Elimizde bilimsel veriler tam olarak olmasa da, etrafımıza bakınca rahatlıkla gözlemleyebileceğimiz gibi, son yıllarda bardağı yarı boş görenlerin sayısı oldukça fazla. Gündemin ve ekonomik krizlerin, her ülkede olabileceği gibi bizi de karamsarlığa sürüklemesi normal bir durum. Bu durumda Martin Seligman’ı tanımanız ve pozitif psikoloji kavramını öğrenmeniz gerekebilir…
Hayatın sundukları herkes için nitelik olarak aynıdır, nicelikleri belirleyen ise algılarımızdır. Böyle bir ilkeden yola çıkan pozitif psikoloji, herkese aynı öneriyi haykırıyor: Hayatınıza anlam yüklemeyi seçebilirsiniz.
Pozitif Psikoloji Nedir?
Pozitif psikoloji, insanların gelişen olay ve dolaşan enformasyonlara olumlu anlamlar yükleyerek; yaşam doyumu, minnet, öz-şefkat, kişisel gelişim, özgüven ve umut gibi dinamikler ile yaşamının pozitif özelliklerini artırıp güçlendirmesini sağlayan bir akımdır. İkinci Dünya Savaşından 20 yıl kadar sonra; Abraham Maslow, Carl Rogers, Eric Fromm gibi hümanist yaklaşımlı psikologlar, insanın var olan potansiyeline ve doğasındaki olumlu yönlere dikkat çekmeye başladılar. Martin Seligman ise bu bakışı onlardan devralıp disipline etmeyi başarmıştır.
“Psikolojik araştırmalar son yarım asrı yalnızlığın, kötü davranmanın, hastalığın, savaşın, fakirliğin, ayrımcılığın, yetim kalmanın, ölümün ve boşanmanın etkilerini belgelemekle geçirdi…. [Fakat] yardım etmek, cesaret, dürüstlük, vazife, neşe, sıhhat, sorumluluk ve eğlence gibi, insanlığın kuvvetli yönleri göz ardı edildi.
Savaş tehdidi, fakirlik, sosyal kargaşa ve kıtlık esnasında iyimser olunmaz. Ve bu durumda psikologlar, ürettikleri tedavi yöntemleriyle gerçekten başarılı oldular, ama bu beraberinde bir de fatura getirdi: Kazazede mantalitesi. Yani bana olanlar hep başkaları yüzünden oluyor; burada benim hiçbir suçum yok düşüncesi”
Martin Seligman
Seligman’ın bu başarılara imza atması 1960’larda yüksek lisans öğrencisiyken yaptığı bir deneyle başlıyor. Bağlı bir köpeğe hafif bir elektrik şoku verdiğiniz zaman beklenen tepki, hayvanın kaçmaya çalışması, ama ipinden kurtulamadığı için yerinde kalmasıdır. Eğer boynundaki ipi çözer ve hayvana tekrar bir şok verirseniz ummadığınız bir sonuçla karşılaşırsınız: Hayvan serbest olduğu halde, şoku yedikten sonra kaçmaz. Seligman böylece “ben ne yaparsam yapayım bir şey değişmez” düşüncesinin insanlar arasında da çok yaygın olduğunun farkına varıyor ve bütün zihinsel enerjisini bu alandaki çalışmalara yönlendiriyor.
Psikolojiyi, hasta tedavi etmenin çok daha ötesinde bir bilim dalı olarak gören Seligman ve arkadaşları, tarih boyunca büyük uygarlıkların, olumsuzları düzeltmekten daha çok, yaşamın en olumlu yanlarını teşvik ettikleri için başarılı olduklarını söylüyor.
Birçok psikoloji derneğinden onur madalyası almış olan, “psikolojiyi kökünden sarsan kişi” olarak tanınan Seligman’ın, çoğu halk için yazılmış 15 kitabı ve iki onursal doktorası var.
Olumlu Düşünce Hayata Nasıl Dahil Edilebilir?
Elbette işi baştan ele almak lazım, amaç faziletli, iyimser, dürüst ve azimli insanlar üretmek. Ve bu bir hamlede olabilecek birşey değil. Cevap vermemiz gereken sorular var. Örneğin; “Medyada kötü haber neden iyi haberden daha fazla ilgi görüyor?” Ya da “Eğitimde neden hep yapamadıklarımızı ve başarısızlıklarımızı konuşuyoruz? Ya başarılı olanlar, onlar da aynı sistemin içerisinde yetişmiyor mu?” Yetenekli gençlerin yeteri kadar teşvik ve yardım görmemeleri ise Seligman’ın el attığı konulardan bir başkasını oluşturuyor: “Onlar nasıl olsa başlarının çaresine bakar” düşüncesinin yanlış olduğunu savunuyor Seligman ve arkadaşları,
Olumlu psikologların, üzerinde devamlı olarak çalıştıkları konulardan en önemlisi büyük güçlüklere rağmen nasıl başarılı olarak kabul edilen tarihteki önemli kişilikleri incelemek. Kim bilir belki de pozitif psikoloji üzerine kendimizi geliştirerek bizden adam olmaz zihniyetini ortadan kaldırabiliriz. Kendisini biraz daha yakından tanımak isterseniz izlemenizi öneririm.
Göz atmak isterseniz:
Kaynak: Sargun A. Tont, “Solucanlara Piyano Çalan Adam”, syf: 215 – 219
Matematiksel