Çoğumuz bir şey yapmadan önce başkalarının ne düşündüğünü veya ne yaptığını bilmek istiyoruz. Bu nedenle bir TV, bilgisayar veya hatta bir ayakkabı satın almadan önce, muhtemelen başkalarının bir çevrimiçi alışveriş sitesinde cihazı nasıl derecelendirdiğini kontrol ederiz. En mükemmelini bulmaya çalışırız.

Üreticiler de elbette bunu bilir. Bu nedenle sizi ürünlerini 5 yıldızlı ölçekler kullanarak derecelendirmeye ve mutlu deneyiminizi başkalarıyla paylaşmaya teşvik eder.
Topluluğa uymak zorunluluğunu hissetmek konformizm – uyum ya da bilinen adıyla sürü psikolojisi olarak adlandırılır. Konformizm deyince de akla ilk olarak Solomon Asch ve konformizm deneyi gelir. Ancak öncesinde bir kaç senaryo düşünelim.
Metro ya da otobüste yanınızdaki insan yüksek sesle konuşmaya başladığında tepkiniz ne olur? Bu kişiyi eleştirmeye başlar mısınız? Metro ya da otobüs neden sessizlik demektir? Sonuçta böyle bir yazılı kural herhangi bir yerde yoktur. Ancak yine de insanlar çoğunlukla telefon görüşmelerinden kaçınırlar. Zorunda kalırlarsa da ya fısıldarlar ya da konuşmayı kısa tutarlar. Bu sessizlik kuralına gruptan sıyrılmamak için uyum sağlarlar.

Fakat bu “başkalarının yaptığını yapma” arzusu neden kaynaklanıyor? Başkaları olayları sizden farklı görseydi, kendi gözlerinizden şüphe eder miydiniz? Solomon Asch’ın öğrenmek istediği de aslında buydu.
Asch Konformizm – Uyum Deneyi
Aslında Solomon Asch tarafından tasarlanan deney oldukça basitti. Küçük öğrenci gruplarını (5-7 kişi) bir odada bir araya getirdi. Onlara bir “görme testi” yaptığını söylenmişti. Ardından herkese üzerinde dikey siyah çizgiler olan büyük bir kart gösterdi. Gönüllülerin yapması gerekenin sadece, bir kaç çizginin uzunluklarını karşılaştırmaktı.

Ancak bu bir görme testi değil bir psikoloji deneyi idi. Bu nedenle odanın içinde daha önceden Asch ile işbirliği yapmış olan başka öğrenciler de vardı. Örneğin beş öğrenciden oluşan bir grup arasında aslında yalnızca bir gerçek denek vardı. Diğer dördüne Asch çalışmadan önce hangi cevapları vereceklerini söylemişti. Onların yapması gereken hangi satırın başka bir satıra eşit olduğuna dair yanlış cevapları yüksek sesle söylemek idi.
Her zaman son cevabı veren gerçek denek, takım arkadaşlarının yanlış cevaplar verdiğini bilmiyordu. Sonucunda farklı uzunluklardaki çizgilerin boyları konusunda mantıksız yargıları olan bu kişiler, denekler üzerinde baskı oluşturdu. Bu nedenle denekler çoğu zaman, açıkça görülebilir olmasına karşın baskın yargıdan yana fikir bildireceklerdi. Bir başka deyişle, gerçek ya da doğru olan çok açık olmasına karşın, deneklerin % 35’i grubun etkisiyle yanlış yargılara katılmışlardı.
Asch Deneyi Bizlere Ne Gösterdi?
Sonucunda Asch’ın araştırmasındaki deneklerin büyük çoğunluğu uyumu seçti. Birkaç farklı çalışmada, test edilenlerin yüzde 76’sı en az bir kez grubun yanlış yanıtlarıyla aynı cevabı verdi. Yani sıra gerçek deneğe geldiğinde, çoğu zaman diğerlerine deliymiş gibi baksa da daha sonra çoğunlukla onlarla aynı yanlış cevabı verecekti.
Deneyden sonra bu kişiler fikirlerinin yanlış olduklarını düşündüklerini, ancak grubun doğru düşündüğüne inandıklarını dile getirdiler. Asch çalışmasını farklı ülkelerde birçok kez tekrardı ve her biri benzer bulgulara ulaştı. Asch araştırmasının sonuçlarını, 1955 yılında yayımladı. Bu makale, bu alanda yapılan ilk çalışma olması nedeniyle eğitimciler ve özellikle psikologlar üzerinde önemli etki bıraktı.
Meslektaşları onun deneyinden etkilenmişlerdi ve onlar da kendi dahiyane aldatma deneylerini tasarlamaya koyuldular. Örneğin, Asch’ın araştırma asistanlığını yapmış olan Stanley Milgram, kendi doktora tezi için bu uyum deneyinin geliştirilmiş bir versiyonunu yaptı. Milgram’ın “İtaat Deneyi”nin yirminci yüzyılın en ünlü psikoloji deneyidir. Ama en az onun kadar ilginç bir deney daha vardır.
Odayı Dolduran Duman Deneyi

