila 1000 yıl önce) sekiz milyardan fazla bir sayıya ulaşırsınız. Bu sayı günümüzde hayatta olan insan sayısı ile hemen hemen aynıdır. Ayrıca kesinlikle bin yıl önceki dünya nüfusundan çok daha büyük bir sayıdır. Bu görünürdeki paradoksun çözümü basittir: Zamanda geriye gidildikçe aile ağaçları birleşir ve kendi içlerine çöker, birçok birey birden fazla konumu işgal eder.

İnsanlık soy ağacının izini matematik yardımı ile hesaplamak

Geçtiğimiz yıllarda Yale Üniversitesi’nde istatistikçi olan Joseph Chang, atalarımızı genetik ya da aile ağaçları olmadan, sayılarla analiz etmeye karar verdi. Mevcut verileri oluşturduğu matematiksel modele yerleştirdiğinde de bir sayı elde etti. Bu sayıya göre Avrupalı ​​atalara sahip tüm insanların son ortak atası, yalnızca 600 yıl önce, 1400 yılında yaşamıştı. 

10. yüzyıl Avrupa’sında yaşayan ve geriye torunlarını bırakan her insan, hayatta olan tüm Avrupalıların atasıdır.

Zamanda geriye gittikçe Chang’ ın hesapları daha da garip bir hal alacaktı. Genetik izonokta olarak adlandırılan özel bir ana ulaşmak için 1000 yıl geriye gitmemiz durumunda sayılar bizlere kafa karıştırıcı bir şeyler söylemekteydi.

Avrupa’da, bin yıl önce hayatta olan insanlardan beşte biri, bugün hayatta olan hiç kimsenin atası değildi. Kendileri ya da kuşakları çoğalmadıkları için, tarihte bir yerlerde soy çizgileri yok olmuştu. Buna karşılık, geri kalan %80 bugün hayatta olan herkesin atasıydı. Matematiksel modeldeki tüm soy çizgileri, onuncu yüzyılda herkesle birleşiyordu. Bu tüm bildiklerimizden çok uzak, matematiksel ve genetik bir kesinlikti.

Sadece 3.400 yıl önce, Dünya nüfusunun tamamı bugün yaşayan herkesin atasıydı

Mantıksal olarak, aynı zamanda küresel bir eş noktanın da olması gerekir. Bu nedenle kendisi zamanda biraz daha geriye gitmeye devam etti. Çalışmasının sonunda da bugün hayatta olan insanların tamamının en yakın zamandaki ortak atasının, dünyada yaklaşık 3.400 yıl önce yaşadığını buldu. Bu dünya üzerinde yaşayan her insanın soyağacında neredeyse kesinlikle Nefertiti, Konfüçyüs ya da antik tarihte adı geçen ve geride çocuk bırakmış olan herhangi birisinin yer alacağı anlamına geliyordu.

Chang’in çalışmasının son paragrafı şu biçimdeydi. “Bulgularımız, dikkate değer bir durumu işaret etmektedir. Konuştuğumuz dillere ya da ten rengimize bakılmaksızın, hepimiz, Yangtze Nehri kıyısında pirinç yetiştirmiş, Ukrayna’nın bozkırlarında atları ilk evcilleştirmiş, Kuzey ve Güney Amerika ormanlarında dev tembel hayvanları avlamış ve Büyük Keops Piramidinin yapımında görev almış ortak ataları paylaşıyoruz.”

İnsanlık soy ağacı düşündüğümüzden daha karışıktır.

2013 yılında, genetikçiler Peter Ralph ve Graham Coop, DNA’nın Chang’ın matematiksel soy araştırmasındakiyle aynısını gösterdiğini buldular. Aile ağaçlarımız aslında ağaç değil, karmaşık bir ağdan ibaretti. Çoğunlukla, küçük coğrafi bölgelerde, seçtiğimiz kişilerle evleniriz. Ancak, genetik analizleri bunun pek de bir önemi olmadığını gösterdi. Çok az sayıda insanın kendi gen havuzlarının dışında biriyle birlikte olması bile, DNA’nın nesiller arasında hızla ilerlemesine yeterli gelmişti.

DNA, biyolojik olarak soyun taşıyıcısıdır ve DNA’nızın tamamını genellikle 50/50’lik bir oranla anne babanızdan alırsınız. Onlar da DNA’larını kendi anne ve babalarından alırlar. Yani, DNA’nızın dörtte biri, büyükanne ve babanızın DNA’sının dörtte biri ile aynıdır. Eğer bir kuzeniniz varsa, ortak bir çift büyükanne ve babanız olduğu için, DNA’nızın sekizde biri aynıdır. Ancak paylaşılan bu DNA parçaları aynı bölümler değildir. İki kişi ne kadar yakın akrabaysa, o kadar fazla ortak DNA’ları vardır. Tek yumurta ikizleri bu yüzden tıpatıp aynıdır (tüm DNA parçaları aynıdır).

Soy ağaçlarının gerçekte nasıl çalıştığı, saf ırk kavramının bir fanteziden ibaret olduğunu gösteriyor. Bugüne kadar dünya üzerinde hiç kimse kaç ırkın olduğu ya da temel özelliklerinin neler olabileceği konusunda anlaşmaya varamadı. İnsan sınıflandırmasına yönelik ten rengi veya fizyonomi gibi fiziksel özelliklere dayanan sahte bilimsel yaklaşımın ortaya çıkışı, Avrupalı ​​güçlerin imparatorluk kurmasıyla aynı zamana denk geldi. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, ırkın icadı bir keşif, sömürü ve yağma çağında meydana geldi.

Ten rengi insanlar arasındaki en belirgin farklılık olabilir ancak bunun bireyler ve popülasyonlar arasındaki toplam benzerlik veya farklılık miktarıyla pek ilgisi yoktur. Genetik geleneksel veya günlük konuşma dilindeki ırk kavramlarını desteklemez.

Sonuç Olarak

Atalarınızın günümüze neler kattığıyla ilgileniyorsanız, sizinle birlikte yaşayan tüm insanların nüfusuna bakmalısınız. Bu yüzden bir dahaki sefere birisinin kraliyet soyundan geldiğini iddia ettiğini duyarsanız moralinizi bozmayın, siz de öylesiniz aslında hepimiz öyleyiz. Tüm bu fikir size çok garip geldiyse hepimizin birbirinden sadece 6 kişi uzakta olduğunu anımsayın.


Kaynaklar ve ileri okumalar

  • Telling Humanity’s Story through DNA. Yayınlanma tarihi: Temmuz- Ağustos 2022. Harvard Magazine Kaynak site: Harvard Magazine. Bağlantı: Telling Humanity’s Story through DNA
  • Rohde, D., Olson, S. & Chang, J. Modelling the recent common ancestry of all living humans. Nature 431, 562–566 (2004). https://doi.org/10.1038/nature02842
  • How to Argue with a Racist by Adam Rutherford review – we’re all related. Yayınlanma tarihi: 30 Haziran 2020. Kaynak site: Guardian. Bağlantı: How to Argue with a Racist by Adam Rutherford review – we’re all related
  • Derrida B, Manrubia SC, Zanette DH. On the genealogy of a population of biparental individuals. J Theor Biol. 2000 Apr 7;203(3):303-15. doi: 10.1006/jtbi.2000.1095. PMID: 10716910.
  • Humans Are All More Closely Related Than We Commonly Think. Yayınlanma tarihi: Kaynak site: Scientific American. Bağlantı: Humans Are All More Closely Related Than We Commonly Think

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu