Leonardo da Vinci eserlerinde, üç boyutlu sahneleri iki boyutlu olarak çarpıcı biçimde işlemesi ile bilinir. Ancak bunun nedeni, düz yüzeylerdeki nesneleri 3 boyutlu olarak görmesini sağlayan bir göz bozukluğu olabilir.
JAMA Oftalmoloji dergisinde yayınlanan bir makaleye göre, Rembrandt, Degas, Picasso ve Giovanni Francesco Barbieri gibi da Vinci de nadir görülen bir göz rahatsızlığına sahip gibi gözüküyor. Onun eşsiz yetenekleri, dünyayı farklı şekilde görebilme yeteneğinin bir sonucu olduğu söylenebilir bu durumda.
Strabismus veya bilinen adıyla şaşılık, uzaktaki bir cisme baktığında görme eksenlerinin normal paralelliğinin bozulmuş olması halidir. Bu durumda hastanın bir gözünün foveası ile cisme bakarken diğer gözünde görüntünün fovea dışında bir başka noktaya düştüğü için, çift görme gerçekleşir, beyin de kayan gözdeki görüntüyü baskılar, yanlış hizalanmış göze giren herhangi bir görsel girişi göz ardı eder.
Binoküler görmenin tek gözle görmeye oranla üstünlükleri vardır. Bunlar görme alanının iki göze ait alanların birleşmesi nedeniyle genişlemesi, fizyolojik kör noktaların diğer gözün görme alanı tarafından kompanse edilmesi, binoküler görme derecesinin tek gözle görmeden yüksek olması ve gerçek bir derinlik algısının ancak binoküler görmeyle mümkün olmasıdır.
Bu görme kusuru bir ressam için avantaj yaratabilir elbette…
Londra Şehir Üniversitesi’nde profesör ve San Francisco’daki Smith-Kettlewell Göz Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırmacı olan Christopher Tyler, 20 yıla yakın bir süre Da Vinci’nin yaşamını ve eserlerini araştırdı ve devamında resimlerde gözlerin belirgin bir şekilde ayrıldığını fark ederek bu araştırmayı başlattı.

Tyler, da Vinci’nin görünümünü yansıttığı düşünülen altı eserle (iki heykel, iki yağlı boya ve iki çizim) matematiksel analizler yaparak teorisini desteklemeye koyuldu. Tyler, her bir resimdeki gözbebeği, irisler ve göz kapaklarına daire çizerek ve pozisyonlarını ölçerek göz durumunu değerlendirdi.
Ölçümleri bir açıya dönüştürdüğü zaman, sonuçlar Da Vinci’nin ekzotropya eğilimi gösterdiğini, bir gözün rahatladığında dışarıdan -10.3 derece dönmesini sağladığını gösterdi. Fakat sanatçı, odaklandığında gözünü normal hizaya getirebiliyordu.
Ancak bu araştırmaya gelen eleştiler de var. Bu eleştirilerin temelinde yatan neden, da Vinci’nin kendi portrelerini yapmayı sevmemesi ve araştırmada kullanılan heykel ve resimlerdeki yüzün ona ait olduğuna dair kesin kanıt bulunmaması.
Dezavantaj olarak düşünülen kusurlar, anlaşılan bazen avantaja da dönüşebiliyor. Genetik biliminin, bazı kusurlarımız daha dünyaya gelmeden ortadan kaldırabilme seçeneğinin karşımıza çıktığı bu günler de belki de bir kere daha düşünmemiz gerekebilir? Bizi biz yapan şey nedir…
Kaynak ve İleri Okumalar:
http://www.klinikgelisim.org.tr/kg_25_2/8.pdf
Matematiksel
Elinize sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş. Beğendiğim yazıların sonuna geldiğimde genelde hep aynı 2, 3 yazar isim çıktığını görüyorum. Birisi sizsiniz. Tekrar tebrik ederim.
Teşekkürler 🙂