Columbia Üniversitesi’nden John Darley ve Bibb Latane, kendini koruma içgüdüsünün, gruba uyma baskısını yenip yenemeyeceğini merak ettiler. Araştırmacılar gönüllülerden önce birkaç form doldurmalarını istedi.
Sonra onları telaş içinde anket doldurmaya çalışan birkaç kişinin daha bulunduğu bir odaya yönlendirdi. Gönüllüler işe koyulmuşken, duvardaki küçük bir panelden duman sızmaya başladı. Dört dakika sonra oda göz gözü görmeyecek kadar dumanla dolmuştu.
Aslında araştırmacılar odaya bu dumanı üfleyecek bir düzenek kurmuşlardı. Ama denekler bunu bilmiyordu. Onların tek bildiği, dumanın yangın çıktığı anlamına geldiğiydi. Hepsinin de yaptığı ilk iş, odadaki diğer kişilerin ne yaptığına bakmak oldu. Ama odada denek dışında herkes araştırmacının gizli işbirlikçileri olduğu için, oldukları yerde kımıldamadan duruyorlardı.
Darley ve Latane bundan sonra olanları şöyle anlatıyor: “On denekten yalnızca biri dumanı bildirdi. Geri kalan dokuz denek, altı dakikanın tamamında içeriyi duman kaplarken bekleme odasında bekleyip, gayretle önlerindeki formu doldurmayı sürdürdüler. Öksürdüler, gözlerini ovuşturdular, camı açtılar ama yangını haber vermediler.”
Neden Uyum Gösterme İhtiyacı Duyuyoruz?

Uyum sağlamamızın ana nedenlerinden biri, kendimize haklı olduğumuza inanacak kadar güvenmememizdir. Katılımcılardan birinin bildirdiği gibi, herkesin bir şeyi söylemesi bize genellikle yanlış olabileceğimizi hissettirir. Bu da kendimizden şüphe duymamızı neden olur.
Bazen karar vermek için zaman ayırmak yerine, önceden belirlenmiş kuralları olan bir şeye göre hareket etmek kolaydır. Örneğin, markette kuyrukta beklememiz herhangi bir yerde kural olarak yazmasa da hepimiz bu kuralı biliriz ve uyum gösteririz. Sonuçta bu verdiğimiz karar herkes için en doğru olanıdır.
İnsanların uyum sağlamasının bir başka nedeni de başkalarının yanında iyi görünmektir. Hepimiz çevremizdeki kişiler tarafından kabul edilme arzusuna sahibiz. Gruba uyum gösterdiğimiz zaman grubun bir parçası olma şansımızı artar. Ayrıca başkalarına da hakkımızda olumlu bir fikir verebiliriz.
Bunun için başkalarına benzer kıyafetler giyeriz, sevmesek de o pahalı kahveden içmeden duramayacağımızı düşünürüz, arkadaşlarımızın çalma listelerine benzer müzikler dinleriz. Dolayısıyla farkında olmasak da modern ve zamana uygun görünme baskısı bizi uyum göstermeye zorlar.
Sonuç Olarak;
Sonuçta hepimiz farklı kişilik özelliklerine sahibiz. Ancak, araştırmalar öyle gösteriyor ki, çoğu zaman farkında olmadan etkisi altında kaldığımız birçok çevresel etmen davranışlarımızı değiştirebiliyor. Öte yandan, Asch ve diğerlerinin de keşfettiği şey, uygunluğu büyük ölçüde azaltmak yani herkesin yaptığına uymamak için kalabalıkta yalnızca bir kişinin yeterli olmasıdır.
Yani kimi zamanlarda uyumu bozmak için gerçekleri söyleyen tek bir kişi bile yeterlidir. Belki de farkında olmadan sizi sarıp sarmalayan kurallardan kurtulmanın ve istediğiniz kararları verebileceğinizi fark etmenin zamanı gelmiştir. Yazının devamında göz atmak isterseniz: Abilene Paradoksu: İstemediğimiz Şeylere Neden Evet Deriz?
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Biography of Psychologist Solomon Asch, Yayınlanma tarihi: 24 Eylül 2021; Bağlantı: https://www.verywellmind.com
- Group forces in the modification and distortion of judgments.; bağlantı: https://psycnet.apa.org/
- Solomon Asch – Conformity Experiment; yayınlanma tarihi: 28 Ağustos 2018; Bağlantı: https://www.simplypsychology.org
Matematiksel