Tıp ve Sağlık

İnsan Anatomisi Gerçekten Mükemmel mi?

İnsan anatomisi asla mükemmel değildir. Aslında doğada “mükemmellik” diye bir şey yoktur. İnsan anatomisi incelendiğinde çok iyi uyum sağlamış doku ve organların yanı sıra, kötü uyum sağlamış olanlara da rastlarız. Verdiğimiz örneklerin dışında birçok genetik, fizyolojik ve psikolojik hastalıklar da vardır.

1. Gözler

mavi göz
Plika Semilunaris olarak adlandırılan bu üçüncü göz kapağı kuşlar, sürüngenler balıklarda sıkça görülmektedir. Ancak memeliler de daha nadir gözlenir. Sadece insanda değil tüm primat gruplarında bu organ körelmiştir.

Gözler on yaşından itibaren bozulmaya başlarlar. Birçok insanın göz kusuru vardır. Bunlar arasında yaşla birlikte gelişen hipermetropi, miyopi ve astigmat vardır. Yine yaşla birlikte katarakt oluşması, genetik bir bozukluk olan renk körlüğü de yaygın olarak rastladığımız kusurlardandır.

İnsan renkli görüşe sahip az sayıda memeliden biridir; yine de insanın renkli görüşü diğer gündüzcü yaratıklar olan sürüngenler ve kuşlar kadar gelişmiş değildir. İnsan üç temel rengi görür (kırmızı, mavi, yeşil) buna karşın sürüngenler, kuşlar ve böceklerde 4 renkli görüş gelişmiştir. Bunlar kırmızı, mavi ve yeşile ek olarak morötesi rengi de görürler.

Ayrıca gözdeki fotoreseptörler (ışık almaçları, ışığa duyarlı hücreler) retinada ters durmaktadır. Fotoreseptörler lense, lense ait kan damarlarına ve bipolar hücrelerine (reseptörlere bağlanarak bilgiyi beyne ileten nöronlara) doğru yönelmemişlerdir; dolayısıyla reseptörler ve lens arasında kalırlar. Dolayısıyla insan görüşünde, buna nöronların gözden dışarı çıktığı deliğin yol açtığı görme alanındaki kör nokta da dahil olmak üzere, eksikliklere yol açarlar.

Ahtapot gözü, bu problemlerin hiçbirine sahip değildir. Aynı biçimde, örneğin insanlar, çiçeklerde yalnızca tek bir çeşit beyaz görür. Oysa arılar, ultraviyole ışınlarını da gördüklerinden bizden daha başka beyazlar da görürler. Yılanlar ise normal görüşe ek olarak burunlarının altındaki jocobson organı denen yapı sayesinde kızılötesi ışıkları da görürler.

2. Ayaklar

İnanılmaz derecede kemikli ayaklarımız var. Aslında ayaklarımızın her biri 26 kemik içerir. Bu, vücudumuzdaki tüm kemiklerin neredeyse dörtte biri anlamına gelmektedir. Bu kadar çok kemik bulunması bir zamanlar mantıklıydı. Çünkü tüm bu küçük parçalar ayaklarımızın esnek olmasını sağladı.

Ancak zaman içinde kendimizi bir adımdan diğerine dengelemek ve ilerletmek için daha sert, sabit bir ayağa ihtiyaç duyduk. Ancak tek bir kemiğimizi bile kaybetmedik. Sonuç? Ayaklarımız çok esnektir ve kolayca yanlış yöne bükülebilirler, bu da burkulma, stres kırıkları ve tendinit gibi ayakla ilgili her türlü rahatsızlığa yol açar.

3. Nefes Borusu

Boğazımızda havanın hareket ettiği trakea veya nefes borusu ve yiyeceklerin hareket ettiği yemek borusu olmak üzere iki önemli tüp yer alır. Bu borular birbirine çok yakın biçimde durmaktadır. İnsan anatomisinin bu kusuru sonucunda, yiyecekler nefes borunuza kaçabilir. Bu da hava akışını engelleyerek boğulmanıza neden olacaktır.

Aslında bakarsanız sadece Amerika’da her yıl yaklaşık 5000 kişi bu nedenle ölmektedir. Ancak hayvanlar, nefes boruları ve yemek borularının birbirinden uzakta olduğu daha mantıklı bir düzenlemeye sahiptir.

4. Bel

Üst kısım başımızın ağırlığını desteklemek için dışa doğru kavislidir ve alt kısım gövdemizi ayaklarımızla aynı hizada tutmak için içe doğru kavislidir. Böylece dengeyi sağlayabiliriz. Ne yazık ki, insan anatomisinin bu tasarımı çok sağlam değil. Alt sırtımızdaki bu bükülme, omurgamıza muazzam miktarda baskı uygular.

Bu nedenle, dünya çapındaki insanların %60 ila %70’inin hayatlarının bir döneminde bel ağrısı yaşaması şaşırtıcı değildir. Bel sorunları dört ayaklı hayvanlarda daha az görülmektedir, çünkü omurgalı iskelet yapısı temel olarak yatay konuma göre evrimleşmiştir.

5. Dişler

Tamamen gereksiz olan yirmi yaş dişleri henüz kaybolmadığı için insanlara büyük sorunlar yaşatır. Ayrıca birçok insanda diş ve diş eti sorunu vardır. İnsan dişleri beslenme biçimine henüz tam olarak adapte olmamıştır.

Milyonlarca yıl önce yirmilik dişler çok kullanışlıydı. Bu iri azı dişleri, lifli sebzeleri öğütmemize yardımcı oldu. Sonra, yaklaşık 1 milyon ila 2 milyon yıl önce, yiyecekleri yumuşatan ve böylece fazla çiğnememize gerek kalmayan pişirmeyi icat ettik. Bu, bilgelik dişlerin işini kolaylaştırdı. Yaklaşık 10.000 yıl önce, çiftçilik yapmaya ve yemeğimizi daha da fazla pişirmeye başladık. Yapacak daha az iş ile güçlü çenelerimiz küçüldü ve bu ekstra dişlerin ağzımıza sığmasını zorlaştırdı. Günümüzde bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyoruz.

Kısacası, insan anatomisi ne çok kusursuz ne de çok berbattır. Bunun da böyle olması gayet olağandır, çünkü uyum sağlama süreci devam etmektedir. Yazının devamında göz atmak isterseniz: Her Nefesimizde Sezar’ın Son Nefesini Soluyor Olabilir miyiz?


Kaynaklar ve ileri okumalar


Dip Not:

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım

Matematiksel

SİNAN İPEK

Yazar, çizer, düşünür, öğrenir ve öğretmeye çalışır. Temel ilgi alanı Bilimkurgu yazarlığıdır. Bunun dışında Matematik, bilim, teknoloji, Astronomi, Fizik, Suluboya Resim, sanat, Edebiyat gibi konulara ilgisi vardır. Ara sıra sentezlediklerini yazı halinde evrene yollar. ODTÜ Matematik Bölümü mezunudur ve aşağıdaki başarılarıyla gurur duyar:TBD Bilimkurgu Öykü yarışmasında iki kez birincilik, 2. Engelliler Öykü yarışmasında birincilik, Ya Sonra Öykü Yarışması'nda finalist, Mimarlık Öyküleri Yarışması'nda finalist, 44. Antalya Altın Portakal Belgesel Film Yarışmasında finalist. Ithaki yayınları Pangea serisinin 5. üyesi "Beyin Kırıcı" adlı bir romanı var. https://www.ilknokta.com/sinan-ipek/beyin-kirici.htm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu